hep aynı espirileri tekrar eden, kendini hiç geliştirmeyen, boş dizi. ayrıca şafak sezer reklamlarda iyi, dizilerde değil. ha bide kutsal damacana nın ilk filmi güzeldi.
melek baykal ın katılımıyla sürekli aynı tarzından kurtulacağı umut edilen dizidir. yalnız, iki oyuncu anne kız olarak bu kadar benzeyip uyum yaratabilir.
tayfun güneyerin dizi piyasasını katletme işindeki son silahıdır. atasözlerinin, özdeyişlerin üstlerine etmeyi büyük bir bok zanneden, bu zannetme ile de kendi gibi zanneden seyircilerin ilgisini çeken, vasat bir sit-com'dur. (bkz: kaybol)
dün oturdum izledim bir kısmını. on yedi bölüm olmuş ilk defa izledim. diziyi seyrettikten sonra zeka seviyemden şüphe etmeye başladım. ben mi yapılan esprileri anlayamıyorum, yoksa ortada espri mi yok?
efendim, iftar vakti, masa etrafında olan sahneyi gözümü kırpmadan seyrettim. Bu kadar boş bir sahne olamaz. bir tane espri olmadığı gibi, hiçbir şekilde replik de yok, oyunculuk da. hani bunlar büyük oyuncuydu. nerede o şafak sezer'in güldürün tarafı diye aradım; ama bulamadım. Binnur kaya her zaman olduğu gibi geni antipatikdi zaten. * o çocuklar zaten süs olsun diye koyulmuş oraya, onların yerine bir çuval şeker koy aynı işlevi görür.
Nihayetinde, tam anlamıyla isminin hakkını veriyor dizimiz. Ekmeğin arasına pizza koymak, ya da atasözlerini bozmak? espri bu mu yani? * insanların bunlara gülmesini bekleyen yapımcılar mı daha mal, yoksa az da olsa bu esprilere gülen insanlar mı? *
yapılmış en komik olmayan komedi dizisidir. katılarak gülen tipleri gördükçe bir şeyler mi kaçırıyorum hissine kapılıyorsunuz evet, zorla izlemeye çalışıyorsunuz bir süre evet, sonuç ne? korkunç yavan bir dil, zekadan yoksun replikler, olmamış bir dizi.
dün akşam ikinci defa izledim. belki ben yanılıyorumdur, aslında güzeldir diye düşündüm. bir şans daha vermek istedim.
ama hayır; tam aksine, en son izlediğimden bu yana arada dağlar var artık. demem o ki, gittikçe berbatlaşmış aslında.
ilk izlediğimde haksızlık etmişim, o zamanlar gene izlenebilir bir tarafı varmış, ama akşamki neydi öyle ya? kabustu yemin ederim.
seyirci ancak bu kadar mal yerine konulabilirdi.
- yarım saati rüyada geçti. (aksiyon sıfır, replikler sıfır, espri sıfır)
- 20 dk'si o elma ve angeliynan coli mevzusuyla geçti. (oturdukları yerden bön bön bakışmalar, bunlar espri mi, komik mi?)
- arada kısa kısa 5 dk'lık yarcan ve natalia sahneleri. toplamda o da vardır bi 15 dk.(bu neydi allah aşkına, neydi bu? amacınız ne?)
- sonra iftar sofrası zaten. (rezalet!)
inanılır gibi değil ama gerçek. bu kadar mı ucuza mal edilmeye çalışılır bir prime time dizisi?
malsınız, gerçekten malsınız senaristler ve show tv denen çapulcu kanal.
bir dizi var, iyi kötü tutmuş. bu bir şanstır diyip, o diziyi daha güzelleştirmek, daha iyi replikler ve sahneler yazmak varken, salmışsınız iyice.
dizi yerlerde. replikler... ah o replikler? ben replik diyebileceğim hiçbir şey görmedim inanın ki. tek bir cümle yoktu ki, adam gibi kurulmuş olsun yahut komik olsun, beşinsi sınıf da olsa espri olsun. rezillikti tam anlamıyla bir rezillik.
kesinlikle ve kesinlikle iç bayan bir dizidir. replikler bu kadar mı boğuk olur, bu kadar mı can sıkar akşam akşam? karı koca tv karşısında oturup didişiyorlar fakat bu didişme yaklaşık yarım saat sürüyor. ortada güldürecek bir durum da yok, e malum ki gülünecek bir durum da yok. konu sen bana neden elma soymuyorsun, soymayacam işte falan bilmemne. soymayacaksan soymazsın ama bu muhabbet o kadar uzun mu sürer?
geçen sezon da birkaç defa izleme denemeleri yapmıştım, fakat yine baymıştı. yeni sezona belki yeni bir başlangıç yaparlar diye deneyeyim dedim. fakat resmen uykum geldi. hayatımda seneler boyunca ilk defa saat gece 12 olmadan yatıp uyudum, o kadar söylüyorum. hele bir balo kısmı vardı ki, bitmek bilmedi. hele bir de o pide arası pizza muhabbeti neydi öyle?