--spoiler--
polisin kimlik sorgusu üzerine duran avukat m. öz, polisin yanında telefonla konuşunca dayak yediğini söyleyerek şikayette bulunmuştu. emniyet ne dedi;
"hakaret etti, kaçarken düştü!"
nedense vatandaşımızın her polis gördüğünde sakarlığı tutuyor; ya koşup orasını burasını yaralıyor ya da sandalyeden düşüp ölüveriyor.
bir sistemi olmalı dedirten, silah tutmak dışında başka şeyler de öğretilmeli dedirten topluluk. her hükümetin evladı olan halbuki bir kesime hitap eden(şuan için öyle)hükümetin çalışanları değil, halkın çalışanı olması gereken topluluk. ben şuanda kendi içlerinde bile bir asayiş sağladıklarına inanmıyorum.
hem kolluk kuvveti hem yargıç hem infaz memurudur. isviçre çakısı gibin. ha bir de kimi olaylarda*, azmettirici gibi bir şeydir. isviçre çakısı yeterli bir örnek olmadı.
yaptıkları inatla savunulan insanlardır. madem biz de bildiklerimizi söylemeye devam edelim.
eğer yaşadığımız ülkenin demokrat olduğunu kabul ediyorsak ve kendi algı dünyamızda bunu kabullenmişsek, bu bazı zorunlulukları da beraberinde getirir. karşınızdaki insanları demokrasiyi yanlış anlamakla, demokrasiyi yanlış okumakla suçluyorsanız, demokrasilerin bazı asgari (askeri değil canım) gereklerini yerine getirdiğiniz ya da bunlara karşı çıkmadığınız varsayılabilir. zira bir kişi hem demokrasiden söz edip hem de hammurabi kanunları'nı savunmaya çalışmayacaktır.
benim görebildiğim kadarıyla demokrasilerde yazılı hukuk kuralları vardır. hem halkın hem de halkı denetlemek gibi ulvi bir görevi icra eden polisin (ve tabii diğer kolluk kuvvetlerinin de) bazı hakları ve yetkileri vardır. polisin hakkı ve başlıca görevi, (kendine mukavemet eden) zanlıları (gerektiğinde zor kullanarak) göz altına almak ve yargı karşısına çıkarmaktır. şimdi buraya kadar anlaştık mı? devam edelim. halkın, yani herhangi bir sivilin hakkı da suçu ispatlanana kadar masum görülmektir. bir cesedin başında elinde silahla duran adam dahi, yargılanıp suçlu bulunana kadar masumdur. ve elinde silahı olan o adamın bile (evet evet o adamın bile) bazı hakları vardır. demokrasiyi, diğer totaliter ve hatta şer'i rejimlerden ayıran başlıca husus da o adamın haklarıdır. demokrasi bu yüzden zor bir rejimdir, hazmedilmesi kolay değildir. çok yargıç, masum olduğuna inandığı bir zanlıyı mahkum etmek, suçlu olduğuna inandığı zanlıyı da (mesela delil yetersizliğinden) salmak yüzünden bunalımlara girmiştir. intihar eden yargıçlar hatırlıyorum ben, bilmem siz de hatırlıyor musunuz.
hukuk canım kardeşim çetrefilli konudur, seni de beni de polisi de aşar. ve demokrasiden bahsedeceksek hukuktan da bahsetmek zorundayız. ve demokrat olmanın yolu, "devlet baba ve polis abi böyle diyorsa böyledir" demek değil, hoşunuza gitmese de insanların haklarını teslim etmektir. demokrasi karşılıklı tahammül üzerine kurulu bir sistemdir. yoksa güçlü olanın, haklı haksız her haltı yediği ve herkesin (silahlı-paralı-soylu gibi) güçlü olanın isteklerini yerine getirdiği sistemlere demokrasi denmiyor. atv ana haber'den öğrendiklerimizle dünya'yı yorumlamaya kalktığımızda böyle oluyor herhalde. taş attılar, o zaman polis gerçek mermilerle karşılık verip iki tanesini öldürmekte haklıdır.
gözaltına alınmamak için direnen adama karşı zor kullanmakla, zaten yakaladığı ve polis otobüsünün içine soktuğu adamı beş kişi dövmek arasındaki farkı, sizin zekanıza hakaret olmasın diye hiç açmadım, dikkat ettiyseniz.
perihan mağden'in bugünkü yazısından ufak bir bölüm.
...
McDonald's Bomba Ekibi'nin; birinin (Yasin Hayal) dosyasının Yargıtay'da bekletilmesini/şahsın ise erken salıverilmesini örgütleyerek, diğerinin (Erhan Tuncel) BOMBAYI iMAL EDEN ŞAHIS olduğu halde polis istihbaratçısı YAPILARAK hem böylesi ciddi bir suçtan 'sıyırmasını', hem de 'planlayabilecekleri' DiĞER iŞLERiN (diyelim: Dink'i öldürmek!!) OLABiLMESiNi TEMiN ETTiRMEK Türkiye Cumhuriyeti Polisi'nin büyük başarısı değil ise, nedir lütfen söyler misiniz?Öylesine beğenilen/takdir edilen bir 'doku' söz konusu ki burada.
işte eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, bugün Ankara'da, yurdun kalbinde Emniyet Genel Müdürlüğü istihbarat Başkanlığı'na terfi etmiş vaziyette! Erhan Tuncel'le o kan dondurucu konuşmaları 'gerçekleştiren' polis memuru Muhittin Zenit de öyle. Amirinin yanı başında: Ankara'ya, istihbarat'a tayin edilmiş vaziyette.
...
ortalama türk zekasına sahip insanlardır.
....polisi sevmeyen herkesi suçlu, nükleere karşı çıkan herkesi romantik-çiçek çocuk, darbeye karşı çıkan herkesi şeriatçı ve şeriate karşı çıkan herkesi darbeci zanneden insanlardan hiçbir farkları yoktur...
entel ve entelektüel olma kurumu başvuru fomundan, siyah inci yağmuru, 2005
sevgilinizle birlikte oturduğunuzda yanınıza gelen ve sanki ahlaksızca bir şey yapıyormuş gibi size hakaret saydıran vahşi insanlar topluluğudur (bkz: bugün başıma geldi).
cogunlugu serefli ve namuslu turk evlatlaridir. adina devrimci denilen zuppe kilikli, korkak ve anormal insanlar gibi ruh yapisi bakimindan bozulmamis insanlardir. onlardan daha cesur, daha dayanikli, fiziki ve ahlaki olarak onlardan daha kuvvetlidirler. polis turk devleti'nin en onemli kuvvetlerinden biridir. bu sebeble hakettigi itibari gormelidir. aralarinda yetersiz, liyakatsiz kimseler bulunabilir. Fakat bu her meslek icin gecerli bir ozelliktir. mahalle bakkalindan tut, profesorune, devletin en ust kademelerinde bulunan politikacilarda bile boyle insanlar vardir. ama sanki bunlarin hepsi sutten cikmis ak kasik, turk polisi kotudur denilirse o olmaz. Turk polisini yipratmaya, halk ile arasini acmaya calisanlar moskof usagi komunistlerdir. abudik gubudik eylemler duzenleyip taskinlik yapar, sonra da mudahele eden polise fasist derler. napacak peki polis ? senin her turlu simarikligina, zibidiliklerine goz mu yumacak ? her turlu eskiyaligi yap sonra sirtina hakli olarak indirilen 3-5 jop darbesinden sonra polisi fasistlikle sucla. komunist cin'deki tian an man meydani'nda polisin kac ogrenciyi oldurdugunu hesaba kat bundan sonra.
cemaat tarafından işe yaramayan cemaatçileri toplayıp güçlendirme amaçlı olarak kullanılmaya başlamış, iyice kafayı yemiş çalışanları barındıran asayiş şeysi. (daha çok terör yaratıyorlar)
* 1 Mayıs'ta istanbul'da gaz maskeli bir polis olaylar sırasında kafede oturan Masif Kürkçügil'e tokat attı.
* 20 Ağustos'ta Taksim polis merkezinde Nijeryalı futbolcu Festus Okey öldürüldü.
* 24 Eylül'de polis Şişli'de hırsızlık yaparken yakalanan genç kıza tokat attı.
* 23 Kasım'da Avcılar'da bir parkta oturan Feyzullah Ete, polisin kalbinin üzerine gelen tekmesiyle hayatını kaybetti (öldürüldü).
* 24 Kasım'da Baran Tursun izmir'de polisin dur ihtarına uymadı, polis ateş açtı ve Tursun hayatını kaybetti (öldürüldü).
katiller ve potansiyel katiller... polis'e güven hiç yoktu, artık özel olarak kaçınılması gerekiyor anlaşılan.
zanlıyı cebren etkisiz hale getirdiğinde 'vahşi' (ki en doğal hakkıdır.), bu atıftan korktuğundan, yetkilerini kullanamayıp kaçırdığında ise 'beceriksiz' sıfatlarına maruz kalan bahtsız polistir...
bilmezler ki özenilen avrupa'daki polislerin dur ihtarına uymayanlara ne gibi yaptırımlara kabil olduklarını...
polisin alt kümesi. dünyalı diğer meslektaşları gibi bazıları rüşvet yer, bazıları çetecilik yapar. ama ülkemizde farkı siyasetçilerimizin bu bazılarına sahip çıkması. o zaman sorunu poliste değil, kendimiz de arayalım. onların fanusta yetiştiğini kim söyledi size?