EVET YUNANLILAR MÜRTECiLER KADAR, TERÖRiSTLER, KIBRISLI RUMLAR KADAR DÜŞMANIMIZDIR, KURTULUŞ (iSTiKLAL) HARBiNDE AZ MI ASKERCiKLERiMiZi ÖLDÜRDÜLER, ONLAR YÜZÜNDEN TÜRK ORDUSU AZMI KAN DÖKTÜ? ÖYLE OLSA YUNANLI ŞARKICI DESPiNA VANDi KONSERDE DUVARDAKi MUSTAFA KEMALiN RESMiNi KALDIRIN DiYE EMiR VERiR MiYDi?
Yunan halterinin efsanelerinden Valerios Leonidis'in, Halter Milli Takımı Antrenörlüğü görevine son verildi. Geçtiğimiz Kasım ayında hayatını kaybeden Naim Süleymanoğlu'nun cenazesine katılan Leonidis, efsane haltercinin tabutunun başında çekilen, türk bayrağını öperken görüntülenen fotorağfıyla ülkesinde olay oldu.
gelinen nokta ne kadar trajik! türk-yunan düşmanlığını hala gösteriyor olması... sadece yunanlılar için değil bizde kendileri için aynı şeyleri düşünüyoruz.
çok acılar çektik karşılıklı, çok acılar çektirdik birbirimize. biz, bizler, Ege'nin iki yanında yaşayan iki millet.
yöneticiler dönem dönem birbirine düşman kesildi, iki halk da birbirinin kanına ekmek doğradı. oysa hiçbir halk başka bir halkın düşmanı olamaz.
iki taraf da, benim dediği toprakları için, benden dediği insanlar için dövüştü. biz kazandık. kazanan onlar da olabilirdi!
sonunda Ege'nin bu yanı bizim oldu.
Selanik'e gittiniz mi hiç? ya da Pire'den venizelou bulvarı boyunca Atina'ya indiniz mi, elinikon Havaalanı'ndan singrou bulvarı boyunca şehre yaklaştınız mı?
Selanik fena halde izmir'i andırır, atina yolu da Yeşilköy-Topkapı güzergahını.
hiç boynunuza sarılıp ağladılar mı orada türk olduğunuzu anlayınca?
ben bunları bizzat yaşadım. onlar da bizim ülkemize geldiklerinde daha neler neler yaşıyorlardır eminim çünkü hikayelerini dinledim.
öyleyse neden bu düşmanlık? 1922'nin faturaları çoktan ödenmedi mi? üstelik okkalı bir hesap gelmedi mi iki tarafa da?
neden bu didişme? haa, Kıbrıs!
hay köpek işesin Kıbrıs meselesinin içine be! yetti artık!
ne zaman kucaklaşıp öpüşeceğiz, ne zaman?
karşılıklı ön yargıları ne zaman silip atacağız ha?
biz, bunların erkeği "meyhaneci" olur, karısı "orospu" ön yargısını. siz de, bunlar "barbardır, hayvandır", "bizi ellerine geçirirlerse bir lokmada yutarlar" ön yargısını.
ne zaman, Ege'nin iki yakasında, birbirinin tıpkısının aynısı, birbirinin arkadaşı, kardeşi, dostu iki halk, birbirinden yüce, birbirinden soylu, birbirinden edepsiz, birbirinden rezil, birbirine eşit iki halk olduğumuzu anlayacağız?
ne diyordu bayan sotiriou, "kanlı topraklar" romanında, hani o dilimize "benden selam söyle anadolu'ya" adıyla çevrilen kitabının sonunda? "kardeşi kardeşe kırdıranın allah bin belasını versin"...
aklıma zaman zaman takılıyor; acaba ittihatçılar, vakti zamanında, çözülüp dağılan imparatorluktan özgürlükçü ve eşitlikçi bir konfederasyona gidebilirler miydi? mesela "turkish commonwealth" gibi bir şey?
bir balkanlar ve Ortadoğu Konfederasyonu'na. 1908'in son aylarında, 1909'un ilk aylarında, devrimin demiri daha tavında dövülürken. başardıkları devrimin ilkeleri doğrultusunda, hani o "1908 ruhu" yönünde, imamla haham, papazla müezzin kol kola, el ele gezerken sokaklarda, ellerinde türk bayraklarıyla?
