türk sanat müziğini hiç sıkılmadan dinlerim. üzerine emek verilmiş anlamlı derin sözler içeren, seslendiren insanın nağmelerle renklendirdiği eserlerdir.
her gün 2-3 saat radro alaturka dinliyorum sanırım. her birinde ayrı bir huzur var.
bu şarkılar değeri bilinmeyen hazineler gibidir. değerini bilen müzik sarrafları dinler sadece. batı özentisi ile batı menşeili müziklere reğabet edenler anlayamaz bu müziklerdeki ruhu.
türk sanat müziği ayrı bir aşktır. belki de anlatsan dikkat çekmeyecek olan hislerin kağıda, saza dökülmüş halidir.
pamukkale üniversitesi'nin uluslararası alanda sanatını icra eden, büyük oranda gençlerden oluşan, başarılı bir tsm topluluğu vardır ve birkaç saat önce harikalar içeren bir dinleti yaşattılar bize. o değil de ritimci adam sahnede solist kıza sürpriz evlenme teklifi etti ya la.
icrası son derece ayrıntılı, nakış nakış işleme isteyen, bir birinden güzel makamlar içeren, bir çok eserde sözleriyle mest eden bu toprakların müziği.
kibarlığın müziğidir. kibar insanlar düşünsem gözümün önüne türk sanat müziği korosundan başkası gelmez. o kadar kibar insan da başka bir yerde bir arada görülemez herhalde.
--spoiler--
bence
alyuvarlar akyuvarlar bir de alaturkadan mürekkeptir kanımız
dinlerken sıkılsa da canımız.
--spoiler-- *
teknik açıdan nerde başlar nerde biter pek bilemediğim müzik türüdür. Yani Klasik türk müziği ile türk sanat müziği arasında bir ayrım vardır sanırım elbette. Dede Efendi veya ıtri ile abuksubuk sanat müziği parçaları da aynı kategoride değildir sanırım.
Aslında sadece baştan sona Zeki Müren dinlense bile ne demek istediğim anlaşılabilir. ilk yıllarındaki kayıtlarda olan müziğin türü ne ise son yıllarındaki müzik o değildir. Bir de şöyle kısaca bir seçki yapabilirim efendim.
ahımı hicranımı
ne olur akşamları gelsen otursan
esir-i zülfünüm ey yüzü mahım
rüzgar söylüyor şimdi o yerlerde
feryad ki feryadıma imdad edecek yok
ilk aklıma gelen ve her zaman çok sevdiğim şarkılar.
Bu müzikte solist kadar sazların da çok iyi olması lazımdır ki tarz kendi virtüözlerini zamanla yetiştirmiştir. Solist olarak kişisel tercihim çoğu zaman tize kaçmayan, daha berrak, duru, sakin kadın sesidir. melahat gülses veya gülşah çubukçuoğlu ya da nalan altınörs dinleyenler demek istediğimi anlayabilir. şimdilerde munip utandı, yaşar özel, ahmet özhan gibi dinlenebilir erkek sesleri de var elbette.
babam çok dinlediğinden galiba arabayla tatile giderken yaptığımız uzun yolculuklar geliyor hep aklıma dinleyince. muazzez ersoy sayesinde çoğu şarkıyı da ezberledim kadın tüm şarkıları coverlamıştı çünkü.
"Yaşıtlarımın dinlediği abuk subuk müzik türlerinden nefret ediyorum, acaba sorun bende mi?" diye düşünen bir yazarın en sevdiği müzik türlerinden biri.
türk musikisi gibisi yoktur. makamları, usullerini geç, aynı usüllerin bazılarını veya makamların bazılarını kullanan başka ülkeler var. ama bizim musikimizin eserleri çok zengin. sanmam arap musikisi iran musikisini falan geçtim türkiyenin çevresindeki ülkelerde bizim kadar zengin bir musiki yoktur. kıymetini bilmek lazım.
örneğin hicaz makamında dünyadaki en iyi eserler, en güzel eserler bizim musikimizdedir. allah aşkına, şimdi araplarda o ağacın altı, söyleyemem derdimi, yadeller aldı beni, ey büt i nev eda, ada sahillerinde bekliyorum, kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına tarzında eserler var mı yok. ülkemiz dışında hüzzam makamında notasal olarak kulağımıza hoş gelecek iki güzel eser gösterin. yine yok.
sadece beste değil güftelerde özel kılıyor sanat müziğini. o hususuda unutmamak lazım.
musikimizde ezgiler (nağmeler melodiler), Batı müziğindeki gibi geniş ses aralıklarıyla oradan oraya sıçrayan bir gelişi güzellik içinde değil; girişi, gelişmesi ve bitişi belirli olan bir düzen içinde kullanılırlar. Ezginin dolaşımını düzenleyen bu kurallara "seyir" adı verilir. Makamlara kişilik, lezzet ve kokusunu veren, işte bu hayati önemdeki, bestecilerin değiştiemeyeceği seyir kurallarıdır.