türk olmak zordur çilelidir. yapmadığınız soykırımla suçlanmaktır türk olmak. rodosta, erivan da üzerine basılan türk bayrağını görünce ağlamaktır. viyanayı kuşatmaktır ve bu yüzden nefret edilmektir. napolyon gibi kuşattıktan sonra bütün viyanayı yakmadığın için. insanlıktan nasibini almayanlardan insan hakları dersi almaktır. binlerce yıldır bulunduğun topraklarda azınlık diye anılmaktır. sayısız imparatorluklar kurmaktır türk olmak. aynı zamanda sayısız imparatorlukları yıkmaktır. dünyaya adalet dağıtmaktır, ama adalet görememektir türk olmak. islam sancağını üç kıtaya taşımak ama aynı ümmetten olanlarca sırtından vurulmaktır. ihanete göğüs germektir türk olmak. vatan sağolsun diyebilmektir. vatan, namus ve bayrak için ölmeyi en iyi bilen millet olmaktır. zor iştir ama bu onurla başı dik alnı açık gezebilmektir türk olmak.
yokuş aşağı giderken vitesi boşa almak, sigarayı başka bir sigarayla yakmak, kahvaltıda zeytin yemek, okeye dönmek, boy vermek, içki çerken dini konulardan bahsetmek, lpg taktırmaktır...
tarih yazmış olmaktır.
fakat bu türk insanının bir çok acayiplik yaptığı gerçeğini değiştirmez. mesela türk olmak telefon çaldıktan sonra yanına kadar gidip bi kere daha çalmasını beklemektir aynı zamanda. orjinal adamlarız sonuçta*. ayrıntıya falan takılmayız öyle. biz ne yapıyorsun sorusuna nasılsın cevabı veren insanlarız daha ne olsun*.
- napıyorsun bilal?
_iyi ya n'olsun sen napıyon süleyman?
türk olmak, yabanci bir ülkede kulaklarinla bir türk duydugunda, gözünle onu aramakdir.
türk olmak, beraber gülmektir, icten, samimi.
türk olmak, paylasmaktir ekmegini, asini, sevincini, acini.
türk olmak, misafirperverlikdir, güler yüzüyle.
dugulandim be sözlük. iyiki varsin yurdum insani. her ne kadar iyi veya kötü olsanda, sensiz de olmaz biliyormusun.
atatürk'e türk nedir diye sormuşlar. işte ata'nın cevabı;
"bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir türk beşiğidir. beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; türk oldu. türk budur. yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."
bisküviyi çaya batırmaktır. biraz uzun süre çayın içinde tutunca bisküvinin erimesi ve çayın içine düşmesidir. bu durum karşısında dehşet bir üzüntüye kapılıp bisküvinin kalan sağlam kısmıyla diğer parçayı almaya çalışmaktır. sonuç hüzündür ama türk asla yılmaz o çayı kafaya dikerek o bisküviyi bir şekilde o bardağın içinden çıkarır.
not: gurur duyuyorum
(bkz: ne mutlu türküm diyene)
anıtkabirin granit duvarları arasından tüm türk yurdunu aydınlatan ışığa koşabilmektir.
istanbul umun yıkık, terkedilmiş surlarını her görüşünde, surları yaran allah allah nidalarını duyabilmektir.
çanakkaleye özlemle gitmek isteyip, toprağında yatan 250 000 şehidini ve atanı düşünüp, kaygısızca basmaktan utanıp, incitmeden nasıl şahit olurum atalarımın zaferine diye düşünebilmektir.
orta asyanın kıraç topraklarından, viyana kapılarına uzanan tarihinin şuuru ile geçmişine bakabilmektir.
dahili ve haricini düşmanlarının bilincinde daima uyanık ve tetikte görev aşkı ile yaşayabilmektir.
gerektiğinde hiç çekinmeden türklük ülküsü ve vatan sevgisi ile can verebilmektir.
her hafta yenilmektir...bence seçmeli olmalıydı böyle şeyler.yani türklük müslümanlık vs.
sağlıklı düşünmeye başladığımız zamanlarda hepsiyle ilgili kısa,önemli bilgiler verilmeliydi.kitaplar okumalıydık bilgi sahibi olabilmek için...doğal olarak bize mantıklı geleni seçerdik...o zaman gerçek bağlılığı,gerçek mutluluğu yaşayabilirdik belki de...