2006'da kurulan uludağda 500 yıllık ve onlarca kez basılmış bir kitabın başlığının 2017 yılında açıldığı gerçeğini gözler önüne koymuştur.
bu çok ama çok büyük bir ayıptır. girin ekşiye hakkında onlarca giri girilmiş. üzüldüm açıkçası.
neyse, bu kitap daha doğrusu mektuplar silsilesi busbecq adlı bir elçice yazılmıştır.
bu mektuplarda avrupalıların o dönemki türklere bakış açısını ve türk ile avrupalı arasındaki ayrımları çok iyi kavrıyoruz.
kitapta türklerin hayvanlara verdiği yüksek değeri avrupalının şaşkınlıkla karşılaması türk insani düzeyinin ve avrupa'nın o dönemde içinde bulunduğu maddeci anlayışın garabetini gösterir.
aynı biçimde avrupalının delileri şeytanın temsilcisi olarak görmeleri ile türklerin onları cennetlik saymaları arasındaki ayrımı busbecq bir türlü kavrayamaz.
bizde pek dile getirilmese de busbecq osmanlı'nın bu denli güçlü olmasını da yüksek manevi duygulara bağlar ve her türlü görevin liyakat esaslı verildiğini bildirerek bize bugün çizilmesi gereken rotayı çizer.
ancak busbecq bir türk düşmanıdır, ister istemez ve bunları farkında olmadan söylerken türkleri de sürekli eleştirir.
yeniçerilerin, avrupalılar tüfenk ile savaşırken; misketli tüfenkleri sevmediklerini, uğraş verdiğini ok çekmenin daha kolay olduğunu düşündüklerini de yazar. aynı yeniçeriler misketli tüfenklerle gerçekleşen bir saldırıda da topukları yağlamışlardır. ürkmüşlerdir.
yani avrupa kanuni döneminde bile türklerden bilim ve teknikte öndedir. ancak türkler de 16. yüzyılda en büyük manevi doruğa ulaşmış bulunmaktaydılar. ordumuz öyle düzenliydi ki, en küçük birim bile nerede olmasını biliyor, muhteşem bir intizam ile sıralanıyor, ordu içinde çıt bile çıkmıyordu. pek saygın elçimiz de bunlara gıptayla bakıyor, imreniyor ve kıskanıyordu. zira avrupalıları bir araya gelince sürekli dedikodu yaptıklarını, lakırdı yaptıklarını söylüyor.
istanbul'da yılda bir iki cinayetin anca işlendiğini, adalet mekanizmasının işleyişini, insanların suç işlemediğini de dile getirir.
16. yüzyılda yazılmıştır. önemli bir yapıttır. yky tarafından ülkemizde basılmıştır. siyasi bilgiler kitaptan çıkartılarak bir roman biçimi yakalanmıştır. ancak özenle incelenip, ciddi sonuçlar çıkartılacak bir kitaptır.
Avrupalı bir elçinin türk yurdunda yaşadığı yıllarda aslında bizlere çok yakın gelecek, yani bugün bile aynı, geleneklerini, alışkanlıklarını kimi zaman korkuyla, kimi zaman şaşkınlıkla, kimi zaman hayranlıkla anlattığı kitaptır.
Dizi çekilecekse bence bu kitap üzerine çekilmelidir.
'...for in Turkey, even among the Turks themselves, no value is attached to anything but personal merit. The house of Othman is the sole exception to this rule, being the only family in which birth confers rank.'
Kitapta böyle bir not vardır. O zaman osmanlının meritokrasi ile yönetildiğini söyler. Osmanlı ailesinden başka kimsenin soylu olmadığı, işin ehline verilen bir düzen olduğunu söyler. Bu şaşırtmıştır onu çünkü avrupa o dönemler prensten soyludan geçilmez. Belki de bizde soylulara ya da sultana karşı demokrasi ayaklanması olmamasının nedeni de budur. Kanla bir yere gelinmezmiş.