(çünkü, nasıl bazı eskilerin 1946 ruhu var, ittihatçılar'ın da 1908 ruhu vardı!)
gerçi o ruha ilk başta kendileri ihanet ettiler, hemen bir kaç yıl içinde...
ama "batı" bırakır mıydı?
bir konfederasyon, imparatorluğun bütün halklarının özerk ama bağımlı olacağı bir çeşit Osmanlı yada türk commonwealth'i çözümü?
peki ittihatçılar becerebilirler miydi bunu?
hayır! ne yetişme tarzları, ne dünya görüşleri, ne yetenekleri, ne de çapları yeterdi buna. tıpkı bugün, ittihatçıların mirasçılarının da hiçbir çözüme, ne becerilerinin, ne yeteneklerinin, ne de çaplarının yettiği gibi...
Yunanistan'ın ekonomik krize girmesiyle üstü örtülmüş gibi duran düşmanlıktır çünkü yunanistan, erken öten horoz misali kendi dertlerinden dolayı sesini kısmıştır.
Az biraz götü toparlasın hemen horozlanmaya başlayacaklardır, üstelik biz güneyden gelen tehditlerle cebelleşirken bundan faydalanalım la demeleri bile muhtemel.
yunanistan'ın ekonomik krize girmesine neden olan unsurlardan biridir. Avrupa ülkesi olmasına rağmen türkiye ile silahlanma yarışına girmiş ve zamanında baya bir kaynak aktarmıştır savunma sanayiine. öyle ki bir zaman bizden nüfus olarak oldukça az olan bu ülkede askeri silah gücü olarak bizden oldukça önde idi.
artık olmayan düşmanlıktır. O yalnızca yobişlerin beynindedir. Yunanlar müslüman olmadığı için hala milletimiz düşman beller. Ulan 2015 yılındayız daha bu düşmanlığa inananlar var.
Özellikle Fransa ve Almanya'nın silah satışı için gerekli olan,
silah ve kredi pazarının devamını sağlayan talep durumudur.
ilaveten halk kitlelerin savaş korkusuyla otoriteye itaatleri sağlanır ve halk istenildiği kadar borca sokulabilir.
bu yunanlılar ki kimseden çekmemiştir bizden çektiğini. fakat yüzyıllardan gelen düşmanlık normaldir. bugün hem kıbrıs'ta ki rumlar olsun hem yunanlılar hala politikayla yetiştiriliyor. çok mu lazım? değil savaş ahmaklık fakat adamlar uslanmıyor. bugün ekonomik krizin nedeni bize olan düşmanlık korku ile alınan gereksiz silah yatırımları. net.
türklerde değil ama yunanlılarda olan düşmanlıktır ve çok normal. adamların en kutsal mabedi olan ayasofya kilisesini almışız (bkz: ortodoks hıristiyanlık), o kilisenin olduğu şehri almışız ve islam'ın bir kalesi yapmışız büyük bir zaman. geri almak istediklerinde de denize dökmüş bizim mehmetçiklerimiz onları. bizim laik enteller yok filan dese bile malesef yunanlılar türkiye deyince baya farklı şeyler düşünür. ayasofya ortodoks hıristiyan mezhebinin en önemli merkezlerinden biridir ve hatta oraya gelenler hacı olur. bu mezhebe yunanistan, rusya ve gürcistan gibi ülkelerdeki hıristiyanlar dahildir.
Bitmesi gereken düşmanlıktır. Yunanlılar ve türkleri ayıran tek şey dildir, bu iki millet birbirinin tıpa tıp aynısıdır. Artık kardeş olmanın vakti geldi. Barışa evet!
