türkün biri büyük, açık bir arazinin tam ortasında oturmuş hacetini gidermektedir. biri gelip arkadan bunun ense köküne şaplağı patlatır. türk, o vaziyette hiç arkasına bakmadan koşmaya başlar. bir müddet koştuktan sonra durur ve düşünür -ben niye koşuyorum, neyden kaçıyorum?
bütün türk ile dalga geçmeyi ve ona eziklik aşılamayı görev edinmiş zavallı bünyelere inat dünyanın en zeki iki insanını çıkartmayı başarabilmiş zeka türü.
1960'da çıkmış, kağıt 50 liralar vardı, bu sene tedavüle giren 50 liralar gibi ufaklardı. nasıl oldu da 1 ocak 2009'da bir çok kişi, bu elli liraları kullanarak birilerini kazıklamadı, kazıklamayı aklından geçiremedi, her düşündüğümde "vay anasını" diyorum. belki de çok kişi kazıklandı, ama utançlarından açıklayamadıkları için hiç gündeme oturmadı, bilemiyorum.
not: birilerini kazıklayamamayı zekasızlık olarak nitelendirmem de bir garipmiş. bu da sanırım pratik zeka anlayışımızı biraz gözler önüne sermiş oldu.
herhangi bir milletin zekasından farklı değildir, hatta üstündür de bok atmak isteyenler türklere özgü davranışlar, türk şunları, türk bunları derler de derler.türk zekası diye mizah malzemesi edindikleri olaylar kendilerinin yakınından geçmez.bu yermeye meraklı kimseler ıq seviyelerini de net ortamında kurbağa atlatmaca ile ölçmüş dahi kimselerdir.
hani eskiden atalarımız söylerdi bir türk, zekası, bilinci ve varlığı ile dünyaya bedeldir diye. şimdi ise coğrafya kitaplarının son sayfasında yer alan dünya haritasına mı bedel? diye sormadan edemediğim üzünç durum. gerçektende üst düzeyde olan aklımızı kötüye kullanma isteği zekilik olarak benimsenmiş. ne yazıkki yok edilmek istenen ve büyük çoğunlukla da yok edilmiş zekadır.
ancak "üşengeç insanların yaratıcı olması"yla açıklanabilecek zeka türüdür. "bunun daha kestirme yolu yok mu?" diye düşünüle düşünüle geliştirilmiştir.
ofisten çıktım evin yolunu tutarken, ilerde bir adam elinki metreyi havaya doğru sabitlemiş metrenin bir orasında bir burasından bakıyor , ne yapmaya çalıyor bu adam derken ,tepesine bi baktım 2 metre yukardaki reklam panosunun boyunun ölçüsünü almaya çalışıyor, durup kendi zekamı sorgulamama neden olan sayılı olaylardandır.
bi durum , olay karşısında çözümünü bilmesede , fikri olmasada ; "duruma göre fikir yürüten yada yorum yapan" değilde durumu evirip , çevirip , kendi yorumuna benzetip yapmaya çalışan zekadır.
türk halkının pratik zekasını tanımlayan sözdür ve başka hiçir topluma mal olmamıştır.bu sözü kanıtlayan en güzel örneklerden en güzeli ise bayburtlu bir vatandaşın buzdolabı kapakları ile evi mantolamasıdır.
bu olay birebir yaşanmış olup tek kelime abartı içermemektedir.
yer: istanbul'un en sosyete yerlerinden birinde bir süpermarket
kasanın önüne gelen hanımefendi görevliden sigara istemektedir.
görevli sigaraların satıldığı yerden istediği sigarayı çıkartıp uzatır ancak hanımefendi sigaranın üzerindeki morgta yatan adam resmini beğenmeyerek "ben bu ölmüş adama baka baka sigara içemem, bana başka resimli ver" diyerek görevliyi azarlar.
bunun üzerine görevli iktidarsızlık temalı sigarayı verip ablamızı sigarasıyla baş başa bir hayata yollar...
ırklarını çok seven türkler tarafından dünyadaki diğer insanlardan çok farklıymışız gibi gösterilen bir olgudur. halbuki türk zekası'nın diğer zekalardan pek de bir farkı yoktur.
türk zekası denince akla ilk önce karadeniz insanı geliyor. örnek veriyorum:
yoldan geçen arabalardan rahatsız olup radar diye bozuk tüplü televizyonu yolun kenarına koyan bir adam ve o televizyonu radar sanıp yavaşlayan sürücüler.