Hayret verici olay. Türkçe konuşan, türk ahlak sistemine sahip olan, türk vatanında doğup büyümüş olan ve muhtemelen mezarı bu toprağa gömülecek insanların türk milliyetçiliği ile be alıp veremediği sorunsalıdır. Yaraları varsa demek ki..
bazılarının milliyetçiliği düpedüz faşizmdir ve bunu kabullenmezler. onlara karşı çıkılmasının da büyük ölçüde sebebi budur.
ayrıca bizim ülkemizde fikirlere ne zaman saygı gösterilmiş ki?
solcu tehlikelidir
sağcı şeriatçıdır
vs vs liste uzar gider. bizim öncelikle bu önyargılardan kurtulmamız gerekir.
türk milliyetçiliğinin ve dahi tüm milliyetçiliklerin, ulusların birbiriyle eşit haklara dayalı ve barış içerisinde yaşama idealini baltalamasından kaynaklanır.
genelde komünist eniklere batmaktadır. ancak pkk lılarla kol kola gezer bunlar, onlar için pkk, ülkenin iç dinamiklerinden biridir ve saygı duyulmalıdır.
tüm ulusların eşit haklara sahip olmasını ve barış içerisinde yaşamasını engellemesinden kaynaklandığı iddia edilen durum. şimdi güzel kardeşim, milliyetçilik dünyayı yönetenleri etkilemeden çok çok önce bütün insanlar, bütün milletler kardeşlik içerisinde güle oynaya mı yaşıyorlardı? hayır. milliyetçiliğin yarattığı fark şudur: "habsburglar" "osmanoğulları" yıkılmış, yerlerini ulus devletlere bırakmışlardır. bunun da temelinde, demokratikleşme süreci yatmaktadır. çünkü millet dediğimiz topluluk, yönetime toplu halde ortak olmaya başladıkça "birlik" olma duygusunu kazanmaya başlamıştır. zaten baktığınız zaman fransız ihtilalinin milliyetçilik için bir milat olarak anılmasının sebebi de budur. ihtilalden önce fransızlar kendileriyle aynı dili konuşan bir toplumun varlığından habersiz değildi elbette, ama devrimden sonra yönetim hanedanın elinden alınıp "milli" bir kimlik kazanınca insanlar da bir millet olma idealine kavuştular.
yani millet kavramı, bölücülüğü değil; tam tersine birleşmeyi, bütünleşmeyi getirdi. bugün kürt milliyetçiliği ya da çerkes milliyetçiliği diye bir şey varsa bu bölücülüktür. çünkü zaten bu ülke kurulduğu vakit sen de diğer herkes gibi türk vatandaşı sayılmış ve aynı hak ve görevlerle donatılmışsın. buradaki türklük etnisiteden tamamen farklıdır. zaten öyle olmasa, türk milliyetçiliğinin temellerini atan insanların çoğunluğunu ermeniler, kürtler, çerkesler, arnavutlar gibi farklı etnik gruplardan insanlar oluşturmazdı.
şimdi gelelim bütün ulusların barış içerisinde yaşaması fikrine. bu bir fikir ya da teoriden çok, bir "hayal" ya da "ütopya"dır. keşke olsa, ama yeryüzü üzerinde toplumları birbirinden ayrıştıran, devletleri birbirine düşman eden en önemli sorun çözülmediği müddetçe bu hayal gerçekleşmez. nedir o sorun? kıt kaynakların, sonsuz isteklerle denkleştirilmesi ve paylaşılması sorunu. komünizm de bir çözüm değildir. komünizm işin sırrını sınıfsal ayrılıkları çözmekte görür, halbuki en başta sınıfsal ayrılıkları meydana getiren de bu kısıtlı kaynak- sonsuz istek sorunudur. dolayısıyla sınıfları ortadan kaldırmak, kırmızı ferrari isteyen iki gencin ikisine de doğan slx vermek ne kadar çözümse o kadar çözümdür işte.
peki milliyetçilik bu konuda hangi çözümü sunar bize? işte fark buradadır. milliyetçilik bize çözüm sunmaz bu konu hakkında. tam tersine milliyetçi olmanın ön şartı (aynı şekilde liberalizmin ve başka ideolojilerin de) bu sorunun çözülemeyeceğini kabul etmektir en basit tabirle. bunu kabul ettiğiniz zaman şunu sorarsınız, madem herkes eşit değil ve hiç bir zaman da olmayacak: o halde ben neden üstün olmayayım? bu soru kişisel anlamda liberalizme, toplumsal anlamda milliyetçiliğe götürür bizi. yani şu an abdnin yerinde biz olsaydık (çünkü her zaman o koltukta birileri olacak), o zaman biz daha müreffeh bir toplum olacaktık. hatta daha adil ve daha insancıl yöntemlerle dünyayı da daha yaşanır bir hale getirme şansına sahip olacaktık. işte milliyetçilik budur kısaca. madem eşitlik yok ve olmayacak; o halde biz üstün olalımdır bir bakıma. dünyayı toz pembe gözlüklerle görmemek ve neyin ne olduğunu bilip ona göre gardını almaktır başka bir deyişle.