Can güvenliğim yok ya can güvenliğim. Bir deprem olsa yüksek ihtimal enkaz altında kalıp öleceğim. Nasıl mutlu olabilirim. Çalışıyorum ama kazandığım hiçbir şekilde yetmiyor. Ve asgari ücretin dört beş katı fazlasını kazanırken yetmiyor. Yatırım yapmaya çalışıyorum. Bu seneki birikimim bir sene sonra pul oluyor. Yaptığım yatırım da çöp. Gelecekle ilgili plan yapamıyorum artık. Çünkü hepsi boşa. Yıldım.
Bu coğrafya bin yıllardır kanla yoğruldu
Acı ve gözyaşıyla sulandı bu topraklar
Ve kıyamete kadar devam edecek
Bu Aziz millet
Bu topraklara hükmederken bir anlaşma yaptı
Kaderiyle bir anlaşma yaptı
Mutluluktan, keyiften, dünyalıktan vazgeçmeyi gerektiren acıyı, ızdırabı ve kanı kucaklamayı gerektiren bir anlaşmaydı bu
Öyle de oldu..
Yüz yıllar boyu kimse şikayet etmedi bu durumdan
Seferden sefere
Fetihten fetihe şevkle koştu
Ta ki bu son yüzyıla kadar
Tuhaf bir nesil türedi, türetildi..
Tarih boyu savaşlarla yoğrulmuş
Savaşsız asrı geçmemiş bir milletten
Böyle tuhaf yaratıklar türedi
Günümüze gelirsek durum daha beter
Bir bardak marka kahveye tüm mukaddesatını satabilecek potansiyelde bir nesil geliyor
Coğrafyadan mı yoksa kalıtımsal mı bilmiyorum ama acıdan zevk alır bir halimiz var. Hep bir yalnızlık edebiyatı, hep bir “bize bizden başka dost yok” kodlaması.
Aralarında birlik kurdular diye bir fransız’ın ingiliz’i sevdiğini mi sanıyorsunuz? Ki bu fransızlar ingilizler için “tanrı bu lanet milleti dünyaya bela olmasın diye adaya hapsetti” demişlerdir. Yine almanların fransızları kardeş gördüğünü mü sanıyorsunuz? Katolik abd, siyonist yahudileri tamamen duygusal sebeplerle mi destekliyor her konuda?
Biz millet olarak mutsuzluktan ve acıdan haz duyan bir milletiz. Bunda hem coğrafya, hem bin yıllardır süregelen kolektif hafızanın etkisi olabilir.
Birey psikolojisine indirgediğimizde, mutsuzluk sığınılacak en kolay limandır. Mutsuzluğu seçen insan çabalamaz, üretme eğilimi duymaz, hayata karşı bir mücadele içine girmez. Mutlu olmak bir efor gerektirir ve çoğu insan bu eforu gösterecek potansiyeli kendinde bulmaz.
Mutsuzluk kolaydır, mutlu olmayı istemek dahi çaba gerektirir.
birileri deprem vergisi diye yıllarca milleten para toplamış. şimdi hiç bir sorumluluğu yokmuş gibi pişkin pişkin millete ayar veriliyor. deprem kapıda resmen insanlarla alay etmişler. ülkenin bütün kaynakları göz göre göre birilerine aktarılmış. halk hakkını isteyince birileri birilerine cazgırlıkla halkı bastırmaya çalışıyor.
Birileri senin paranla milyonluk saat, çanta falan takarsa sen de mutsuz olursun. istersen bi dene bu ay aldığın maaşı ihtiyacı olmayan birine ver gözünün önünde yesin parayı mesela. Bak bakalım nasıl hissediyosun.
Yolsuzluk, yoksulluk ve çirkin şehirleşme.
Özellikle bombok şehirleşme insanı mutsuz ediyor. Pencereden bakıyorum beton, dışarıda yuruyeyim diyorum beton. içimiz dışımız beton. Birde bunlara düşük değerli paranın satın alamadığı gerçeği eklenince mutsuz olmamak için pollyanna olmak gerek.
Avrupa'dan gelen arkadaşlarıma karşılama sonrası ilk tavsiyem şu oluyor genelde "bu ülkedeki insanları kendi memleketlerinizde yaşayan mutlu insanlarla karıştırmayın. Bu ülkede tanımadığınız kimseye espri, şaka yapmayın".
Çünkü bu millette para yok arkadaş. Bu kadar basit. Sabahtan akşama kadar üç kuruş için kölelik yapıyor bu insanlar. Para yoksa, paranın satın aldığı en değerli şey olan "kaliteli zaman" da yoktur. Ne bir hobileri vardır ne de sosyal hayatları. Sosyal medya gündemini açın bakın bi. Sürekli içinde olduğunuz için size normal gelebilir ama dünyada bir tane bile millet yoktur türkler kadar siyaset konuşan. Niye? Çünkü boş bakkal taşak tartar da o yüzden. Cebinde paran olsa ve hayatı deneyimleyebilsen, gün boyu oturup sosyal medyada siyaset mi konuşursun.
Kısaca Türkiye'nin geleceğini şekillendiren, ekonomisine yön veren, eğitimli ve entellektüel kesiminin diğerlerinin seçimlerini yaşıyor olmasından sebeptir.