Özellikle tv ve film sektöründe olan işleri görünce bu durum daha çok anlaşılıyor. Dizilerin çoğu başka bir dizi uyarlaması ,uyarlama olmayanların ise kalitesi ortada. Film desen çekilen adamakıllı bir tane bilim-kurgu filmimiz yok. En yakın tarihte gora'yı sayabiliriz ki o da zaten komedi unsuru daha çok olan the fifth element filmi.
Ülkenin ekonomik durumu göz önüne alındığında sıradan vatandaşın önceliğininin "hayatını idame" ettirme eylemi olması normal. Fakat daha çok yaratıcılık gerektiren işlerde de bu olmayınca "ne zaman hayalgücümüzü kaybettik" diye soruyor insan.
sanılanın aksine vardır ve çok yüksektir. sadece bizimkisi kuntizliğe çalışıyor o kadar. faideli işlere kullansak zaten bugün abd nin rusyanın çinin falan değil bizim adımız tepelerde olurdu.
millet ajj ne hayal gücünden bahsediyorsun üstat. geçim derdi hayatın sillesi hayal kuracak derman mı var ? imkan verilse neler yapar türk insanı. ama şu bir gerçek eski filmler biraz arak. mesela charlie chaplin in 1921 yılındaki the kid filminde çocuk camları kırıp charlie chaplin in para karşılığı takması eski bir filmden hatırladınız mı 1986 Garip filmi ayşecik camları kırıyordu kemal sunal takıyordu.
Sanata, sanatçıya bu denli mesafeli durmamızdan belli olan defomuzdur.
Ne acıdır ki doğru tespittir.
Sanata dair her unsurun hunharca itibar kaybetmesi, tiyatro sahnelerinin bir bir kapatılması, maddi kaygılar sebebiyle en yetenekli oyuncuların, sikimsonik dizilerde boy göstermesi dünyada isim yapmış heykeltraşların, ressamların, fotoğraf sanatçılarının, bizler tarafından tanınmaması, işte bunların hepsi, hayal gücünün hayatımızdan nasıl da çekip gittiğinin göstergesidir.
Kabalaşmanın, nezaketsizliğin, nobranlığın popülerleşip prim yaptığı ülkelerde, hayal gücü denen o naif şey çoktan buhar olup uçmuştur ne yazık ki!