solaryumdan köfte rengini almış tenin üstüne civciv sarısı saçlarıyla bu dünyadan olmadıklarını belli eden yaratıklardır, afrikalı alemci futbolcu sendromu... (bkz: el hadji diouf) (bkz: bakari sagna) (bkz: ibrahim yattara)
önce bir açılın hasta nefes alsın diyerek uzmanlık alanım olan mevzuya balıklama atlayacağım. efendim şimdi bu türk kadını yüzde doksan oranında kahvenin koyu tonlarında saç rengine mensup insan evladıdır. hal böyleyken nedir bu sarışın olma merakı anlayan beri gelsin? bir dakka o ayağını bir geri al önce daha bitmedi anlatacaklarım.* evet evveliyatı halk tabiriyle "kara kuru", ya da "kara" ama "dombili" olan bayanlarımız ergenlikle birlikte kahve tonlarındaki ciltlerine pudra sürmeye başladıkları anda kumral hatta ve hatta sarışın tenli dahi olabileceklerini idrak ederler. "pudrayı sürdüm kumral oldum saçıda sarıya boyattık mı benden marilyn monroe su olmaz be hacı" düşüncesiyle kuaförün yolunu mesken tutarlar. işte olayın cinnetlik kısmı bu dakikadan sonra başlıyor. kuaföre giden hanım kızımız top sakallı hafif kel abimizin "nasıl olsun saçlar?" sorusunu "ay sarı olsun şinasi ağbii ama allasen doğal olsun noloarr!" cevabını nakşeder. peki sorarım sana hanım kızım senin "doğal" anlayışın venus williams misali ortalarda dolaşmak mıdır? hayır yakışana hakkını teslim ederiz ama kara kaş sarı saç kombinasyonuna da karşıyız yahu. bitti bu kadardı şimdi dağılın çabuk!