kişileri iyileştirmeye yönelik değil onları öldürmeye yönelik işleyen sistemdir...
sağlık karnesi olmadan işlem yaptıramıyorsunuz, hasta kişi hastane kapısında beklerken bir yakını da sağlık karnesi almak için ssk kurumlarının kapısında sabahın köründe başlamak üzere saatlerce beklemektedir...
prosedür yüzünden hastalara geç tedavi uygulanmakta ve bunun sonuçları ise ölüme bile gitmektedir...
sosyal güvenceniz kapsamında kişiye göre işleyen sistemdir. şöyle ki;
-emekli sandığı; üniversite hastaneleri dahil her türlü sağlık kuruluşunda bakım ve tedaviniz ücretsiz karşılanmaktadır.
-ssk ; üniversite hastanelerinin ve özel sağlık kuruluşlarının bir kısmından (anlaşmalı olanlardan) katkı payı ödeyerek faydalanabilmektedirler.
-yeşil kart; tüm devlet kurumlarından , devlet hastanelerinden sevk yapılması koşuluyla üniversite hastanelerinden ücretsiz faydalabilmektedirler. özel sağlık kuruluşuna başvurmaları durumunda tedavileri devlet tarafından karşılanmamaktadır.
-bağ-kur; tüm devlet kurumlarından, üniversite hastanelerinden ve özel sağlık kurumlarının anlaşmalı olanlarından katkı payı ödeyerek ücretsiz faydalabilmektedirler.
bu dört sosyal güvenlik kuruluşu dışında kalan sosyal güvenlik kuruluşlarının sözleşmelerinde hangi kurumlardan faydalanabildiğiniz belirtilmiştir.
paranız varsa türkiye'de istediğiniz sağlık kuruluşundan faydalanabilirsiniz. paranız ve sosyal güvenceniz yoksa şu anki koşullarda bazen ölüm cezasına çarptırılabilirsiniz ne yazık ki.
devletin vatandaşa karşı en temel görevidir sağlık hizmeti.devlet vatandaşına sağlık hizmetini verirken kesinlik hiçbir ayrım yapamaz, herkeze eşit sağlık hizmetini parasız vermek zorundadır. bugün ki hükümetin yaptığı sağlık reformları (göstermelik ve göz boyama amaçlı yapılan işlerdir ayrıca yine pek çoğu uygulama aşamasında kalmıştır) herşeye rağmen bir gelişme olmasına rağmen çok yetersizdir. sağlık hizmetinin parasız olması kadar bu hizmeti veren kuruluşların çok sıkı denetlenmeside çok önemlidir. zira ülkemizde sağlık sektörü yolsuzluktan hırsızlıktan geçilmemektedir.devlet bu çarpıklığı önlemek için sert tedbirler almalı bu alanda ki sömürülme engellenmelidir.
ciddi derecede sakatlık riski bulunan hastalığımı muayene için aradığım devlete* bağlı kuruluşlarda en erken 2 haftaya randevu verebilen hastanelere sahip rezalet sistemdir.
hastalığım neden mi sakatlık riski taşıyor? ilk kez devlet hastanesinin aciline gidip, röntgen çekildiğim zaman, çok ilgili doktor röntgene şöyle bir bakıp, buz koy iyileşirsin demişti havaya doğru. devlet hastanelerinde doktorların, hastaların yüzüne bile bakmamasına alışığız, bari sakat bölgeye bak, değil mi??!
ömür boyu sakat kalırsam sorumluluğu üstüne alacak mısın?!
