Geçmiş nesilleri bilemem fakat son yıllarda Türkiye'de veya bulunduğum şehirde yeni nesilin veya yaşamakta olan nesillerin yoksun olduğu davranışsal özelliktir. Öncelikle yapılan ince bir davranışa örn; Bir bayana öncelik tanıma gibi, birçok davranışta ''teşekkürler-teşekkür ederim'' gibi kelimeleri duyamazsınız.
Ayrıca şunu da belirtmek isterim, bildiğim kadarıyla Japonya'da bir günde basılan kitap Türkiye'de bir yılda basılıyormuş(adet olarak) Yani okuma oranı bu kadar düşük olan bir ülke vatandaşlarınında orantısal olarak nezaket seviyesi de düşmektedir. Şöyle de tanımlayabiliriz; Bir çocuk hayal edelim, annesi ve babası nezaket kurallarını sistemlice öğretmiyor(çünkü anne ve baba da bilmiyor) o zaman bu durumda çocuk nezaket kurallarından yoksun büyüyecektir. Zaten bu tip aileler çocuklarına kitap okuma alışkanlığını da kazandırmadıkları için çocuk bu tür konuları kendisi öğrenmek zorunda kalacaktır. Zira Türkiye'de ben severek okuyorum diyen adamı da zor bulacağımız için böyle bir insan olması da çok zordur. Yani okumayan insan nezaket kurallarını bilmez, bu kuralları kullanamaz. E türk insanı da okumayan ya da bırakın okumayı öğrenmeyi fazla önemsemeyen bir yapıya sahip olduğu için nezaketten yoksundur. Her neyse konu çok karıştır. Kısacası Türk halkının silkinmesi lazımdır.(sosyal mesaj)
Not:Türk insanı derken genelleme yapma amacı gütmedim, istisnaları da göz önünde bulundurdum.
Ne batı ne de doğu özentisi zamane gençliğinin lafı değildir. Aksine gerçek türk-anadolu insanının nezaket kavramının yokoluşuna üzülen kişinin söylemidir. Ayrıca insanlık kavramınun doğu özentisi vb. gibi şeylerle ilgisi yoktur, insanlık ve bunun dahilindeki olgular her zaman ve her yerde değişmez davranışsal özellikler ve kişiliksel niteliklerdir.
misafirperverliği bütün dünya tarafından bilinen bir millete nezaketten yoksun demek, biraz insafsızca olmuş. ha nezaket bilmenin açılımı 3 dil bilmekten, sofrada 2 çatal, 2 bıçak kullanmaktan geçiyorsa, tanım doğrudur...
başlık altına yazılanlar okunduğu taktirde kendini çürütecek olan tezdir. mesela ben şimdi türk insanıyım. bu başlığa yazı yazan bu sözlüğe üye olan kişilerin tahminen büyük çoğunluğu* da türk insanı. şimdi adam bizim karşımıza geçmiş 'nezaketsizsiniz olum siz hırbosunuz' demiş. ama bak biz napmışız, efendi gibi yazımızı yazarak bize nezaketsiz diyenlere bile nazik tatlı bir dille derdimizi anlatmışız. hiçkimse başlık altında sövmemiş, kötü bir tabir kullanmamış, 'sen bize ne diyosun ulan' bile dememiş. demek ki neymiş...
zorunlu not : olm o kadar nazik mazik ayakları yaptık bundan soraki yazıları küfürle doldurup zorla göt etmeyin beni. nazik türk insanı olun lan. hiç değilse bu başlıkta olun lan *
genel anlamda doğrudur. misafirverperlik ayrı nezaket ayrı şeydir. eve gelen misafirlerin kovulduğu durumlar göz önüne alınırsa bu durum pekte nezaket sayılmaz.
evine birisini misafir edip, onu güzelce ağırlamak belki de yeryüzündeki en güzel davranılştır. bu da onu nezaket yapar. türk halkı bunu yapmakta ustadır.
10 yıl müşteri ilişkisi odaklı bir işte çalıştıktan sonra maalesef doğrulamak zorunda kaldığım önermedir. ayrıca doğusu batısı yoktur, insanımızda nereden peydahlandığı belli olmayan bir bağırıp çağırma içgüdüsü vardır. hak aramayı geç öğrenmişiz ama maalesef onuda yanlış öğrenmişiz. yeryüzünde hiç bir işyeri tanımıyorum ki çalışan otursun hiç bir şey yapmadan maaş alsın. ama bunu insanlara anlatmak zor ötesidir, çalışan her insan boş boş oturup maaş almaktadır(?) ya da bilerek insanlara zorluk çıkarmakta işlerini yapmamaktadır. herkesin gidecek acil bir yeri, acil bir hastası ya da aciliyet arzeden bir işi vardır. yaptığınız işin görmemezlikten gelinmesi, ille de bir şey soracağım saplantısı kol gezmektedir.
süreklilik arzeden bir üste çıkmaya çalışma, polemiğe girme, halden anlamama durumu mevzu bahistir. çalışan insana saygı sıfırdır. sanırsın senin sahibin. kendi mesleğim haricinde diğer meslekten insanlarla yaptığım sohbetler ve gözlemlerimde bu yönde. her akşam eve gelirken bir taksicinin o gününü dinliyorum. sorun ortak, müşteri daima haklıdır geyiğini fazla ciddiye alan insanlarca yıpratıldıklarını, parasını verdim diye müşterilerin kendilerini, şoförün ve taksinin sahibi sandıklarını sıkça dile getiriyorlar. ha görevidir diyeceksiniz tabi ki buna eyvallah ama bir düşünün bir hizmeti alırken ya da insanlarla iletişim halindeyken bağırıp çağırmak ve kendine lanetler ettirmek var, insan gibi işinizi halletmek var. kaldı ki çoğu insan çok fazla bir şey beklemiyor. bir günaydın, teşekkür ederim, iyi günler gibi basit cümlelerle birine tebessüm ettirmek var , işte buna nezaket diyoruz ve toplum olarak en fazla eksiğimiz bu. çünkü görevli kişi bizce çalışmıyordur, yan gelip yatıyordur, bir dolu para alıyordur, işi hakkında hiç bir fikrimiz yoktur ama para basıyordur, çünkü çevremizde gördüğümüz her insan alt edilmesi, hakkından gelinmesi gereken birileridir. çünkü hepimiz için bir diğeri 'öteki' dir.
böyle bir genelleme yapmak, türk insanına nezaketsizlik atfetmek yanlıştır.
illaki nezaketsiz insanlar da vardır ama tabir aşağılayıcı niteliktedir.
nezaket algısı da kişiden kişiye değişmektedir tabi.
bu yüzden bu yaklaşım sakıncalıdır. lütfen!
Çoğunlukla doğruluk payı yüksek olan önerme. Türkiye'de nezaket seviyesi olarak başlık açacaktım hatta ki bu başlığı gördüm. 100 üzerinden bir puanlama yapsak 30-35 arasında can çekişir.
O kadar pazarlama işi yaptım, sizlerde yapmışsınızdır. insanlar gülümseyerek reddediyor, biraz mahçup. garsonların bi hatasında gülerek boşver boşver önemli değil, diyoruz.böyle bi dünya örnek var. Metroda turistlere denk geldiniz mi, hele o aptal ingilizlere. Böğüre böğüre konuşulur mu be kardeşim. Edep yahu. Özetle, katılmadığım önerme.