millet açık açık söylüyor : Avrupa Birliği'ne girmek istemiyoruz kardeşim!
Çünkü Avrupa Birliği demek, Kıbrıs'tan çekilmek demek.
Kıbrıs'tan çekileceksin, soydaşlarını kendi hallerine bırakacaksın, karışmayacaksın.
Avrupa Birliği demek, ordunun "ayrıcalıklı bir süper sınıf" olmaması demek.
Avrupa Birliği demek, "istiklali tam" değil, "istiklali mahdut" demek... Sınırlı bağımsızlık.
Bazı kararları kendin alacaksın ama asıl önemli kararlar "başkent Brüksel'de" alınacak, sen de onlara uyacaksın.
Avrupa Parlamentosu yasaları da, TBMM yasalarının "fevkinde" olacak, üstünde!
Sanki AiHM kararları Türk yargı kararlarına göre öyle değilmiş gibi... Sanki Kıbrıs tezini otuz dört yıldır kimselere kabul ettirebilmişsin gibi... Sanki tam bağımsızlık ilkesinden daha NATO'ya girdiğin gün vazgeçmemişsin gibi...
millet bulanık suda balık avlayan bir Türkiye görmek istemiyor.
Örneğin, Kıbrıs'a özgürlük götürüyorum iddiasıyla aslında herşeyi yarım bırakmış ve hem tüm adanın başına hem de kendi başımıza çorap ören türkiye.
"Atatürkçü darbe yapıyorum" teranesiyle darbe için Amerika'dan yeşil ışık kollayan bir ülke. (bkz: fetö)
Kimsenin bir karış toprağında gözümüz yoktur ayağından gizli gizli Turan imparatorluğu düşleri görmekten de geri kalmayan bir ülke. (bkz: faşistler)
Avrupa bunları yutmuyor. Türk halkı da, yutsun mu yutmasın mı, tam bilemiyor.
Onun için de, Avrupa Birliği'ne girmek, ama "kendi kurallarıyla girmek" istiyor. Girelim ama bize karışmasınlar, para versinler ama denetlemesinler, serbest dolaşalım ama marka korsanlığı da yapabilelim, gavur burada mülk edinemesin ama biz Almanya'ya yerleşip anamızı danamızı da aldıralım... Tüketim mallarının üzerinde "son kullanma tarihi" olsun ama idam cezası da geri gelsin... Demokrasi olsun ama bizim parti iktidara gelemiyorsa öteki kapatılabilsin!
işimize geldiği zaman "Kopenhag kriterlerini" uygulayalım, gelmediği zaman "Ankara kriterlerini"...
Bu tavır, lümpen tavrıdır: "Ben herkesin karısını keserim ama kimse benim karımı kesemez" yaklaşımı. Kırmızı ışıkta hiç kimse geçmemeli ama ben geçebilmeliyim.
Hani, "lan deme lan" bencilliği! "Küfürlü konuşma ulan ayı" tepkisinin gülünç ikiyüzlülüğü.
Avrupa bu "nalıncı keseri politikasını" da yutmaz, yutmayacaktır. yutmuyor da.
Dolayısıyla, kapıyı çarpıp gidebiliyorsanız, gidiniz. Daha yıllarca kıvırtmayı tercih ediyorsanız, kıvırtınız.
Yok, tam teslim olabiliyorsanız da, olunuz.
Çünkü millet bu Avrupa meselesinden artık sıkıldı.
Bu pilav daha o kadar su kaldıracak ki, "yemek hazır" lafını duymaya kimsenin ömrü yetmeyecek.
Turk milletine yapilan irkciliklari kotu muammele ve yaklasimlara kayitsiz kalmamiz mumkun degil. Bizene ulan avrupa birliginden asil bizim turk birligini zihinlerde olusturup tek bir turk devleti zihniyetiyle birlesmemiz gerek. Topla butun turk devletlerini bir araya iste o zaman gor turkun gucunu kimse sirtimizi yere getiremez. Turkun turkten baska dostu yoktur olamazda !!