özel hastaneler de 60 ytl'den başlar, işin yoksa milletten para dilen.
uzerine dusunulmesi gereken konulardan biridir. bir ulke dusunun diger ulkeler tarafından gelismekte olan ulke olarak isimlendirilen yani yoksul olan bir ulke. para edecek kaynakları yabancı ulkelerce carcur edilmekte, devlet sahibi oldugu sanayi , haberlesme kuruluslarını yurtdısı kaynaklı sirketlere satmıs, ortalama egitim 4 sene olsun, hakın yuzde yetmisi sehirlerde yasasın bu yuzde yetmisin de yuzde otuzbesi gecekondularda yasasın koyde yasayan yuzde otuzluk kesimin cok buyuk miktarı gecekondulardan belkide daha kotu konutlarda yasasın, nufus cok hızlı artsın issizlik yuzde 20 dolaylarında olsun, yuksek ogrenim gormus vatandasları bile aldıkları ucretin yetmediginden sikayet etsin. iste bu ulkenin bir de saglıkta donusum politikası adı altında yurt dısından gelen istekleri uygulayan ve zenginlere peskes ceken hukumetleri yasamıs olsun. bu ulkede saglıkcıların pul kadar degeri olmasın politikacıları doktorun eli hastanın cebinde desin saglık personeline deger vermesin, saglık asistanları zorunlu calısma surei 40 saat olan bu ulkede ortalama 80 saat calıssın, hastanelerinde uzun kuyruklar olsun tıp bayramlarında salık personeli kutlamalar yerine grev yapsın. genel saglık sigortası adı altında zaten yoksul olan halkını daha da somursun. bu ulkenin saglık verileri dunyanın super gucu sayılan bir ulke tarafından isgal edilen komsusu haric hepsinden kotu olsun.fakir olan ve esas saglık himetine gereksinim duyan insanları saglık hizmetlerine ulasamazken peskes cekilen zenginleri idrar tahlilini bile yurtdısında yaptırsın. ukede doktor yetersiz denilip -ki asıl sorun doktor degil-niteliksiz tıp fakulteleri acılarak bugun 3 paraya calıstırılan doktorun yarın 1 paraya calıstırılması planlansın. hayal ettiniz mi?? tamam artık hayal etmeyi bırakın ve uyanın.
doktorların kendilerinden dahi bi haber olduğu sağlıksız, insanı daha çok hasta eden, yoran bir sistemdir. doktorlar hastaların yüzüne bakmaz. neyin var der, sorunun cevabını tamamlamadan elinizde reçetenizi tutuştururlar. bir röntgen çektirmek için en az 1 saat sırada beklemeyi kafadan kabul edersiniz. vakıf gureba hastanesi için söylemek gerekirse bir ultrason filmi için size 1 ay sonraya gün verirler. tabi o zamana kadar durumunuz daha da ağırlaşmazsa allah'ın sevdiği kulusunuz demektir.
kısacası türkiye'nin sağlık sistemi sadece parası olan için iyidir, güzeldir. paranız yoksa eğer...
var mı bilmiyorum ama varsa da pek bi halta nane değil. bir ara sağlık camiasının her derde deva dediği yoğurt çeşidi vardı, sarmısaklı yoğurt. lan alt tarafı bi asit nasıl faydalı olur yaa... sonra her yer koroner kalp hastası dolu damarlar büzüşmüş damar sertliği olmuş. ee, noldu şimdi? işte yağdandır yağdan sonra sat bir ton ilaç. geçende de yumurtayı akladılar. iyi ki akladınız aq. yumurta lan, zararlı ilan etmişler. kafayı yemiş herkes dışarı çıkmayacam ben artık. baz istasyonu lazım, aspirin iç (adamlar aids bulaşmış ilacı bunu bile bile tüm avrupaya satmış ama için gene de), yumurta yeme. biri tütün mü zararlı sigara mı diye sordu bana. dedim ki şimdi bu sigara şirketleri sikiyolar ya tütünü kimyasallarla çürümesin diye. mantık da nasılsa zararlı içmesinler. herkes kendni kontrol etsin. kontrol edemiyorsan nikotin sakızı satalım. bunun yanı sıra açık tütünü de yasaklatıyolar sağlıksızmış. sarmısak yerine aspirin öbürü kokar : )
her gün yeni kararlar yeni yönetmelikle sayesinde özel tıp merkezlerini özel hastaneleri bezdirip bütün hepsini devletleştirip kendi yükünü azaltmaya çalışan sistemdir.
