tarihsel çizgiye bakıp avrupa milletleriyle türk kadınlarının toplum içindeki yerini kıyasladığımızda tam tersi bir grafik görürüz.
bunun en büyük nedeni islamdır. ve islamdan ziyade islamın yanlış uygulanmasıdır.
düşünün bi islamiyet öncesi türk kadınlarını.
kadın ata biniyor, avlanıyor, savaşıyor, şehir(yerleşik düzene geçenler) ve oba yönetiyor ve emin olun o dönemde pozitif ayrımcılık diye bir kavram yoktu. çünkü buna gerek yoktu. kadına sırf kadın olduğu için aciz bir varlık gibi davranıp çeşitli haklar verilmiyordu. çünkü o bütün hakları kadın doğduğu an kazanıyordu. k
at, avrat, silah demiş atalarımız. bunu ata ve avrada düşkün oldukları için değil kutsal saydıkları için, sevdikleri için değer verdikleri için söylemişlerdir.
o dönemde avrupa milletlerinde kadının toplumsal pozisyonuna bakın kıyaslayın farkı görürsünüz.
ama sonra islamiyeti kabul ediyoruz. karahanlılar dışında diğer türkler zamanla araplaşmışlardır.
arap adetlerini kendilerine almışlardır.
ve türk kadınının hakları zamanla kaybolmaya başlıyor.
arap adetlerini alıp, islamı yanlış yorumladıktan sonra kadına bir mal gibi bakılıyor.
bütün haklarını yitiriyor kadın.
itibarını kaybediyor.
cumhuriyet döneminde atatürk türk kadınının yeniden kendi ayakları üzerine durması için çabaladı isede daha sonra ki politikalar o kadar başarılı olamıyor.
ve şu an geldiğimiz nokta, hala deliler gibi kadın haklarını tartışıyoruz.
pempe otobüs diyoruz bilmem ne diyoruz.
utanmasak kadınlara zarar gelmesin diye kadınlarımızı kafese koyacaz.
bunların bütün sorumlusu islamın yanlış uygulanması, arap adetleri ve biz erkeklerin bağnaz tutumlarıdır.
şimdi çıkan yasalara bakın nesli tükenmek üzere olan bir hayvana yaptığımız muameleleri yapıyoruz neredeyse kadınlara.
sanki onlar normalde o haklara sahip değiller de biz lütfediyoruz, "aman başımızın gözümüzün sadakası olsun" dermiş gibi bazı haklar veriyoruz. biz böyle baktıkça olaylara daha çok kadın cinayeti bizi bekliyor.
neyse nazımın güzel bir şiirin armağan ediyorum.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız ...