bizim halk memnun halinden. çıkıp neye tepki verecek ki?
ekmek elden su gölden. oh otlatanı da var. daya arpayı, daya otu yesinler.
başbakan beslemesini biliyor. kim bu rahatı bırakıp sesini çıkaracak?
bir de halka koyun denilince kızılıyor.
otlatan ortada, otlayan ortada...
cehaletin ve bireyciliğin en tepeden sürekli ve bilinçli olarak pompalanması nedeniyle, eskiye oranla çok daha yoğun yaşanan içler acısı bilinçsizlik halidir. bu halk, yöneticilerini bir kez seçtikten sonra, kendisini istedikleri gibi yönetmelerini doğal karşılıyor. halk, demokrasinin bir "halk vesayeti" yönetimi olduğunun ve yöneticilerin halka hesap verecek bir göreve getirildiklerinin bilincinde değil. yönetenler de güçlerini bu apati halinden alıyorlar. halk, bunların höt deseler kaçacak delik arayacak kadar korkak insanlar olduklarının da farkında değil. böyle bir halkı yönetmek ne kadar kolay !
zihniyetten de kaynaklanır. şehit haberlerinden sonra şöyle bir yazı görmüştüm
ölmek güzel olmasaydı, peygamberler ölmezdi.
din çipi insanlara öyle güzel yerleştirilmiştir ki bir şekilde her şeyin sonu oraya varıyor.
türk insanının ekserisi tepkiyi sandıkta koyuyor gençler, ne tepki vermemesi? 2002'den bu yanaki seçim ve referandum sonuçlarına bi bakın bakalım verilen tepkiyi anlamak için?
siz zannediyor musunuz ki herkes oturduğu rahat koltuktan klavyesine sarılıp facebook da kemalistik fotolar paylaşarak tepki veriyor? herkes aptal bi siz akıllı he? tabi canım, he he.
türkiyede onlarca zeki genç var, bi tanesi çıksa konuşsa tüm türkiye ayağa kalkar. ancak bu beraberinde idam yasasını da getirir. bu hükümet başımızda olduğu sürece konuşmamız çok zor bizim. milletvekilleri önceden olduğu gibi halkı temsil etmiyor artık. nerde para var, o haklı mantığında hareket ediyorlar. para gözlerini kör etmiş kısacası.
bir beyin manipüle aracı olarak televizyon'un gücü. medya, bütünüyle hafife alınmaması gereken bir kitle manipüle aracıdır. bunu türkiye'deki ve dünyadaki medya kuruluşlarının kimlerin elinde olduğunu araştırarak anlayabilirsiniz. görünmez yönetenlerdir onlar.
Türk insanı 1919-1922 yılları dışında neye tepki vermiştir? bunu irdelemek lazım.
devletsiz bir toplumda gücü elinde bulunduranların güçsüzü daima ezeceğini bilen Türk insanı kendisini sonsuz bir güvenle devletinin şefkatli! kollarına bırakmıştır. dolayısıyla devlet büyüklerine de oy versin vermesin saygı! duyarlar.
hiçbir şeye tepki vermemeleri'de buradan kaynaklanır.devlet baba en iyisini bilir, mottosunu benimsemişlerdir.
bununla birlikte kaderciyizde ''böyle gelmiş böyle gider'' kalıplaşmış bir cümledir.bilerek veya bilmeyerek bu kalıbı hayatımızın bir anında kullanırız.
biz buyuz böylemi olmalıyız? hayır.
faaliyetteki yanardağ volkani gibi olan gündemi yüzündendir. her gün insanın nefesini kesecek, içini titretecek bir gündem yaratılır. buna can mı dayanır?
(bkz: türk insanının suçu ne)
bu Ülkede, buralarda bile yazmak suç iken, artık neye nasıl tepki vereceğini şaşırmış insanlardır. face'te yaz takiptesin, her an gece evden alınabilirsin, twitter'da yaz aynen, buralar bile denetleniyordur. adamlar işi gücü bırakmış daha gerçekten ses çıkartmadan, klavye delikanlısı iken, kafayı kopartıyorlar, aynen içeridesin. artık hangi suç atılırsa üstüne. terör üyesi, yandaşı veya ergenekoncu en fazla kullanılan suçlamalardır. nasıl konuşsun zavallılar. oy verirken konuşmak en güzelidir.
camideki imamdan tut televizyondaki haber kanallarına dair herkesin herseyi pohpohlanması sonucu herseyin mukemmel bir sekilde yolunda oldugunun telkini ile olusan durumdur.Bazen düşünüyorum bunlar nereyi anlatıyor.Ben patagonyada mı yasıyorum da haberim yok.
herkes halinden memnun değil!
hak arayan yok, ses çıkaran yok, zaten insanların çoğu bildigin mal dersek cümle tam olacaktır.
sen yanmazsan, ben yanmazsam, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!
zorunlu edit: ama hakediyoruz herşeyi! deveye diken türke s.ken yarar!
Kafaları o kadar saçma şeylerle dolduruluyor ki düşünemiyorlar ya da hayatta kalma çabaları yüzünden neden nasıl sorgulamasına zaman ve takat bulamıyorlar, bulamıyoruz.
Korku dünyasında yaşadığımız için bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın zihniyetinde sürükleniyoruz.