acilen değişmesi ve kendini yenilemesi gereken sistemdir. gitgide amerkian sağlık sistemine benzemektedir ki bu sağlığın tamamen para ve sigorta şirketlerinin kar marjına dayandığı bir sistemdir (bkz: sicko).parası olan ile parası olmayanın eşit standartlarda sağlık hizmeti aldığı, hastaların tedavi olmak için günlerce beklemediği, ilaçların fahiş fiyatlarla satılmadığı bir düzen getirmek çok zor değildir.ingiltere ve fransa bunun en iyi örneğidir.kısaca zenginlerin fakirlere yardım ettiği sosyal bir dayanışma sistemi vergiler sayesinde rahatlıkla uygulanabilmektedir.
iktidardakiler her ne kadar en iyi 20 ekonomiden biri olduğumuzla övünselerde, sağlık sıralamasındaki rezilliğimiz örtmeyi başaramamışlardır.Türkiye dünya sağlık sistemleri sıralamasında 70'inci sıradadır. nikaragua'nın yalnızca bir adım üstündedir.
sonuç olarak biz halk olarak bu durumu protesto etmedikçe kimse bizim için bu sistemi değiştirme riskine girmeyecektir.devlet halktan korkmadıkça(fransa'da olduğu gibi ki biz buna gerçek demokrasi diyoruz) halk hiçbir isteğine kavuşamayacaktır. fakat bu sistemin değişmesi ve yenilenmesi kesinlikle gereklidir.esas soru peki bunu nasıl gerçekleştireceğiz?
sağlık sistemi hakkında bolca atılır tutulur. gerçekten de çok aksayan noktalar vardır. fakat kıyaslanacaksa dünya sağlık sistemi ile kıyaslandığında dünyanın en iyi sağlık sistemlerinden biridir. konuşurken, yazarken yazdıklarımızın içini doldurmak zorundayız. bilimsellik gerekir. türk sağlık sistemini eleştirenlere tek sorum olacak. hangi ülkenin sağlık sistemi türkiye'den iyi sizce? dünya ve avrupa bile bizim sağlık sistemimize dönüş sağlamaya çalışıyor. acil servis hizmetleri avrupa'da kaza yerinde midahale şeklindeydi. yani kaza yerine tüm ekipmanlar gidip zaman kaybetmeden yerinde müdahale yapılıyordu. bizim sistemimiz ise tam teşekküllü hastanelere hızlıca taşıyıp tüm imkanlarla hayatı kurtarmak üzerine ve yolda basit müdahaleleri yapmak üzerine. şimdi avrupa'da bizim sistemimize dönüş yapıyor. bu basit bir örnek.
