normal şartlarda büyük takımların oyuncu izleme komiteleri vardır. onlar oyuncuları izler ve raporlar verirler. büyük takımlar hem ihtiyaçları doğrultusunda eksik bölgeler için oyuncu araştırır hem de gelecek vaad eden büyük yetenekleri gözlem altında tutarlar bu süreçte. bir de tabii büyük oyuncular vardır, örneğin bir gerard' ı izlemek için komiteye filan ihtiyacınız yoktur. orta saha oyuncusu istiyorsanız ve paranız da varsa gerard' ı alırsınız.
bizim ülkemizde ise durum şöyledir; transfer dönemi başlar. diyelim ki orta saha lazım. menajerlere denir ki elinizde 5 milyon euroluk neler var? jan polak var, ledesma var, kallström var der mesela menejarler. bu oyuncuların hepsi ile görüşülmeye başlanır. takımın hangisine daha çok ihtiyacı olduğunun önemi yoktur. muhtemelen şöyle bir liste yapılır;
polak-kazma en fazla 4 milyon veririm
kallström-iki yönlü oyuncu 6 veririm
ledesma-polaktan iyi 5 veririm
eğer ledesma 5.5, kallstörm 6.5 isterse gider polak' ı alırsınız. sonuçta orta sahada oynayan yabancı bir oyuncu almışsınızdır ya gerisi önemli değil.
bir de gereksiz yere sırf ismi var diye de oyuncu alırsınız ki tribünler heyecanlansın. elinde baros varken, mehmet batdal gibi bir yedek ve kewell gibi de bir alternatif varken; en önemli eksiğin orta saha yerine yaklaşık 15 milyon euro maliyetli baptista için uğraşırsın filan. bu arada söylemedi demeyin baptista gelirse forvet arkası serbest adamdır geri gelmez. *
olmayan şeydir. taraftarın önüne, transfer politası olarak sunulan şey, avrupa takımlarında misyonlarını tamamlamış, başarıya açlıkları kalmamış kişileri paraya boğarak, transfer etmekten ibarettir.
ayrıca bu başarısız sistemi yöneten kişilerin, teknolojiden, yeniliklerden anlamadığını düşünüyorum. git bir fm al, cm al, orada bir scout kirala, sana adam sunsun, sunduğu adamı gerçekte araştır. bak bakalım, şu an yaptığın transferlerden daha mı iyi olacak, kötü mü...
ingiltere' nin altıncı, yedinci takımı, uefa' da final oynarken; bizim dört büyük dediğimiz, büzük takımlarımızın ancak birbirlerine pet şişe fırlatmasına sebep olan, insanı türkiye liginden soğutan, başarısızlık hikayesidir.
patron bir yönetici bulur '' bin uçağa git şuraya izle şunu rapor al gel'' der. emri alan yönetici görevi tamamlar yurda döner, gözü tuttuysa imzalar atılır oyuncu kulübün flamasını öpüp basına poz verir, bir iki sezon oynadıktan sonra oyundan alınırken sinirlenir ya da herhangi bir tatsızlık olur tribünlere hareket çeker. ardından bilindik sahne; ellerim bavul dolu gidiyorum ben toprağıma! tabi istisnalar mevcut değil midir? gayet tabi. ama servet döküp marka yaratılmaya çalışılacağına sistematik düzen kurulsa, eğri doğruyu görüp ona göre hareket edilse mutlu mesut oynar herkes oyununu. budur genellikle transfer politikası.
hollanda da yedek oyuncu iken 250bin avroya satılan bir oyuncunun değerinin türk piyasasında 15 milyon avroya çıkması çok manidar.
araştırma yoksa(hani şu squad ekibi dediklerinden), altyapı yoksa elalem 250binlik oyuncuyu sana 15 milyona satar tabii ki.
herhangi bir politikaları olduğunu sanmıyorum.olsa bugün bu halde olmazdık heralde.
aklım mantığım almıyor yahu trabzon eleniyor,hemde gol atamadan,ertesi gün bir sol bek bir forvet alıyor.
bursa elendiği gün orta saha transferini borsaya bildiriyor
fenerbahçe orta sahada 3 tane kazmayla şampiyonlar ligine gidebileceğini sanıyor.hoş gidebilirdi ama işi şansa bırakmakta üstümüze yok.lan 20 milyon euroya varan kayıp var deniliyor spartak moskova geçilmeyecek takım mıydı 10 milyona adam gibi orta saha mı bulamadınız.fenerbahçe bu saatten sonra orta saha alırsa bende o aykutun yada ne bileyim o transfer komitesinin a*ına koyayım.
