türk sosyolojisinin ana sorunları

entry2 galeri1
    1.
  1. türk sosyolojisinin tek bir problemi var o da büyük anlatilari kendine adapte edememesi ve büyük olarak kullanmaya calismasidir. temel problem uyarlamadadir. şöyle ki basit bir ornek olarak bas bas feminizm diye bagiririken türk toplumunun geçmişini ve kültürünü yok sayip tipki batidaki gibi bir uygulamayi topluma küt diye empoze etmeye calisiyoruz ve bu büyük anlatı bizim kalibimiza sıgmiyor, tasıyor... atsiz atanin türk gençliğine yazisini okursaniz ne demek istediğimi daha rahat anlayabilirsiniz. ve bu uyarlayamama işi din, aile, spor, sanat gibi toplumun diğer öğeleri için de geçerlidir. sen türk tarihini ve kültürünü bilmezsen sosyolojisini nasil yapabilirsin ki...
    9 ...
  2. 2.
  3. Bir Baykan Sezer kitabı.

    Kitapta kökeni kemal tahir'e giden bir doğu-batı dikotomisi üzerinden kimlik tartışması yapılır. Buna göre anadolu halkı osmanlı ve hatta selçuklu geçmişiyle tamamen doğu'ya ait bir medeniyettir. Doğu ise batının taban tabana zıddıdır. Marksizm devreye girmesi bu coğrafyadaki altyapı faaliyetlerinin yani ekonominin, marx'ın atüt dediği yani asya tipi üretim tarzıyla açıklanmasıyladır temelde.

    Bu haliyle türkiyedeki ortodoks marksist/sosyalist yorumların dışında 300 yıldır süren konseptüalist modernleşmemizin gerek toplum gerek aydın üzerinde yarattığı kimlik buhranına dikkat çekip çözüm önerisinde bulunmaktadır. Sosyolojik analizin imkanı ölçüsünde. Aynı kalıpçı düşünce biçime elbette genelde bilime özelde de sosyal bilimlere sirayet etmiştir. Bunun çaresinin de türk sosyolojinin toplumun kendi dinamiklerini anlamaya çalışmasıyla bulunacağını önermektedir.

    Başlığı açan yazarın naiv yorumu elbette türk sosyolojisinin ana sorunlarını anlatmaya yeterli gelmez. Büyük anlatı dediği şey, aydınlanma'nın akla yüklediği tanrı misyonuyla planlanan rasyonel yeni dünya düzeninin parametreleridir. En genel haliyle bilim mesela. Her şey akla bilime göre dizayn edilecek geçmişteki her şey inanç metafizik din büyü mit ne varsa yok sayılacaktır. Mantık ve matematiğin keainliğinde, bilim ve insanlık daima ilerleyecektir. Bu sosyolojinin kuruluşunda comte un klasik pozitivizmiyle de toplum nezdinde amaçlanır. Sosyoloji, yani sosyal fizik.

    Ama daha bir bucuk asır sonra, aynı rasyonel akıl etikten giderek uzaklaşıp, bacon'cı anlamda putları yıkacağım derken kendisini bir put haline getirdi. Sonra gulag, auschwitz, hiroşima.

    Postpotivist ve daha sonra postmodern dönemde aydınlanma'nın bu idealleri sorgulanıp bunların hepsinin aslında birer varsayım olduğu, kaldırabileceğinden çok daha fazla anlam yüklenmiş bir akıl nosyonunun hezeyanları olduğu ifade edilmiş ve gelecek için kurulan bu büyük ideallere ingilizce "big narrative" yani büyük-masal denilmiştir. Burası çok önemlidir. Türkiyenin halini görmek için, yani modernitenin sorgulanmasına ne kadar karşı, modernitenin tahakkümüne ne kadar boyun eğmiş zihinlerle dolu olduğunu görmek için bu kavram çiftine bakmak yeterlidir. Türkiyede big narrative, bilhassa sosyal bilimler kitaplarında büyük-anlatı olarak çevriliyor. Masala anlatı denilerek sanki başka bir kavrammış izlenimi verilip, moderniteye karşı eleştirel düşünmenin önüne geçiliyor. Tıpkı ilk entryi giren yazar gibi. Bazı şeylerin sorunlu olduğunun farkında, ama kesin suç bizdedir, mantalitesiyle düşünmeye eğilimli. Oysa sorun bizde değil. Biz batılı değiliz. Bizim 1300 yılından 1839 tanzimat fermanına kadar doğulu, 1923ten bu yana ise radikal bir reform süreciyle yaratılmış batılı bir geçmişimiz var. Hangisi daha ağır basıyor?
    Biz batı karşısında hangi geçmişimizle varız bugün hala? Sosyolojimiz hangi geçmişe odaklanırsa toplumumuzu tanır? işte türk sosyolojisinin ana sorunları.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük