"Batıya doğru göç eden Türkler ile kuzeye doğru çıkan Arapların karşılaşmaları çok kanlı geçmiştir.
"Resmi tarih"e bakarsanız 751 yılındaki Talas Savaşı'nda Türkler , Çinlilere karşı Araplara yardım etmişlerdir,Araplar bu sayede savaşı kazanmışlar, sonra da Türkler zaten eski inançları olan Şamanizm e çok yakın ilkeler içeren Müslümanlığı Gönüllü olarak kabul etmişlerdir."
Oysa Türklerle Araplar , Talas savaşı'ndan çok daha önce karşılaşmışlardır.
Bu karşılaşma ne yazık ki çok kanlı sayfalarla yazılmıştır.Bu durum Ne Türklerin ne de Arapların suçudur; O dönemin tarihsel gerçekleri böyledir.
Talas savaşını Çinliler kazansaydı tarih bu seferde büyük bir olasılıkla " Çinliler, Türklerin yardımı sayesinde savaşı kazandılar " diye yazacaktı.
Çünkü savaş sırasında hem Çin tarafıda hem Arap tarafında Çeşitli Türk boyları vardı.
Aslında Türkler ile Araplar arasındaki temas 600'lü yılların sonunda , Dört Halife Dönemi'nin sonunda başlamıştır .
Türklerle Araplar Maveraünnehir'de yani bugünkü Kazakistan , Özbekistan , Türkmenistan ve iran 'a kadar yayılan bölgede karşılaşmışlardır.
Çatışmalar Horosan'da , Semerkan , Buhara gibi kentlerde odaklanmıştı.
Kuteybe Bin Müslim , Yezid Bin Mühelleb , Said Bin Haraşi,Eşres Bin Abdullah , Nasr Bin Seyyar gibi Horasan valileri , binlerce Türk ü öldürmüş Arap komutanlardı.
700 lü yıllarda Horasan çok şiddetli savaşlarave aldatılarak teslim alınan Türklerin acımasızca kılıçtan geçirilmeleri gibi kanlı olaylara tanık olur.
Fakat bu savaşlara ve kanlı olaylara karşın "resmi tarih" Türklerin kendi özgür iradeleriyle,gönüllü olarak Müslümanlığa geçtikleri konusunda ısrarlıdır.
Oysa bütün dinlerin gelişmesinde olduğu gibi Türklerin de büyük ölçüde yenilgiler sonunda Müslümanlığı kabul ettikleri tarihsel bir gerçektir. "
türkler, islamiyeti kabul etmeden önce, gök tanrıya inanırdı. buraya kadar sorun yok, fakat dönemin araplarının, islamiyeti yaymak amacıyla yaptığı fetihler sırasında, karşılaştığı türklerle, bir çok savaşı olmuştur, bu savaşlar sırasında türkler Müslümanlığı görmüş ve kendi inançlarıyla çok yakın olduğunu görmüştür, bu nedenle islamiyeti kabul etmişlerdir. *
not: herkesin inancı kendinedir, din etnik kökenle bağlantılı değildir.
milletlerin dini olacağını düşünecek kadar geri zihniyetlerin laf attığı insanın yaptığı eylem. ulan ona bakarsan nijeryayla, güney afrika cumhuriyetiyle, meksikayla, brezilyayla hristiyanlığın ne alakası var? ama adamlar hristiyanlığı benimsemiş hatta en dindarları olmuşlar bizimkilerde beynini daha türkistanda (orta asyada) bıraksınlar.
her türkün göğsünü gere gere "ben müslümanım" deme hakkı vardır. bu sözü biz söylemesekte batılılarda bu olgu yüzyıllardır öylesine kabul görmüştürki hala gününümüzde bile "müslüman" denince hemen akla "türk" kelimesi gelir. bu gün birçok batı toplumunda "ben müslümanım deyin" onlarda size "o zaman sen türk'sün" diyeceklerdir...
kanı bulanık olmayan, öz be öz türk ırkı daima laik olmuş, kimsenin düşünce ve fikir özgürlüğüne karışmamış, sınırları aşanı da affetmemiştir. Gel gelelim; hiç kimse, hiçbir türk' ü düşünce özgürlüğüne ve seçimine bakarak yargılayamaz. Hristiyan' ı, budisti, şamanisti her kim olursa olsun yargılanamaz. Tanrı dururken onun kuluna düşmez.
bütün dünyanın saygı duyduğu, çok iyi bildiği durumu islam ve türk milleti bir tek bizim ülkemizde çeliştirilip, eleştiriliyor.
ne büyük çelişki. inancın yoksa saygın olacak ötesi yok.
'türk'üm elhamdülillah' sanırsam yeterli cevap olacaktır. hocam siz ırk ile inancı karıştırıyorsunuz. ha islam kültürünü fazlasıyla benimsedik, orası tamam da, müslüman olmakta utanılacak bir durum yoktur.