güney kıbrıs bizi geçebilirmiş efendim.2014te şampiyonlar ligine tek takımla katılabilirmişiz.farketmezki aga sanki 2 takımla katılabiliyoruz.hatta ve hatta katılan tek takımdan bekleneni alabiliyoruz.
aslında kulüplerin sucu yok türk futbolunun yönetimi rezalet.yabancı sınırı falan hikaye...koy bakayım yabancı transferine son 3 yılda milli takım maçlarının en az yüzde 50 sinde oynama şartı bak neler değişiyor..
sergen çok doğru demiş aha bugün " Futbolu bilenler yönetmelidir. Futbolu tekstilci veya TÜPÇÜ yönetmesin. "
edit:aykutun bi bildiği varmış aga,adam uefa için topçu transfer etmiş şampiyonlar ligi için değilki peh peh..
bir fenerbahçeli olarak, kendi kulübümün transfer politikasından yıllardır nefret ediyorum. gelip, küsüp giden/gönderilen yabancı futbolcular için çok üzülüyorum. artık kulübümün çok bilinçli transfer yapıp, gerçekten bir takım oluşturmak için kaygılanmasını istiyorum.
Çok yanlış transfer girişimleridir. adı duyulmuş olsun diye 35 yaşında adam getirdik biz bu ülkeye, rakip takıma bilumum hava atma, öne çıkma, bak bizde kim varlar yüzünden hep yüzeysel, hep içi boş kaldı futbolcular,
gol atma amaçlı şişirme forvetler aldık, maksat taraftar gaza gelsin, üst oynasın.
Kimse demiyor ki aga orta saha ne alemde, şişirin topları, kafadan kafaya seksin izle o maçı izleyebiliyorsan. Gol atmak mı önemli, attırmamak mı, mahalle maçlarında herkes golcü, herkes ileride olmak ister ya hani, bu da öyle, doldur ileriyi ye golleri. Bir zahmet iyi pas yapan, teknik futbolcu alın, adı sanı önemli değil iyi olsun biz onu dillere pelesenk ederiz.
büyük liglerdeki büyük takımların gözden çıkardığı sağlam futbolcular türk takımlarına kazandırılmalı bana göre. zira gözlemlediğim kadarıyla böyle futbolcular türkiye'de daha çok iş yapıyorlar. meireles, appiah, melo bu gibi futbolculara örnek gösterilebilir.
tabata'ya 8 milyon euro verir alır, lugano gibi adamı 2 milyon euroya satar, 35 yaşındaki cris'i alır. Yani bu 3 büyüğü süper liğ öncüsü olarak dikkate alırsak ortada politika felan yok nasıl denk getirirlerse...
ne yazıkki transfer politikaları yoktur.az paraya hep kalitesiz oyuncular gelir.onlarda güzel oynamazlar.arada bir denk gelir iyi oyuncu alırlar tesadüfen, buna da politika denmez.
günü kurtarmak adına yapılan transferlerdir. ben daha hiçte uzun süre takip edilip alınan bir futbolcu göremedim. altyapımız desen iyi oyuncular var ama oynatılmıyor işte o günü kurtarma adına yapılan transferler nedeniyle.
büyüğünden küçüğüne hepsininki rezildir. çünkü tam bir yetki karmaşası vardır.
normal de avrupa'da işler şöyle yürür. atıyorum hoca der ki ben üçlü savunma oynayacağım bana uzun ama hızlı vs özelliklerde futbolcu gerekiyor. sportif direktör yahut kulüp menajeri hocanın önüne alternatif koyar hocanın ilk tercihinden başlayarak o futbolcular transfer edilmeye çalışılır.
türkiye'de ise hem hoca, hem başkan, hem futbol şubeden sorumlu yöneticiler kafalarına göre futbolcu alır, serbest menajerler de ellerindeki futbolcuları bunlara itelemek için hepsine ayrı oynar komisyon teklif eder ve futbolcusunu kakalar.
sonuç: bir çok gelişmiş avrupa ülkesinden bile fazla para harcanan ligde yarak gibi futbol oynanır.
Fazlasıyla yanlıştır. Şimdi direk 3 aşağı 5 yukarı rakamlardan konuşucam ve tek örnek vereceğim. Hayroviç 4 milyon, ontivero 2.5 milyon, salih dursun 2 milyon. 8.5 milyona kaliteli futbolcu alabilir miydi galatasaray birkaç ay bekleyip ? Alırdı. Ama ne yapıldı ? "geleceğe yatırım". Geleceğe yatırım semih kaya ile olur, beğenilmese de genç yaşındaki sabriyle olur, alex telles ile olur, bruma ile olur. HOS üçlüsüyle olmaz abicim.
