gurbetteki türklerin, vatanlarından ayrıldıkları andan itibaren yüreklerinde derin bir yara gibi hissettikleri ve anladıkları o muhteşem türk kültürü öğesinin ismi, türk misafirperverliğidir. batıda asla bu harika kültürü ve öğelerini bulamazsınız.
günümüz türkiyesinde geçerliliğini yitirmiş olan eski bir davranış biçimi.
o eskidenmiş öyle tanrı misafiri kavramı, hızlı kentleşme malesef bir çok değerimizi alıp götürdüğü gibi misavirperverliğimizide yok etmiş.
eskileri anlatılarlar, hangi kapıyı çalsan tanrı misafiridi der buyur edilirmişsin, şimdilerde ise sakın ola buna güvenipte gördüğünüz her kapıyı çalayım demeyin.
maalesef artık kaybolmaya yüz tutmuş güzellik, gönül zenginliğidir.
eskiden "ne var canım, bir tabak fazla koyarız sofraya" mantığı hakimken, şimdiler de ise "sofraya bir tabak az koysam kar ederim" düşüncesi vardır kafalarda. etrafınıza baktığınız zaman herkesin dininin imanının para olduğunu görürsünüz. artık kimsenin eskisi kadar misafir sevmediğini, ağırlamak istemediğini, ağırlasa da, bunu zoraki yaptığını farkedersiniz. herkesin eline biraz fazla para geçtikçe, daha cömert olacağı yerde, hırslandığını anlarsınız. böyle olmayan, gönlü zengin, misafirsever, insanlığı hala ölmemiş insanlar da yok değildir, amma ve lakin çok az kalmışlardır. köylerde bile bu durum aynı şekilde vahimdir.
türk halkının, türk insanının korunması ve geleceğe taşınması gereken güzel hasletlerinden biridir. bazen yabancıları şaşırtacak kadar özverili olarak uygulanır, ama hep vardır.
temelinde aşırı ısrar vardır.
misafiri rahat ettirmek için olağanüstü çaba sarfetmek, sürekli bir şeyler yedirip içirmeye çalışmak bir noktaya kadar güzeldir ama fazlası insanı bunaltır.