türk erkeğinin yüzde ellisinin akşamları ailesiyle ilgilenmek yerine kendisi gibi onlarca benzeriyle okey oynadığı, sigara dumanı bakımından oldukça yoğun kahve türü. haa başka milletlerde var mıdır bilmez bu deli gönül. ama gidene de saygı duyarız o başka.
işyerinde her sabah saat 10:00 civarı veya her öğleden sonra 14:00 civarı içilmesinde faide bulunan kafein deposu. içimi süresince geçen 10-15 dakikayı büyük bir keyife çevirmekte üstüne yoktur.
bir ara gittiğim her cafe'de ısrarla istediğim, yok dediklerinde çemkirdiğim,
sahip çıkmamız gerektiğini düşündüğüm, sodayla iyi giden, sigara ve muhabbetin olmazsa olmazı..
elektrikli makinesi ile tek kişi için 3 saniyede yapılan içecek.. gerçi bunun bakır cezve olanı makbul derler ama makinesinin yarattığı köpük, shaker da yapılmışcasına bol.
karşıyaka'da küçükavcı'dan başka yerden alınmaması gereken, köpüklüsü makbul olan, falına bakılan, muhabbet açan, dedikodu kazanını kaynatan, dibinde kalan telvesi bile ziyan olmasın diye içilebilen, bir fincanının hatrı 40 yıl süren içecek.
piyerloti de muhteşem manzara karşısında,ama denyo garsonlar tarafından servis edilen ,közde pişirilen,ossuruktan granül kahvelere ve bilimum tikky mekanlarındaki kahvelere beş basan sırf kokusunu almak için eminönündeki kuru kahveci mehmet efendinin önünde insanları bekleten müthiş lezzet.
gerçek türk kahvesinin yerini tutmasa da eskiden yokluk zamanlarında kahveye alternatif olarak, kavrulup kahve makinasından çekilmiş nohutla da yapılmaya başlanmıştır. benzer şekilde içerken agzınıza çıtır çıtır gelen çedene kahvesi de damak tadı için ayrı bir lezzettir.
kurukahveci mehmet efendi adlı bir kahve ustasının onu markalaştırıp, paketler halinde satmaya başladıktan sonra o enfes kahve tadından daha bir haz alınan içecektir. yapılır, içilir, üstüne bir de fal bakılır..
2. viyane seferi sırasında yaklaşık 500 çuval kahve sefere görürülmüştür. kuşatmanın başarısız olması sonucu geri dönen osmanlı birçok eşya ile birlikte kahveleri de bırakmış ve bunlar ganimet olarak avusturyalıların eline geçmiştir. ilk olarak barut sanılan bu çuvallarda daha sonra pişirip içilen bir ürün olduğu anlaşıldı ve böylece avrupa türk kahvesiyle tanışmış oldu.
tarihçesi yemen valisinin 1517 yılında kahve çekirdeğini istanbula getirmesiyle başlar, arabica denilen kaliteli kahve çekirdeği ile üretilir. pişirme, sunum ve içim teknikleriyle türk kültüründe törensel bir anlamı vardır. beraberinde su ve isteğe göre nane likörü ile servis edilir. osmanlı sarayında haremde pişirme ve servis yöntemleri öğretilen ve o dönemlerde kırk farklı çeşidi olan keyifli bir lezzettir.
Pişirilmesi ile ilgili olarak herkesin birbirine sıkça soru sorduğu geleneksel Türk içeceğidir. Makbul olanı bakır cezve ile kısık ateşte pişirilmesidir. Sırası ile su, arzuya bağlı şeker ve kahve konulur. Soğuk su kullanılması ve fazla karıştırılmaması köpüklü olmasını sağlar. Pişirilmesi kadar sunum aşaması da önemlidir. Yanında su ile servis edilir ve hazmı kolaylaştırır. Günde bir fincan önerilir. Ancak kahvenin alındığı yer hepsinden önemlidir. Kahvenin güzel (Arzuya göre koyu, normal, az) kavrulmuş, taze ve ince çekilmiş olması içerisine hiçbir yabancı madde karışmamış olması önemlidir. Ankara'nın en eski kurukahvecisi (babam diye yazmıyorum) Gül Kahve'dir.
Bakır cezvede mangal ateşinde ya da şöminede * iki defa taşacak gibi olduğunda köpüğünün alınmasından sonra kendine has fincanlarında içilirse hatrı 80 yıla çıkacak kahvedir. Asıl önemlisi kahvenin kültürüdür. içme adabıdır. Küçücük fincandadır ama uzun uzadıya muhabbet eşliğinde içilmesi esastır. Arkasından bir de ortam şenlensin diye fal patlatılır. Gülüş cümbüş olur.