dünyanın neresine giderseniz gidin. sağlık sektörü paralıdır ve ücretleri oldukça yüksektir. yani parası olan yaşayabilir, hizmetlerden yararlanabilir. türk sağlık sistemi ise yıllardır dünyadan öndedir. günümüzde nerdeyse herkese sağlık güvencesi veriliyor. maliyetler ise oldukça ucuz(hizmet olarak, malzeme olarak dışa bağımlıyız). bir tomografi ücretini kıyaslasanız tüm dünyada en ucuz ülkeler arasında türkiye'yi görürsünüz. basit bir safra taşı ameliyatı için ingiltere 3 ay sonraya gün veriyor. türkiye'de ise sabah muayene olun, öğleden sonra taşınızı ameliyatla alırlar. amerika'ya sistemimimiz yürüyüş olarak benzer. fakat benzemeyen tarafı herkes bir güvenceye sahiptir. amerika'nın % 40'ının hiçbir sağlık güvencesi yok. yıllar önce bizim de sağlık güvencemiz yoktu diyebilirsiniz. fakat güvencesi olmayanlar bile ilaç alacağında, muayene olacağında başka birinin sigortası üzerinden gidip muayene olur ilacını başkası üzerinden alabilirdi. sizce devlet bunu bilmiyor ve engel olmuyor muydu? engel olmak istese çok kolayca yapabileceği halde mümkün olduğunca insanları kendi imkanlarıyla sağlık güvencesi sağlamaya zorlasa da güvencesi olmayanlara devlet el altından hizmet veriyordu. bizim millet bir imkan tanıdığında onu sonuna kadar sömürür. bugün herkese güvence veriliyor. insanlar gereksiz yere hastaneleri dolduruyor. bizim devlet ise önceki dönemlerde kanunsuz yollarla el altından hizmet vermeyi tercih ediyordu. kim ne derse desin ülkemin çoğu şeyi dünyadan oldukça iyi şekilde insana değer veren yönde... yeterli mi tabii ki değil, keşke daha iyisi olsun. bu benim için bir gurur kaynağı. dediklerime itiraz edenler çoktur. çünkü başka ülkelerde sistemi bilmezler. bana kıyaslayacağınız bir ülke verin onunla kıyaslayalım. iran bizimle yarışır belki ama yine de onların sağlık güvencesine sahip insanları bizden daha az olarak eleştirilebilir. bir arkadaş sağlık sistemi bakımından dünya sıralamasına atıfta bulunmuş. o listeyi hazırlayanlar o listenin en üstüne elbet kendilerini yazacaklar. yoksa türkiye'den geriyiz diye yazacak halleri yok. bu tür propagandalara kanmayın. ilaç fiyatları onlar üretip sattığı için pahalı. bugün bir kanser ilacının fiyatı 8 milyar. bir kanserli hasta kısa dönemde ölecek bile olsa devletimiz bu ilacın parasını eğer ilaç faydası ispatlanmışsa ödüyor. ingiltere de kanser hastalarının ilaçlarının devlet tarafından ödenmediğini biliyor muydunuz? sanki orda kanser olmak bir suç. yukardaki arkadaş ingiltere'de günlerdir beklemediği iddiasında bulunuyor. daha geçen gün ingiltere'DEN bir ürolog profesör kendi yaptığı bir ameliyat yöntemi üzerine hastanemize geldi. ameliyatı bizzat yaparak video konferans yöntemiyle başka ülkelere de yayın yapıldı. ameliyat olacak hastaya daha sabahleyin teşhis konduğunu ve ameliyata alındığını öğrenince çok şaşırdı. ingiltere'de bu işlemlerde aylar sonraya gün verdiklerini söyledi.
