türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde kendini hakikaten yetiştirmiş olan futbolcu yoktur. şu an kulüplerde oynayan bütün futbolcular dayıları ve ağaları sayesinde o mevkiye gelmişlerdir. hiç biri bileğinin hakkıyla gelmemiştir.
barcelona, messiyi 1 milyon euro ya transfer etti. bu adamlar yetenek avcısı. messi şu anda 267milyon euro bonservis bedeline sahip. neden?
messi'yi ağası babası o mevkiye getirmedi. arjantin'in bağrından koptu geldi kendini yetiştirdi. aldığı paranın hakkını verdi.
bir de aldığın paranın hakkını verme mevzusu var. sen yeni yetme çocuğa bir maçta klas ir gol attı diye 5 milyon dolar sayarsan, o adam "ooooh. indirdik cukkayı cepe. bundan sonra koy götüne rahvan gitsin. oynasam ne olacak? koşsam ne olacak? gol atsam ne olacak?" fikirlerine bürünüyor. aldığı paranın hakkını vermiyor. memleketin amına da koysa fakir dolaştıracaksın pezevengi. süründüreceksin. bak o zaman nasıl futbol oynuyor.
aynı hastalığın şekil değiştirmiş halidir.ülkenin diğer kurumları neden gelişemiyorsa futbol da aynı sakat düşünce yapısından ötürü gelişemiyordur.inancım odur ki,x,y,z fark etmez, her hangi bir kurum-yapı medeni ülke standartlarını yakalarsa; o kurum lokomotif olacak ve bu gelişim, ülkedeki diğer tüm kurumları-yapıları saracaktır.
kaliteli teknik direktörlerin şampiyon olamadıkları için sene sonunda şutlanması. hatta bazılarının sene bitmeden şutlanması. ve hatta bazılarının şampiyon olduğu ve takımı avrupada bir yerlere getirdiği halde şutlanması.
ufak başarıları çok büyütmek ve onlarla avunmak, bilinçsiz tranferlere para akıtmak ve en önemlisi kovulacak yerde kovmayıp en olmayacak zamanda menejer kovmak.....
bunun tek bir açıklaması var. o da disiplinsiz futbolcular. nedense türkiye de oynayan futbolcular - bu türk yada yabancı olsun farketmiyor - aşırı derecede disiplinsiz oluyor. adamlar gece klüplerinden çıkmıyor. kimisi antremana çıkmıyor. kimisi kamptan kaçıyor. abuk sabuk sporcu olmuş bunlar. kendini geliştirme desen o da yok. o süper yetenekli(!) götü kalkık topçularımız tekniklerini yeterli bulup üstüne gitmiyorlar. sonunda ne oluyor? şu an en yetenekli türk oyunculardan sayılan tuncay abuk sabuk bir premier lig takımında oynuyor. utanç verici bir durum.
bir diğer sebep ise medyanın pireyi deve olarak gösterme merakı. mesela arda turan dan örnek verelim. adam abartıldıkça abartılıyor. izlemesek adamı dünyanın en iyi oyuncusu sanıcaz. bonservis bedeli hakkında yazılanlara girmiyorum bile. hangi dünyada yaşadıkları belli değil. herneyse, adam alıyor gazteyi açıyor tv yi bakıyor hakkında ki haberlere ondan sonra kendi kendine ilk önce bir "vay aq ben neymişim" çekiyor. sonra o nazik götünü kaldırıyorda kaldırıyor. e sonra noluyor adam mundar oluyor, gol oluyor artık ne dersen.
Altyapılarda görev yapanların yetersizlikleridir. 30 yıldır ağlıyoruz ancak hala avrupa maçlarında yan toplardan beleş goller yiyoruz. Binlerce çocuk o altyapılarda olmasına rağmen içlerinden bir tane avrupa çapında golcü çıkaramıyoruz. bir türlü ayağa pas yapabilen gençler yetiştirilemiyor. ingiltere'de en kazmanot adamlar bile güzel top kontrolü yaparken ( ki bu bir yetenek değil sistemli çalıştırılmanın meyvesi) bizim en teknik futbolcularımız bile top kontrolü sırasında zaman kaybediyor.
Geçenlerde bir süper lig hocasının "neden avrupada herifler 90 dakika at gibi koşturuyor, tempo yapıyor da biz yapamıyoruz ?" sorusuna karşı bir cevabını duydum. "Biz de avrupanın uyguladığı antreman metodlarını biliyoruz ama uygulamaya kalkınca ters sonuçlar verebiliyor. çünkü türk futbolcusu bu yüklemeyi kaldıramıyor. futbolcular bir yerden sonra bırakın kademe atlamayı hepten kötüye gidiyorlar, biz de o yüzden tempoyu düşürmek zorunda kalıyoruz" dedi. işte bunun sebebi altyapılardır. Fiziksel gelişimlerine küçük yaşlarda özen göstermezseniz o çocuklar ileride yapılacak yüklemeleri kaldıramazlar. Bu şekilde büyütülen bir nesilden yüksek tempo yapmalarını, dayanıklı olmalarını bekleyemezsiniz. bazı şeylerin yaşı ve zamanı var.
