işte bu çok komik bir fikir.
milliyetçi olanı ırkçılıkla suçlamak pek bir moda oldu.
türkün öz yurdunda değer görmediği bir dönemde söylenmesi de ilginç.
söyleyene değil söyletene bak.
durup dururken kimse bu cümleyi söylemez.
biri bu cümleyi söylüyorsa ırkçılığından değildir, sağlam bi sebebi vardır.
Gitmesin gitsin diyecek kadar ırkçı değiliz lakin bu hdp den milletvekili seçilen ermeniler siktirsin gitsin gerçi hdp ve destekçileri komple gitsin. Hee bu arada Almanya da gününü gün eden türk vatandaşları da yurda dönsün.
önce ermeniler gitsin,
istanbul'u istanbul yapan değerleriyle;
dolmabahçe sarayı'nı,
çırağan'ı,
kuleli'yi,
selimiye kışlası'nı,
malta köşkü'nü,
beyazıt kulesi'ni,
dünyanın hayranlıkla bakakaldığı mimarilerini de alıp gitsinler.
giderken ermeniler,
güllü agop'u,
ara güler'i,
mıgırdıç magrosyan'ı,
onno tunç'u,
garo mafyan'ı,
adile naşit'i,
cem karaca'yı da unutmasınlar.
ipek puşularını,
potinlerini,
nacarlarını,
vodistlerini,
çilingirlerini,
çömleklerini,
bakırlarını da alsınlar yanlarına ermeniler.
topiği,
kuzu kapamayı,
çılbırı,
ciğer bohçasını da alsınlar...
kürtler de gitsin
kilimlerini, keçelerini,
ilmek ilmek dokudukları halılarını denk edip gitsinler.
yaşar kemal'i,
ahmet kaya'yı,
yılmaz güney'i,
ahmed arif'i,
aynur doğan'ı sakın unutmasınlar.
cigerxun'u,
ahmede xani'yi,
mem u zin'i,
balıklı gölü,
aynzeliha'yı,
surları, burçları
deliloyu,
halayı,
çaçanayı,
şemameyi de yanlarına alsınlar.
zazalar da gitsin
homa zanu kafır kamu diyerek.
süryaniler de terk etsinler bu toprakları
telkariyi,
basmayı,
nahit ustalarını,
dokumalarını,
dayr-ul zaferan'ı da alsınlar yanlarına.
ha, coşkun sabah'ı da unutmasınlar!
rumlar da gitsin
giderken cumbalı ahşap evlerini,
arnavut kaldırımlarını,
ve selanik türkülerini,
o güzelim rum meyhanelerini,
rakılarını, mezelerini de alıp gitsinler rumlar.
çerkesler de terk etmeli bu toprakları
ama terk ederken
türkan şoray'ı,
nazım hikmet'i,
isterlerse çerkes etem'i de götürsünler.
lazlar;
fıkralarını,
takalarını,
horonu,
hamsiyi,
muhlamayı,
hatta kazım koyuncu'yu da götürsünler.
romanlar toplasınlar sazlarını, darbukalarını, çadırlarını
alıp gitsinler neşet ertaş'ı, adnan şenses'i
engin hoşgörülerini,
hamam sefalarını...
o mozaiğin bütün renkleri gitsin
kalsın siyah-beyaz.
o aşure kazanının bütün çeşitleri yok olsun
kaynasın o bulamaç.
kalın bir başınıza
bir dağ kadar sessiz
bir çöl kadar ıssız
bir bulut kadar ağlamaklı
bozkırın ortasında tek başına açan bir çiçek,
yapayalnız bir ağaç gibi...
ırkınız,
diliniz,
dininizle bir tek siz kalın.
sonra birbirinizin yüzüne bakarak uzuun uzun...
‘O iyi insanlar, o güzel atlara binip gittiler.’
‘o kürdü, o ermeni'yi dövmeyecektik’ diyerek