kanallarımızın bir kısmı kafayı dizilerle bozmuş. prime time'da yeni bölüm diziler, gece bu dizilerin tekrarları, sabah eski bir dizi, ana haberden önce yine eski bir dizi(tercihen lise dizisi), izdivaç programları... hayata, dünyaya dair hiçbir şey yok...
diğer bir kısım, haber kanalları dediğimiz kanallar. saat başı haber bültenleri, genelde sıcak bir gelişme olmazsa sabahtan akşama kadar aynı videolarla aynı anlatım ve haberler. ana haber bülteninde bu haberlerin daha geniş işlenişi.. onun dışında birtakım sıkıcı amcaların özal dönemini, menderes dönemini tartışması.. her gün kürt sorununu tartışmak.. arada(o da denk gelirse) kendini izleten tartışma programları oluyor. tabi ki geçmiş konuşulmalı, kürt sorunu konuşulmalı, fakat her gün aynı şeyleri konuşmak yerine daha kollektif konular ele alınabilir. bu kanallar bir üstte anlattığım kanallara nazaran daha iyi fakat olması gereken düzeyde değil. sığ bir vizyona sahipler. en basitinden gezi olaylarında herkes gördü ne kadar haber kanalı olabildiklerini.
üçüncü tip kanallarımız ise spor kanalları... maç yayınları yapıyorlar, sonra özetlerini veriyorlar, haber bültenlerinde bu özetler tekrar veriliyor. bu maçların yorumları yapılıyor, gece bu yorumların tekrarı veriliyor. hafta sonları lig maçlarının değerlendirilmesi yapılıyor.. arada basketbol, tenis, voleybola falan değiniliyor. iyi hoş, olması gerektiği gibi.. fakat zamanın belli bir bölümü bu kanallarda da boşa harcanıyor.
çok televizyon izleyen birisi değilimdir, fakat 2-3 aydır bir yakınlaşma oldu aramızda. ilgimi çeken hiçbir program bulamıyorum. mesela hiç felsefi tartışmalara denk gelemiyorum. olaylara farklı bakış açılarının getirildiği programlara denk gelemiyorum. felsefe deyince bizim halkımızın aklına nietzsche falan geliyor, anlamsız cümleler falan geliyor ama ondan bahsetmiyorum. yüzlerce siyasi program yapılıyor, yüzlerce spor programı yapılıyor ve hepsinin anlattığı şeyler aşağı yukarı aynı şeyler.
en basitinden sporu ve ya herhangi bir spor branşı konu alınarak felsefi, sorgulayıcı sohbetler yapılabilir. en basitinden "şu şike yapmış, bu kupa almış, şu takım şu oyuncuyu transfer etmiş"ten farklı olarak sporun ne olduğu, hayatımızda nasıl bir rolünün olması gerektiği hakkında sohbetler yapılabilir. spor nasıl olursa daha güzel olur, türk futbolunda neler değişmeli, neden futbola bu kadar bağlı olduğumuz halde ne takımlar ne de oyuncular düzeyinde başarı sağlayamıyoruz? bu soruların cevabı aranabilir en basitinden. ve türkiye'de bu konular hakkında mantıklı yorumlar yapabilecek o kadar bilgili insan var ki... ama biz birbirine küfür edip kavga eden insanları dinlemeyi tercih ediyoruz. ve ya onu veriyorlar önümüze.
ve yahut siyaset ya da dini bir konuda felsefi sohbetler yapılabilir. bu ülkede din belki yüzbinlerce kez konu alındı programlarda. peygamberimizin ahlakı, hadisleri, hayatı, o dönemdeki savaşlar vs. o kadar çok anlatıldı ki... ama ben hiç dine felsefi bir bakış açısı getiren program görmedim. islamiyetin felsefesi nedir? insanlara neler öğütlüyor? kuran'ın öğütledikleriyle şu anda içerisinde bulunduğumuz dünyada islamcıların yaptıkları ne kadar bağdaşıyor? bunlar hiçbir zaman sorgulanmıyor. hep hadisler, hep ayetler...
siyasete gelirsek, hep aynı şeyler burda da... kürt sorunu düzeldi, kürt sorunu bozuldu.. ergenekon şöyle ergenekon böyle.. haftanın bir günü de birkaç adam çıkıp siyasetin ne olduğunu, dünyaya ne kazandırdığını ne kaybettirdiğini, türkiye'de siyasetin dünden bugüne neler getirip neler götürdüğünü; tarafsız gözle ecevit'i, demirel'i, menderes'i, özal'ı, deniz gezmiş'i, erdal eren'i, kenan evren dönemi'ni anlatamaz mı? klasik siyaset programlarının dışında daha özgün bir formatta çok da güzel anlatılabilir.
bakın spor programları, dini programlar ya da siyasi programlar yanlış, artık yapılmasın falan demiyorum. elbette gerekli şeyler bunlar. fakat haftanın her günü aynı şeyler işleneceğine, haftanın bir gününü de böyle bir şeye ayırabilirler. çok değil.
onun dışında kadın konusu oturup konuşulabilir. çünkü ne yazık ki toplumumuz henüz kadınlara gereken bakış açısına sahip değil. hala dayak yiyen, tecavüze uğrayan kadınlar.
sosyal medya konusu konuşulabilir. hala çoğumuz sosyal medyanın tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz.
müzik konuşulabilir. tiyatro konuşulabilir.
konuşalacak o kadar çok konu var ki...
bunun bize kazancı ne olabilir? öncelikle türk insanı düşünmeye, sorgulamaya alışık değildir. taraf tutmaya bayılır. a partisinden ya da b partisinden olursun. a partisini tutuyorsan b partisi "bu beyazdır" dese bile o artık siyahtır senin için.. ya da müslümansan; hıristiyanlar, yahudiler pis insanlardır. ecnebiler günahkar, pis insanlardır. cehennemde cayır cayır yanacaklardır. dinlere bakış açımız bundan ibarettir. ve yahut a takımını tutuyorsan b takımı can düşmanındır. gerekirse o takımın taraftarını bıçaklarız.
benim görüşüme göre bunlar, türk toplumunun felsefeye uzak olmasından kaynaklanıyor. felsefe demek, sorgulamaktır. empati yapmaktır. felsefe deyince aklımıza "anlamadığımız karışık cümleler kuran filozoflar" gelmemelidir sadece. felsefe hayatı sorgulamaktır. biz bunu yapmıyoruz. bize dayatılanı alıyoruz, diğerlerini ötekileştiriyoruz.
bilmiyorum, belki de bilerek bu toplumun düşünmesini istemiyorlardır. çünkü biz orta doğu ülkesiyiz ve bu topraklarda savaş bitmez. türk-kürt bitse alevi-sünni başlar.. sağcı-solcu başlar.. halbuki birbirimize muhtaç olduğumuzu, her vatandaşımızın bu ülkede payı olduğunu, dedelerinin zamanında türk-kürt demeden omuz omuza savaştığını unutmamak lazım. tek yapmamız gereken birbirimize saygılı olmak.