arap kültürü: Muhammed, kızlarından Fatma'yı Ali'ye, Ümmü Gülsüm'ü de Osman'a veriyor.
Bu durumda :
Ali ile Osman bacanak oluyor. Ömer, kızı Hafsa'yı Muhammed'e veriyor. Yani Ömer
Muhammed'in kayınbabası oluyor. Muhammed, torunu, Ali'nin kızı Ümmü Gülsüm'ü
Ömer'e veriyor. Yani Ali, Ömer'in kayınbabası, Fatma ise kaynanasıdır.. Ömer'in boşadığı
Atike'yi Muhammed'in torunu Hüseyin alıyor. Muhammed, Ali'nin de Osman'ın da kayınbabası.
Ali ile Osman bacanak. Muhammed Ömer'in eniştesi, Ömer ise Muhammed'in
(KIZI HAFSA'DAN DOLAYI) kayınbabası.
Ömer, Ali'nin damadı ve Ali Ömer'in kayınbabası(KIZI UMMU GULSUM DEN DOLAYI)...
Ali, kendi kayınbabası Muhammed'in kayınbabası olan Ömer'in kayınbabası.
Muhammed ZEYD'in babalığı. Zeyd'in hanımı Zeynep Muhammed'in gelini.
Fakat aynı Zeynep aynı zamanda ZEYD'in de analığı. (Muhammed, daha sonraları evlatlığı
Zeyd'in hanımı Zeynep ile evlenmiştir).
Muhammed'in torunu Ümmi Ali'nin hanımı
Ümmü'nün anası, Zeynep, Muhammed'in kızı,
Ali'nin baldızı ve kaynanası Fatma'nın
da bacısı. Ali, Muhammed'in hem amcaoğlu hem de damadı...
arap kültürü:
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık beş yıldır meydanlarda "Rabia" olarak tanımladığı bir el işareti yapıyor ve Rabia'nın "Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan ve Tek Bayrak" anlamına geldiğini söyleyerek konuşmalarını bu işaret ve sloganla bitiriyor.
Kısaca "dört, dördüncü" anlamına gelen Rabia, Mısır'da 2013'tedarbe yapan Sisi yanlılarının iki parmakla yaptıkları "zafer işareti"ne karşı (onlara cevaben) Mursi yanlılarınındört parmakla yaptıkları bir işaretti. Bu işaretin kökenlerine ilişkin çeşitli rivayetler bulunuyor. Örneğin yazar ve CHP Milletvekili Eren Erdem bu işaretin "masonik bir sembol olduğunu" belirtirken, siyaset bilimci ve televizyoncu Gürbüz Evren Rabia işaretinin Hz.Ali - Muaviye çatışmasına kadar gittiğini, taraftarlarına dördüncü halifenin kendisi olduğunu anlatmak için Muaviye'nin bu işareti kullandığını vurgular.
Bize gelince... Mursi ve yanlılarına destek amacıyla "Rabia" işaretini sahiplenerekmeydanlarda aynı işareti yapan Erdoğan, Mısır'daki gelişmeler tersine dönünce,o da bir türçark edip bu işaretin aslında "Tek Millet, Tek Devlet, Tek Vatan ve Tek Bayrak" anlamına geldiğini savunmaya yöneldi.
Hâlbuki Temmuz 2013'ten, yani Mısır'daki darbeden öncene Erdoğan'ın elinde Rabia işaretivardı, ne de dilinde o sözler...
Peki, o sözler, yani sayılan o dört ilke nereden çıktı?
Söyleyelim: Bunlar aslında dört değil, beş kavramdan oluşan bir ilkeler bütünüdür. "TEK MiLLET, TEK DEVLET, TEK VATAN ve TEK BAYRAK"ın yanında bir de "TEK DiL"kavramı yer almaktadır. Ve bu kavramlar ilk defa Genelkurmay Başkanlığınca 1996 yılı sonlarından itibaren (özellikle 28 Şubat döneminde) ülkenin birlik ve bütünlüğüne vurgu yapmak ve TSK'nın ülke bütünlüğünün teminatı olduğunu anlatmak amacıylabir "şiar" olarak kullanılmış, o tarihlerden itibaren iç güvenliği ilgilendiren hemen her açıklamada, yazıda, broşürde "son söz" olarak yer almıştır.Örneğin 28 Şubat döneminde Genelkurmay karargâhında 10-11 Haziran 1997 tarihlerinde yargı ve basın mensuplarına verilen brifinglerinson cümlesi şöyledir:
"Atatürk'ün kurduğu modern Türkiye cumhuriyeti devletinin nitelikleri değişmeyecek, değiştirilemeyecektir. Bunlar; anayasamız ile garanti altına alınmış, Atatürk milliyetçiliği, demokratik, lâik ve sosyal temellere dayalı;
+ TEK MiLLET,
+ TEK VATAN,
+ TEK DEVLET,
+ TEK DiL,
+ TEK BAYRAK
olarak ifade edilmektedir."
