yoktur efendim. maalesef; birbirine laf atıp küfür eden, yaya yollarında kasıtlı olarak üstüne yürüyen, sürekli saygı bekleyip hiç saygı göstermeyen, önüne bakmayı bile bilmeyen insanımsı mahlukların olduğu bir toplumda yaşıyoruz. tek çözüm bu yaratıklardan olduğunca uzak bir hayat yaşamaktır. bu zamanda asosyalliğin de tanımını yeniden yapmak gerekebilir: kiminle sosyalleşmek?
kaybolmuş bir anlayıştır. hele ki namus meselesi, akıllara zarar hale gelmiştir. nasıl mı? erkek olarak adlandırılan insanımsı kişi yolda biraz da açık giyinmiş bir kadın görür. hemen sinyaller kuvvetlenir. sonra erkeğimizin ağzının suyu bir akar. bazısı sadece bakmakla yetinirken, bazısı da laf atar, yaklaşır, tacize kadar gider bu. evet böyle deyip geçecek bazılarımız. hatta sen hiç yapmıyorsun sanki mına goduğum diyenleri de duyar gibiyim. şu kadarını söyleyeyim, kimseyi rahatsız etmemişimdir. hiç mi bakmadım? elbette baktım. ama çaktırmadan, edep çerçevesinde. gelelim konunun devamına. az önceki bahsettiğim er tür kişi kimse, kendi kızına, kardeşine, sevgilisine, eşine bakıldığı zaman kıyametleri koparır. onun ahlak değerine göre kimse onun kanatlarının altındaki dişiye bakamaz. bu sadece ve sadece bencilliktir. ha bir de sorduğun zaman "benim bacım bunun gibi giyinmez, kıvırtarak yürümez vs." tarzında savunma mekanizmaları işlemektedir. keşke sen de kız olsaydın. ya da birazcık empati yeteneğin olsaydı be kardeş.
- kalabalıkta kendini göstermek için; "bas! önündekinin omzuna".
- vicdan azabı duyulduğunda; "alemin enayisi sen misin?"
- makam mevki sahibi olmak için; "elense çek, tırpan at, çangalı tak, kaydır ayağını!"
- kolay yoldan köşe dönmeler için; "her yol mübah!"
- elde edilmiş kazanımlar için; "üzümü ye bağını sorma!"
- insanlık damarı depreşince; "dünyayı sen mi kurtaracaksın?"
- kız arkadaş için; "daha atamadın mı yatağa!"
- evlenilecek kız için; "bakire değil mi?"
- erkek, seks için; "seni nasıl özledim bilemezsin!"
- kadın, seks için; "başım çok ağrıyor nejat."
nihayetinde; ibneyiz, ibne! fakat ibneliğimiz; götverenlikle değil her gün biraz daha bozulan, erozyona uğrayan ahlaki değer yargılarımızla alakalı.
- gerçekçi olalım!
ayakkabı kutularından çıkan milyonları görünce kızıyor ve sinirleniyoruz. kızmasına kızıyoruz da kızgınlığımızın gerçek sebebi; onların yasadışı yollardan elde edilmiş kara paralar olması mı, yoksa başkalarında olup da bizde olmaması mı?
- dürüst olalım!
kaçımız, milyonlar dolu ayakkabı kutularını elinin tersiyle iterdi. iki elin parmaklarını geçer mi dersiniz toplamda bu sayı?
Deniz fenerini unutur, sike yapan baskani yeniden secer, yolsuzluk yapan partiye canini verir.
Ama buyugunun yaninda saygidan cocugunu sevmez.
Ahlak anlayisimiz ufak tefek detaylarda kendini gosterme cabasindan, cahillikten baska bir sey degildir.
bacak arasındadır, etek boyundadır. evet, ben buna katılıyorum.
ahlakı bacak arasında aramayacaksak nerede arayacağız? tabi burada kişi bakire veya bakir değil diye ahlaksız demiyorum. ama şöyle de bir sorun var; her "sevgilim" dediğinizle yatarsanız bunun ahlaksızlıktan ne farkı kalır? o kişinin sevgiliniz olması bunu meşrulaştırmaz.
ahlakı etek boyunda aramayacaksak nerede arayacağız? birisi sokakta anadan üryan dolaşsa ama kimseye bulaşmasa bu onun ahlaklı olduğunu mu gösterir? demek ki kıyafet konusunda da bazı sınırların olması gerekiyor.
isteyen mini eteğini de giysin, göğüs dekolteli de giyinsin. ama vücudunu pazarlamaya çalışanlardan görüntüsel olarak bir farklarının kalmadığını da bilsinler.