tüm dünya'da bizim gibi gelişmekte olan ülkeler(aslında geri kalmış ülkeler demek gerekir) hastalıkların bolca bulunduğu ülkelerdir. bunun sebebi zamanında yeterli sağlık harcaması yapılmamasının geleceği karartıp yükü daha çok artırmasıdır. yani ufak bir sağlık problemi zamanında tedavi edilmediğinde daha çok masrafa ve zarara yol açar. bir örnek vereyim. mesela böbrek hastaları zamanında yeterince doktora ulaşıp tedavi olsaydı hastalıkları geciktirilir ve daha uzun süre böbreği ile yaşayabilirdi. zamanında böbreği tedavi olmayanlar ya ölüyor veya hastalıkları iyice ağırlaşınca doktora gitmek zorunda kalıyorlar. ülkemizde yeterli nakil yapacak böbrek olmadığı için her yıl 5000 yeni böbrek hastası ortaya çıkıyor. nakil ise 1000 bile değil. yani katlanarak hasta sayısı artıyor. bunların ortalama yıllık diyaliz masrafları kişi başı 20 milyar ve bu devlet tarafından tamamı karşılanıyor ve ülkemizde 70.000 civarı diyalize giren böbrek hastası var. diğer sorunları için harcanan paralar da cabası... günümüzde herkes sağlık sistemine daha kolay ulaşabildiği için gelecek yıllarda yeni böbrek hastalarımızın sayısı azalacaktır. bir araştırmaya göre her ülkede böbrek hastası olmaya aday kişiler toplumun% 8'i civarı. yani 70 milyonluk bir ülkede 5 milyon 600 bin kişi hasta olmaya aday. bunların sağlık sistemi sayesinde ne kadarının böbreğini kaybedip diyalize gireceğini, ne kadarının tedavi olacağını göreceğiz. geçmişte sayı yüksek ve bu büyük bir masrafa yol açıyor. ilerde günümüzde herkesin hastaneye ulaşmasının neticesi olarak böbrek hastalarının azalması bekleniyor. amerika veya diğer zengin yabancı ülkelerin böyle sorunları pek yok. böbrek nakli ile olayı çözmüşler. bizde ise bağış oldukça düşük, hasta sayımız gelişmiş ülkelerden çok çok fazla, geçmişin bedelini ödüyoruz, zamanında rahat sağlık sistemine ulaşamayan insanlar çok zor durumda kalmadıkça hastaneye gelmediklerinden ilerleyici hastalıklar genelde son safhada tedaviye ulaşıyor... bu arada ekleyeyim. o kadar çok diyaliz merkezimiz var ki biz bu böbrek hastalarına çok iyi bakıyoruz. keşke zamanında böbrek hastası olmalarını önleyebilseydik. diyalizde o kadar ileriyiz ki avrupa'dan ve israil'den bir çok turist türkiye'ye gelip diyalize giriyor. ülkemiz ameliyatlar konusunda da oldukça ileri olduğundan bir çok yabancı türkiye'ye gelip ameliyat oluyor. ben sağlık sistemini şuna benzetiyorum. şu an ne kadar çok şey yaparsan yap, bir sistem mükemmel olsa bile yıllar önce kurulan bir şehirde yol yapılmamışsa, köprü yapılmamışsa, oturulacak evler yapılmamışsa, yeterli kaynak ayrılmadıysa şimdi çok şey yapsan bile yeterli olmaz. dünya bile bir günde kurulmadı. insanlar elinden geleni yapsa da yeterli ve zamanında yapılmayan, harcanmayan paralar katlanarak çıkıyor. sen mükemmel bir yol yapsanda o yolda giden araçlar önceki yol yüzünden bozulmuşsa bu mükemmel yolda giderken bile çok arıza yapacaklar. yani sağlık sisteminde bir sonuç alıp alınmadığını görmek için bir kuşak geçmesi lazım. mesela hastalara adam gibi davranan doktorla, adam yerine koymayan doktora bakarsan birinin yaşı hayli ilerlemiştir. onlar yerini yeni gelenlere bıraktıkça eski hantal yapılar, hantal kalan yapılar temizlenecektir. zamanında imkansızlıklar, yetersiz bilimsel gelişme ve yetersiz imkanlar yüzünden geri kalmışız ama yine de insan odaklı bir ülkeyiz.