yahu 3 gün önce "selçuk ne topçu ya." diyen fenerbahçe taraftarının selçuk inan galatasaray'a transfer olduğundan beri aldığı parayı neredeyse 25 milyon euroya getirmesi türk futbolunun gelişememesinin en büyük göstergesidir. ne yazık ki içinde bulunduğumuz durum parayı veren düdüğü çalar durumudur. öyle ya selçuk'un aldığı paraya laf yetiştiren fenerbahçe taraftarlarına gelsin bu soru;
sezon başında galatasaray'ın da istediği miroslav stoch için fenerbahçe daha fazla para verip bu oyuncuyu kadrosuna katmadı mı ? ya da fenerbahçe ispanya gol kralıyken türkiye de gol kaçırma kralı olan daniel guiza için 3 senede 35 milyon euro ödemedi mi ?
bunları gözardı ederek selçuk inan'ın alacağı yıllık 2 milyon euro artı bütün maçlarda forma giyerse yaklaşık beş yüz bin euro ne oldu da rahatsız etti sizi ? 10 milyon euro etmez dediğiniz arda turan'a geçen sene 15 milyon euroluk tekif yapan aziz yıldırım başkanınızı da unutmadık. malesef böyle bir sistemde ercan saatçi, gürcan bilgiç gibi insanlar futbol yorumcusu veya her neyse o oluyor. hürriyet, ntvspor gibi kanallar bazı takımların resmi yayın organları oluyor. çok yazık. işte türk futbolu bu yüzden gelişemiyor.
bırakın yabancıları; bari türk milli takımı futbolcularımızı böyle saçma sapan haberlerle yıpratmayın.
unutmamamız gereken bir gerçek vardır ki; galatasaray, fenerbahçe, beşiktaş, trabzonspor bu ülkenin en büyük takımlarıdır. ve herhangi biri olmadığı zaman bu lig çekilmez, sıkıcı bir hal alacaktır.
ama ne yazık ki bu zihniyette türk futbolu hep yerinde sayacaktır, bırakın gelişmeyi, gerilemeye devam edecektir.
yani diyor ki 'paran yoksa siktir git pezevenk, sen kimsin bizimle oynayacaksın?'
onlarca yetenekli insan bir klüpte maddi sıkıntılar yüzünden oynayamıyor.
oynayabilenler de üste çıkamıyorlar yabancı özentiliği yüzünden.
başımdan şöyle bir olay geçmişti:
14 yaşlarındayım, bursaspor seçmelerine gidiyorum, sabah saat sekiz.
servisi bir mahalle uzaktan kalkıyor seçmelerin, yetişmek için koştum ama kaçırdım.
ben de yetişebilmek için hiç durmadan koşmaya devam ettim...
derken önümde bir mercedes durdu, cam açıldı, takım elbiseli bir adam, arkada eşi ve benim yaşlarımda bir çocuk.
bana 'seçmelere gidiyorsan atla.' dedi, ben de tabi bindim arabaya ama içerde gördüğüm şeyler bütün hevesimi yıktı.
10-15 adet adidas krampon vardı. 'bunlar ne için?' dedim, 'antrenöre hediyemiz.' dedi çocuk, 'bagajda da toplar var.'
benle yaşıt bir çocuk, üstünde orjinal bir real madrid forması, benim üstümde ise pazardan alınmış 23 numara beckham...
kızardım, bozardım, utandım yırtık halı saha ayakkabılarımdan...
sahaya geldik, indik arabadan. hoca arabayı görür görmez koşup geldi. 'hediyeleri' aldı. çocuğun babası
'oğlanı seçmelere getirdim.' dedi, antrenör 'hiç lüzum yok. ismini kaydedelim, hadi hayırlı olsun.' deyip
çocuğun adını falan aldı.
ben zaten bittim tabi o sırada, her neyse...
maç başladı, sahada 14 kişi var, hepsi kendi forvet olarak yazdırmış... kaleci dahil.
bir tek ben orta saha olarak yazdırmıştım, şans eseri bana forvet düştü. kimse kendi yerinde oynamadı o süre zarfında.
oynadık, maç bitti. kazanacağımı biliyordum, iyi oynadığımı düşünüyordum zaten.
ben de kazandım seçmeleri... ama gitmedim, çünkü futbola olan tutkum belki yanlış ama o gün bitmişti.
tabi bu kadar uzun yazıyı okumazsınız muhtemelen de işte futbol bu tip şeyler yüzünden gelişmiyor.
o olaydan sonra bir daha hiç bir klübe gitmedim, sigaraya başlamalarla falan fişimiz çekilmiş oldu zaten...
profesyonelliği sadece para kazanmak sanıp kafada hala profesyonelleşemedik,
3 büyüklerin başkanları bile halen bu klüplerin başkanlığını yapmanın en azından milletvekilliğiyle, bakanlıkla vs. eşit seviyede bir iş olduğunu düşünmekte ve o yüzden başkanlığa aday olmaktadırlar. bu kafa yapısından nasıl bir iş çıkarda türk futbolu gelişir siz söyleyin lütfen.