Edit: barışa hayır diyen ibneler eksilemeye başladı.
fransa, amerika ve almanya gibi savaş teknolojisi üreten firmalara sahip ülkelere uçuk paralar kazandıran düşmanlıktır.
ancak; bu düşmanlığın büyük bir sebebi de ege denizindeki hakimiyet yarışı ve akdeniz de kıbrıs ın batısı ve güney batısındaki petrol yataklarıdır. şimdilik kimseye yar olmamıştır o petrol yatakları. kısacası çıkarlar da çatışmaktadır.
tuhaftır. aslında iki milletin de inceden birbirine sevgisi var ama belli etmemeye çalışıyor gibi. bu düşmanlığın sebebi aslında iki milletin de derin bir tarihe sahip olmasıdır. öyleki tarihle övünmekten çalışmayı unutup geri kaldığımız için birbirimize bok atıyormuşuz gibi.
götümüzden uydurduğumuz düşmanlıktır. kim siker istanbulu? istanbul mu kaldı? her yanını gecekonduya çevirdiler, güzel yerlerini de arap şeyhlerine sattılar. buna rağmen hala istanbulu isteğen yunanlının aklını sikeyim.
son gelişmelerden sonra benim anladığım bizim bu herifleri denize döktüğümüz tamamen yalandır. ulan adamlar tek bir genç için ülkenin amına koydular. maşallah bizde hergün biri ölüdrülüyor polis tarafından kimsenin gıkı çıkmıyor.
biz onlara düşman olsak bile artık bizi pek siklediklerine inanmıyorum çünkü adamları 100 yıl geriden takip ediyoruz.
konular teknik ve uzun konular ama mumkun oldugunca basitlestirerek ve özetleyerek soyle soylenebilir. düsmanligi ogrenmek için temelini ogrenmeliyiz. milliyetçilik denen olgu onlar-biz bilincine dayandigi takdirde yani negatif bir milliyetçilik anlayisi varsa (ki yeni gelisen uluslarda bu tip milliyetçilik gorulur) içeride birlik olmanin en etkili yollarindan birisi disarida bir düsman yaratip içeride ona karsi birlesmektir.
yunanistan türk hakimiyetinden kurtularak devlet kurdugu için, yunanistan'da ulus bilinci türk karsiti olarak kurulmustur, bir nevi tutunum ideolojisi. bu dala tutunarak varolabilmistir bu devlet.
türkiye cumhuriyeti de ona keza, en son yunanistan ile savasmis ve bu savaslari kazanarak, onlara karsi içeride birlik olarak tekçil bir devlet olabilmistir,içeride birlesmistir. dolayisiyla türk milliyetçiliginin tutunum ideolojisi de yunan karsitligidir.
iste bu iki buyuk tutunum ideolojisinin tesadufen birbirine karsi olmasi nedeniyle dunyadaki en köklü düsmanliklardan biri filizlenmistir. oysa ki iki devletin halklari birbirine o kadar benzemektedir ki bunu ancak birbirlerini tanidikça gorebilirler. ama iki devletin de okullarinda okutulan, resmi ideolojiler daha çok içeride butunlugu, buhran zamanlarinda bile butunlugu saglayabilmek için daha çok heyecan verici destanlara veya kin dogurucu dehset hikayeleri anlatilir.
ne zaman ki bu iki devlet artik pozitif bir milliyetçilik anlayisina geçecek kadar oturmus bir içsel bütünlüge ulasir, o zaman bu düsmanlik halklarin birbirini yavas yavas tanimasiyla biter.
megali idea varken düşmanlığın sona ermesi zor gibi görünüyor. fakat bu tek taraflı bi düşmanlık olsa gerek çünkü bizim bu idea zımbırtısını salladığımızı sanmıyorum. onlar kendi kendilerine düşman oluyolar.
bi keresinde fatih terim bi basın toplantısında istanbul'u konstantinopolis diye çeviren tercümanı baya bi azarlamıştı. demek ki bizde de var biraz kin.