gelişmemiş ülkelerle gelişmiş ülkeler araında sağlık harcamaları çok farklı. gelişmekte olan ülkeler çok fazla hastaya sahip aynı zamanda fakir olduğu için bütçelerinin çoğunu harcasalar bile yeterli gelmiyor. fakirlik hasta yapıyor, hastalar masrafları artırıp fakirleşmeye destek veriyor. bir fark daha var. gelişmekte olanlar gelişmiş ülkelerden ilaçlar alarak parasını dışarı veriyor. mesela gelişmiş bir ülke olsaydık bir nükleer santralimiz olsaydı her yıl nükleer tıpta kullanılan radyoaktif maddeler için dünyanın parasını vermezdik. kendi radyoaktif maddemizi kendimiz üretirdik. nükleer tıpta kullanılan maddeler iyot-123'tü sanırım sadece 12 saat etkili. uçakla bir yabancı ülkeden gelip kullanmak oldukça zor. yerine daha uzun süre etkili olan iyot-131 kullanıyoruz. sonuçta radyasyon hastada kanserli hücreyi yok ettikten sonra kendisi de kanserojen olduğu için kısa etki süresi olmalı. şimdi bir radyoaktif veriyoruz ve eğer radyoaktif madd yeni gelmişse hasta üzerindeki radyasyonun geçmesi ve çevredekilere zarar vermemesi için bir odada yatıp kalkmak zorunda kalıyor. bir nükleer santralimiz olsa hem kısa etkili radyoaktif madde kullanarak hastayı ve çevresindekileri radyasyonun zararlı etkilerinden korumuş oluruz, hem dünyanın parasını dışardaki ülkelere vermekten kurtuluruz. yeterli zenginliğimiz olsa su gibi kaynakları daha temiz yapan tesislerle, iyi bir beslenme programıyla bir çok hastalık önlenir. bazı aksaklıklar sağlık sisteminden değil yetersiz gelişmişlikten kaynaklanmakta... birde bakış açısı lazım tabi. mesela iran böbrek hastasına sahip değil. diyalize giren bir allah'ın kulu yok. diyaliz makinalarına yatırım yapmak ve diyaliz masraflarını karşılamak yerine vatandaşlarından böbrek satın alıp böbrek nakli yapıyor. biz ise organ naklinin dinimizce bir mahsuru olmadığı halde dine uygun olup olmadığını sorguluyoruz. vermemek içi bahane işte. kültürsüzlük göstergesinden başka bir şey değil. öldükten sonra organlarımız ne işe yarayacaksa...
ebesi ağlatılmış sistemdir. benki ayda yılda bir hastalanan insan bugün gidip (rapor amaçlı) ipe sapa gelmez bahanelerle bir kaç ilaç aldım, ardından eczaneye gittim. pat 30 lira kestiler, çoğuda babanın mayıştan * kesilecek. *
hani biliyorum sistemin değiştiğini ama işimiz düşmedikçe de nedir anlayamıyoruz. uzun lafın kısası böyle de koyarlar kıçına sfrskz.
şöyle çalışan bir sistemdir:
pratisyenler devlet hastanelerinde çalışır, herşey otomatiktir, muayene bile etmez, neyin var diye sorar, anlatırsın, o seni dinler gibi yapar.
kan testi ister. belki bir saat ömrün kalmıştır ama o doktor kan testi istemesse ölür. test sonuçlarını göstermeye gidersin, adam çıkmıştır, başkasına anlatırsın derdini, dinler gibi yapar, test sonuçlarına bakar gibi yapar, arada diğer doktorlarla makara kukara yapar, ilaç yazar, reçeteyi sana uzatırken muhabbete devam ediyordur, yüzüne bile bakmaz.
yurdum garibanı bu doktorlara emanettir.
uzmanlar yokmu, var tabii, özel hastanelerde zenginlere hizmet eder.
sonra adamın biri televizyonda kıçını yırtar: 'eskiden kuyruk vardı hastanelerde, şimdi varmı', koyun sürüsü hepbir ağızdan 'yoook'.
yok da doktor da yok angut, resme iyi bak. 30 yaşından büyük doktor gördünmü hastanede sen, yok.
komşu gitti devlet hastanesine yarım saat geçmeden kanser dediler adama. kanser lan.
özele gitti sonra, ciğerlere giden damar tıkalı meğerse. utanmasalar ayaküstü kemoterapi yapacaklar adama.
olsun lan kuyruk yok, devam.
bundan 10 sene önce bizden muayene, ilaç farkı vs. ücreti almayan, şimdi ise dolmuşa bindi indi ücreti gibi hastaneye girdi çıktı ücreti alan, aldığı ücrete karşılık hala hastanelerde yığılmalar, beklemeler, kaliteli olmayan bir hizmet yaşatan sistem.