Yine,dönemin Genelkurmay Başkanı Org. ismail Hakkı Karadayı tarafından 17 Mart 1998 tarihinde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e "Takdir zat-ı âlilerinindir, arz ederim" cümlesiyle biten ve içerik itibariyle neredeyse tamamen Fethullah Gülen tehlikesine dikkat çekilen "irtica ne durumdadır" başlıklı brifingin son paragrafı da şöyledir:
"Atatürk'ün kurduğu modern Türkiye cumhuriyeti devletinin nitelikleri değişmeyecek, değiştirilemeyecektir. Bunlar; anayasamız ile garanti altına alınmış, Atatürk milliyetçiliği, demokratik, lâik ve sosyal temellere dayalı;
+ TEK MiLLET,
+ TEK VATAN,
+ TEK DEVLET,
+ TEK DiL,
+ TEK BAYRAK
olarak ifade edilmektedir."
işte, özetlemek gerekirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sanki kendi bulup ürettiği sözlermiş gibi meydanlarda kullandığı sloganların çıkış yeri Genelkurmay, çıkış tarihi 28 Şubat dönemidir. Evet, Erdoğan Genelkurmay Başkanlığı'nın / TSK'nın o dönemde yıkıcı, bölücü ve irticai akımlara karşı geliştirdiği şiarı kendine mal edip kullanmaktadır. Tabii arasından "TEK DiL" ifadesini silerek...
NOT: "15 Temmuz Destanı şarkısı" olarak tanıtılan ve içeriğinde Erdoğan'ın yüceltildiği "Pusatsız Asker" isimli şarkıda "Tek Dil"den sonra "Tek Devlet" kavramı da çıkarılmış, sözler "Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, TEK ÜMMET" şekline dönüştürülmüş... ilginç, değil mi?
hangi arap kültüründen bahsediyoruz. şu 7 tane kadınla evlenen, her dakika kendine köle arayan, senin benim fırsatını bulsa kafasını kesecek çöl farelerinden mi?
Tam iki kültürün de esasen göçebe temele dayandığını lakin arabistan'ın iran ve Avrupa'nın tam ortasında yer alması sebebiyle Türklerden önce yerleşik hayata geçtikleriyle alakalı bir şeyler yazacaktım başlıkta yazanları görünce durdum
Şimdi bak dalyarağın teki demiş ki türk kültürü geçtiği topraklardaki kültürü emip kendine katmış karma bir kültürdür,Arap kültürü de Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da ki diğer kültürleri kendine katmış kültürdür bu sebepten dolayı türk ve Arap kültürü yoktur demiş daha dalyarak kültürlerin toplumlar gibi değişen ve gelişen çağa ayak uyduran bir şey olduğunu farkında değil kültürler çağa göre ayak uyduran diğer kültürlerden işine yarayanı alıp gerektiği zaman diğerlerini bırakan bir yapıdadırlar sadece araplar ve Türkler değil ortaçağda ingiliz kültürü ile günümüz ingiliz kültürü de aynı değil antik yunan ile günümüz yunanlarının kültürü de aynı değil demek ki bu dalyaraklara göre yunan, ingiliz, çin,japon kültürleri de yok baksana ingilizler kelt kültüründen esinlenmiş,Yunanlar mısır,Fenike, türk,iran kültüründen esinlenmiş, Japonlar Çin'den Çinliler Japonlardan esinlenmiş kültür namına bir şey kalmamış demek ki
Bir de yine aynı dalyarak yazmış Araplar en azından yerleşik hayata geçip bir medeniyet kurmuş Lübnanlılar türklere kültürel anlamdaki fark atar diye iyi siktir git arap devletlerinden birinde yaşa madem o kadar yüksek kültürleri var ya hani o medeni arap topraklarında Lübnan'da yaşayıver bizim gibi konar-göçer vahşilerle işin ne daha dalyarak bizim göçebe hayatımızı bırakalı 700 sene olduğunu bilmiyor gelmiş burada sidik yarışı yapıyor hem Arap kültürü övüp türk kültürüne laf atıp ısrarla izmir,antalya, istanbul, Çanakkale,ankara, Eskişehir gibi türk şehirlerinde yaşayıp Arap devletlerinden birine gitmemek de nasıl bir tezat harbinden merak ediyorum madem Arap kültürü daha iyi siktirip gitsene Mısır'a, Suriye'ye, Yemen'e kardeşim valla bak ne arıyorsun Türkiye'de git hem orada arap kardeşlerinin üstün medeniyetiyle birbirinizi Şii-sünni diye kesersiniz artık
Neyse Türklerin Budizm,taoizm ve maniheizm ile tanışınca başladıkları şehirleşme süreci Araplarda islam'ın ortaya çıkmasıyla olmuştur nasıl ki budist uygurlar tarım havzasında manastırlar,kervanlar inşa edip Sanskritçe metinleri uygurca'ya çevirince döneminde Türkistan'ın en baba uygarlığını kurduysa aynısını Araplar Ortadoğu'da antik yunan eserlerini tercüme etmeye başlayınca yapmıştır lakin Türklerin öz haline bakınca göçebe olduklarından dolayı genelde sözlü edebiyat ve taşınabilir sanat eserlerine (doğal olarak) yönelim varken (arada yapılan ufak tefek ibadethane ve surları saymıyorum) Araplar çok daha erken şehir kurmaya başlamışlardır onun dışında da pek fark yok.
türk kültürünün binlerce yıllık daha köklü ve güçlü bir geçmişi varken sadece 1400 yıl içerisinde arap kültüründen asimile olarak büyük bir tahribe uğramıştır.
Türkler kendi kültürünü kaybettikten sonra bizim bu karşılaştırmayı yapmamıza gerek bile yoktur yeni hedefimiz 2023 yılında tamamen araplaşmak değil mi?