Sabahın yedi buçuğu daha gözümün birini açamamışım 4-5 yaşlarında zayıfçana sarı bi oğlan scooterla okula gidiyor. Sırtında çok büyük bir sırt çantası var. Kafasında kask var. Çocukla araba sürerken göz göze geldik gülümseyerek gutın morgın dedi.
Sonra bizim çocuğun okuluna geldik. Bizim sıpanın kapısını açtım, kemerini çözdüm, çantasını taşıdım. işte o an kafama dank etti amk. Bizler kendi çocuklarımıza aşırı koruyucu yaklaşarak aslında gelişimlerine zarar veriyoruz.
Durum üç aşağı beş yukarı böyle beyler. Varsa pedagoji uzmanı bi kompedan işin kritiğini o yapsın. Ben durumu en somut haliyle anlattım.
türk çocuğu şuanda evinde oturmuş bilgisayarda abudik gubudik oyunlar oynarken, avrupalı yaştaşı muhtemelen izci kampı, dil kampı vs. gibi sosyal aktivitelerde hem dilini, hem bilgisini, hemde hayata bakış açısını şekillendiriyordur.
Türk çocuğu yaşamı tecrübe eder, kendi elleriyle bir şey başarmayı tadar. geleneklerine göre yaşar aile'ye önem verir. buram buram saflık kokar. saf dediğime bakmayın en uyanık, en pratik zekalı çocuklar yine türk çocuklarıdır. zamanında kendi oyuncaklarını bile kendileri yapmışlardır. hiç değilse saklambacı, ebelemeci, mahalle futbolunu misketi bilirler. sanallığa gün geçtikçe yaklaştılarsa da bunları unutmamışlardır. tarihten gelen bir güç ile her şeyi başarabilirler, bazıları cahil kalsa da çoğu neyin ne olduğunu bilir. avrupa çocuğu denemeden doğru yolu bulur, yaşamı tecrübe demez. aile onlar için sıkıntıdır yasaklar koyan bir engeldir. havalı olabilmek için her şeyi yapar. istediği hemen yapılır, en güzel oyuncaklar onundur. onda kalsın zaten. sanal alemde asosyal olarak büyürler. izleti oyunları ile eğlendiklerini sanırlar. hayatı kendilerine göre şekilleniyor sanırlar. en güzel okullara giderler. ama bütün bunlara baktığınızda türk çocuğu geleceğe daha da güvenle bakar, öyle nesiller yetiştirir.