ehli keyfe keyf verir kahvenin kaynaması, eşeği yoldan çıkarır sıpanın oynaması. işte kahvenin verdiği hazzın ortaya çıkardığı sonuç garip bir söz öbeğinin içine saklanmış güzellik.
talip* olunan kızın, müstakbel damat ve ailesine gümüş tepside ikram etmesi farz olan içecek. tercihen damat beyin fincanının içine şeker yerine tuz koyulabilir, hatta koyulmalıdır.(fincanlar karışıp yanlış kişiye gitmesin de.)
yanında ikram edilen çikolata, limon dilimli soda ile birlikte alındığında pek bir güzel olan kahvedir. yerini yavaş yavaş neskafeye bırakıyor olsa da hala saygınlığını yitirmemiştir. türk'leri sembolize eden içeceklerdendir. yunan yakında "o kahve bize aitti aslında" derse şaşmamaladır. zira bugünlerde bize has olan herşeye sahip olmaya kalkışmışlardır. kuyruk acılarını bu şekilde bastırmaya çalışıyor olsalar gerek, türk tadlarını iç ederek.
ispanyol gezgini Blasco Ibanez tarafından "kahvehanelerde küçük fincanlar içinde dumanı tüterek sunulan tanrılara layık enfes bir sıvı" diye nitelendirilen türk kahvesi türk geleneklerimizin de en önemli parçalarından biridir. yapılışı, servis edilişi ve servis edildiği fincanlar hep kendisine özgü değerler taşır. (bkz: neyse halim çıksın falim) kahve bitkisinin öğütülüp kavrulmasıyla elde edilen kahverengi ve kendine has kokusu olan bir içecektir, telvelerden gelecek görünen tılsımlı bir lezzettir.
türk insanının müthiş ikramı muhabbete iyi bir gönül dostudur. sonrasında fal olayı ile gelecek ile ilgili umutlarımızı sergiledigimiz hayaller oluşturdugumuz sohbet dostu.
bize ait olmayan birşeyi belki de ilk defa iyi kullanıp dünyaya türk adıyla adam akıllı tanıtabildiğimiz tek şeydir. baklavaya bile sahip çıkamazken ülke topraklarında yetişmeyen kahveyi dünyaya böyle pazarlayabilmek bence müthiş bir başarıdır. nargilenin yanında kankadır, günün stresini almakta eşsizdir, köpüklü pişirilmiş orta şekerli türk kahvesi insanoğlunun tadabileceği en güzel içeceklerden biridir. ayrıca dave mustaine'e* türkiye deyince aklınıza ne geliyor diye sorulduğunda cevap verdiğidir.
madem konusu açıldı, köpüklü yapılması hakkında bir iki ukalalık yapacağım içecek. tamamen kendi deneyimlerimden yazıyorum, sonra gelip de "ama şu internet sitesinde şöyle yazıyor, böyle yazıyor" demeyin.
efendim öncelikle bolca kahve (bir fincan için dolu dolu bir çay kaşığı yeter, zaten tepeleme duruyor kaşığın üstünde) cezveye konur. sonra dileğe göre şeker eklenir (az şekerli iç şunu evladım). sonra yapılan fincan sayısından birazcık daha az bir su cezveye eklenir ve ocağın en küçük gözünde en kısık ateşle pişirilir. yapılan en yaygın hatalardan biri, kahveyi, pişme süresince karıştırmaktır. çorba pişirmiyorsun güzel kardeşim, dibi tutmaz onun. kahve, suyun içinde eridiğinde çay kaşığını cezveden çıkarıp kaynamasını beklemen yeterli. iki fincandan fazla kahve pişiriliyorsa, kahve tam olarak kaynamadan önce köpüğü alıp eşit olarak (ya da kendi fincanınıza daha fazla koyarak) paylaştırmak gerekir.
bu yolla dört fincana kadar köpüklü kahve garantisi veriyorum. eğer denerseniz ve olmazsa bana ulaşın, zararınızı tazmin edeyim.
az şekerlisi makbul içecek. az önce içerken anladım, en sıcak haliyle içilmesi gerekiyor. ilerde, kaynar kahveyi tek dikleyişte içen ve kahveyi getiren daha yerine oturmadan boş fincanı masaya bırakan amcalardan olacağım sanırım. neyse artık, allah başka dert vermesin.
kocaeli korfezde tren garı yanında tarihi oldugu kadar otantik bir mekan, özenle yapılmış hakiki türk kahvesi, cezvesiyle fincanıyla gelir, yanında minik lokumlarla ikram edilir, iyidir hoştur.
her ortama ayak uydurabilecek, türklerin gururu sayılabilecek, arkadaş ortamlarının vazgeçilmezi, sigarası gelenlere birebir, güzel kokulu, en kaliteli kahvedir.
(bkz: tek geçerim)