"hiç kimse elinde olmayan sebeplerle, sahip olduğu özellikleriyle ne gurur ne de utanç duymalı" demişti babam ve gurur duyacağın işlere doğuştan değil sonradan sahip olmalısın diye devam ederek.
ne bir çingene, çingene olduğu için utanmalı; ne de bir insan, ırkıyla gurur duymalı...
muhetemelen fransız olarak doğsalardı fransız olmaktan, ingiliz olarak doğsalardı ingiliz olmaktan, alman olarak doğsalardı da alman olmaktan gurur duyacak insanların içinde bulunduğu durum. bildiğim ve hatırladığım kadarıyla, doğmadan önce kimse bana sormadı hangi milletten olmak istersin diye. yahut bir form doldurarak, sevgili büyüklerim beni türk olarak dünyaya gönderirseniz size çok minettar kalırım deme şansım da olmadı. üstelik bunu bana doğmadan önce kazandığım başarıların bir armağanı olarak da sunmadılar. yani ne seçtim, ne kazandım. seçmediğim bir şeyle gurur duyamıyorum. bir milletten olmak pratik bir durumdur. yanında yaşadığın insanları sevebilirisin, yanında yaşadığın insanların geçmişte yaptıklarıyla bütünleşebilirsin, o topraklarda yakılmış ağıtları, söylenmiş türküleri, çekilmiş halayları benliğine katabilirsin. üzerine doğduğun topraklara bağlılık ve sevgi duyabilirsin, kişiliğinin şekillenmesinde toprağın ve yaşadığın çevrenin elbet büyük etkisi vardır. ama başta dediğim gibi, nikaragualı ya da singapurlu olarak doğsaydım bundan utanmayacağım gibi, türk olarak doğduğum için de bundan gururlanmıyorum.
ay yildizli bayrakla gurur duymaktırç
ataturk ve vatan için ölen yüzbinlercesiyle gurur duymaktır
evladını kaybeden bir annenin "vatan sag olsun" diye haykırmasından tüyleri diken diken olmak, kendi arkasındanda aynısının söylenmesini göze almaktır.
ay yildizli bayrak ile gurur duymaktir. ataturk ve silah arkadaslari ile gurur duymaktir.
evladini kaybeden bir annenin "vatan sag olsun" diye, haykirmasindan gurur duymaktir.