öncelikle her cebine biraz para koyanın 3 haftada film çekmesinden ve kalitenin her geçen gün daha da önemsiz hale gelmesinden kaynaklanıyor. formül de gayet basit;
1- yeterince mini etekli ve veya bikinili kadın
2- sokakta duymaya alışık olduğumuz okkalı küfürler
3- tanınmamış hatta mümkünse öğrenci oyuncular
4- her 4 dakikada bir mutlaka bacak veya göğüs dekoltesi
5- aşırı abartı ve yılışık karakterler
6- bolca şive şakası
bu filmleri izleyenler olgunlaşmadıkça türk sinemasından bir halt olmaz.
Seyirciye hitap etme kaygısından ötürü fakir kızı bile vogue’un mankeninden seçip hiç alakası olmayan adamları alakasız rollerde oynatma çabası.bu yüzden izlediğimize malesef inanamıyoruz sahici olmaktan uzak dünya şey sıralayabiliriz.
- türk insanının estetik algısının zayıf oluşu.
- iş bilmez insanların sektörün kanını emmesi.
- yapılan işlerin sanat kaygısı güdülmeden sadece para için yapılması.
- genele hitap etmek için risksiz işlere yönelinmesi, deneysel şeylerden kaçınılması.
- türkiye ekonomisinin özgürce sanat yapmaya yetecek kadar gelişmiş olmaması.
- "yaptım oldu, var mı? var" zihniyeti.
- sanata ödenek ayrılmaması, ayrılan ödeneğin de hakkaniyetli bir şekilde dağıtılmaması ve en çok yalayanlara öncelik verilmesi.
- hedef kitlenin halil söyletmez'e gülecek seviyede olması.
yeşilçam yegane sebebidir. o kadar yüksekten başladılar ki bu sektöre, üzerine birşeyler koymak çok zor. oyunculuklar, senaryolar, olayın ciddiyetine varmak..
izleyenlerin gelişmemesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Küfür ve argonun prim yapmaya devam etmesiyle uzun bir süre daha gelişme beklenmemesinde yarar var. Alan razı veren razı, iyi seyirler.
-Kültür ve turizm Bakanlığının sadece aile filmi kategorisine katkıda bulunması ki bu da Recep ivedikvari filmler oluyor
-gecmiste sosyal politik sebeplerle sanat sayılabilcek filmlerin ve yönetmenlerin yasaklanması mesela metin Erksanın sevmek zamanı hiç bir salonda oynatılmadı
-sanat anlayışının gelişmesinin ve uyanmasının önüne geçmek için yapılan manipülasyonlar
-gercek sanatın çekimlerinde sadece yönetmenin kendi bütçesiyle çekim yapmak zorunda bırakılması sponsorluğun yapılmaması
-yeterince reklamlanmaması ve ana akım medya tarafından Tv'de gösterilmemesi ki buna en bariz örnek Nuri bilgenin filmlerini gösterebiliriz
-bu sebepler neticesinde tüketilir ürün ortaya koymak ve kazanmak kaygısıyla basit filmlere yönelimin artması
*Bu arada gelişmemesinin nedeni değil görülememesinin nedeni olmalı başlık birazda. Yoksa türk otör yönetmenlerin çok ciddi başyapıtları vardır türk sinemasının ciddi takipçisi olarak içtenlikle söyleyebilirim.
Yok milletin gülmeye ihtiyacı varmış, yok kötü günler yasiyormusuz falan filan.. Bu millet ne zaman gün yüzü gördü ki zaten... O zaman 7/24 komedi dizi ve filmi koyun.
Bir ülke sinemasında ne kadar başarısız, piyasa filmi varsa o ülkenin sinması o kadar kalitelidir aslında. Zira, niteliğin alternatifi çerezlik şeylerdir. ingiliz/abd/fransa sinemasında bunun gibi yılda yüzlerce film çekiliyor. Ama türkiye’deki sorun, filmlerinin pazarlanması. Dizi konusunda pazarlama stratejisi ne kadar iyiyse sinemada o derece kötüyüz.
Ayrıca türk sinemasında çok nitelikli adamlar vardır. Mesela fransız bir sinema kuramcısına türkiye deseniz 5-6 film ve yönetmen sayar. Tamamen başarısız bir sineması yoktur Türkiye’nin.
Ayrıca türkiye’de sinema muhsin ertuğrul ile bir tiyatro sahnesinden evrilmiştir. Sinema sanat 30-40 yıl bu paradoksu üzerinden atamamıştır. Bu doğuş 100 yıla yayılacak bir dil problemini de beraberinde getirir. Yılmaz güney, nuri bilg, metin erksan, halit refiğ, semih kaplanoğlu gibi adamlar bu dilden farklı bir dil üretebilmişler. Melodram ve b tipi mizah/romantik filmlerin varlığı tamamen sinemanın kuruluş sürecinin bir tezahürü.