uzun süren kovalamaca sonrası yatmaları an meselesi olan çiftler sevi$meye ba$lar sonra birkaç öpü$me ve elle$menin ardından sabah olur aniden, çiçekleri çeker 3 saniye gözü dalar kameranın.. bu ne demektir? anlayın bak çiçek? her filmde var, i$i pi$irdi iyice bizimkiler ama göstermiyoruz.
kullanılan evler genelde aynıdır. örnek vermek gerekirse. salonu mavi boyalı üst kata dik merdivenleri olan ve merdivenin başında telefon olan ev (bkz: ateş parçası)
emel sayın'ın sürekli alev ismini kullanması... bide feride vardı ki orda filmin adı ferideydi * hulusi kentmen'in sürekli zengin ama babacan insanı oynaması...
hababam sınıfındaki domdomun özel günlerde sürekli siyah takımının içine beyaz boğazlı kazak giymesi...
bir dönem türk filmi senaryolarının vazgeçilmez unsurlarıdır. illaki filmin bünyesinde bir yerinde bunlara yer verilir. örnek vermek gerekirse;
esas kızımız ve oğlanımız birbirlerine deli gibi aşıktırlar. aslına bakarsanız bildiğin kör olmuşlardır. bir gün bu körlerimiz 80li yılların değişmez mekanı bir diskoya giderler. tahmin edersinizki birbirinden tuhaf ritmler eşliğinde figüranlar dans adı altında kendilerini oradan oraya atmaktadırlar. mekanda her şey delicesine çok hareketli ve çılgındır. lakin koca diskoda sadece bir çift! evet, yanlış duymadınız yalnızca bir çift vardır birbirlerine sarılmış, çılgın müziğin aksine sakin ve romantik bir şekilde dans eden.
işte onlar bizim körler olurlar efendim.
emin olun hiç değişmez, zira bu hadise bir hayli klişedir.
ölen annenin her daim melek olması.
doğum sırasında çıkan bir sorun nedeniyle doktorun; bebek mi eşiniz mi sorusuna bebek şeklinde cevap verilmesi.
üvey annenin çocuğa çektirdiği ziyetler.
kadınların hep terbiyeli olması. kocası onu saçma sapan bir şeyle suçlarken "bi sus da dinle lan!" diyememesi, hep "ama...ama...ama...bir saniye...beni dinlemiyorsun...ben...ben..." şeklinde uzatmaları ve bu durumun hayatlarından en az bi 5-10 yıl çalması. sonra adam hatasını anlayıp geri dönünce kadınların hemen affetmeleri.*
öncelikle zengin ve şımarık kız olan suzan'ın doğumgünü partisine suzan ın erkek arkadaşı tarafından davet edilen kezban, ki bu genelde hülya koçyiğit olur, alaylı bakışların hedefi olur. zengin ve şımarık kız suzan ve kankaları zavallı kıza bakıp giysileriyle dalga geçip küçümser ve gülüşürler, derken bir çember oluşturup ellerindeki rakı kadehlerinde viski içerken çemberin içine kezbanı alıp böğürme suretiyle kahkalar atarlar. kezban hıçkırıklarla bir sağa bir sola bakar ayağı hiç bir yere takılmamasına rağmen sürekli sendeler. sonra kamera dönmeye başlar biz burda kezbanın başının döndüğünü anlarız, sesler eko yapar burda da kezbanın kulakları kahkalar yüzünden uğuldamaktadır. ve bu olay kezbanın intikam yemini etmesine neden olur. jale olmanın tohumları o gece orada atılmıştır. gerisini biliyoruz zaten; saçlar boyanır, son moda elbiseler alınır, kafada bir kitapla yürüyüş dersleri, çatal bıçak kullanma sofra adapları vs vs.
fakir kız sabah ezanı nın okunduğu sıralarda, leğen içinde yarı-çıplak yıkanır. genelde kamera yandan çeker. kızımız suyu maşrapa ile yukarıdan dökerken, göğüslerinin görünmemesine çalışır.
misal bir filmde cüneyt arkın abimiz evine gelir..birde ne görsün en iyi arkadaşını vurmuşlardır..lakin çarşafın altında yatıyor adam ve ekibimiz çarsafa kurşun delikleri yapmış...şimdi en az 50 kurşun deliği var çarşafda..buna rağmen cüneyt arkın arkdaşının yanına gidip bir süre 50 kurşun yemiş arkadaşıyla muhabbet eder..
yada yine cüneyt arkın abimize kötü kadın tam herşeyi itiraf edecek, çatana efektiyle camdan giren kurşun kadının tam alnının ortasına girer..fakat ablamız dirayetlidir güçlüdür anaçtır ve herşeyden önce türk kadınıdır ki beynine giren kurşuna rağmen ölmeden önce itirafını tamamlamak için 2 dakkaya yakın hayatta kalır.
baş rol oyuncumuzun kullandığı arabanın dağ bayır gezdikten, hendeklerden atladıktan ve hatta yandaki arabayı yoldan çıkarmak için deli gibi üzerine sürülüp tamponuna değdikten (!) sonra bile bırakın tek parça kalmayı üzerinde çizik dahi olmaması.