kadınların hep terbiyeli olması. kocası onu saçma sapan bir şeyle suçlarken "bi sus da dinle lan!" diyememesi, hep "ama...ama...ama...bir saniye...beni dinlemiyorsun...ben...ben..." şeklinde uzatmaları ve bu durumun hayatlarından en az bi 5-10 yıl çalması. sonra adam hatasını anlayıp geri dönünce kadınların hemen affetmeleri.*
ölen annenin her daim melek olması.
doğum sırasında çıkan bir sorun nedeniyle doktorun; bebek mi eşiniz mi sorusuna bebek şeklinde cevap verilmesi.
üvey annenin çocuğa çektirdiği ziyetler.
bir dönem türk filmi senaryolarının vazgeçilmez unsurlarıdır. illaki filmin bünyesinde bir yerinde bunlara yer verilir. örnek vermek gerekirse;
esas kızımız ve oğlanımız birbirlerine deli gibi aşıktırlar. aslına bakarsanız bildiğin kör olmuşlardır. bir gün bu körlerimiz 80li yılların değişmez mekanı bir diskoya giderler. tahmin edersinizki birbirinden tuhaf ritmler eşliğinde figüranlar dans adı altında kendilerini oradan oraya atmaktadırlar. mekanda her şey delicesine çok hareketli ve çılgındır. lakin koca diskoda sadece bir çift! evet, yanlış duymadınız yalnızca bir çift vardır birbirlerine sarılmış, çılgın müziğin aksine sakin ve romantik bir şekilde dans eden.
işte onlar bizim körler olurlar efendim.
emin olun hiç değişmez, zira bu hadise bir hayli klişedir.
kullanılan evler genelde aynıdır. örnek vermek gerekirse. salonu mavi boyalı üst kata dik merdivenleri olan ve merdivenin başında telefon olan ev (bkz: ateş parçası)
emel sayın'ın sürekli alev ismini kullanması... bide feride vardı ki orda filmin adı ferideydi * hulusi kentmen'in sürekli zengin ama babacan insanı oynaması...
hababam sınıfındaki domdomun özel günlerde sürekli siyah takımının içine beyaz boğazlı kazak giymesi...
uzun süren kovalamaca sonrası yatmaları an meselesi olan çiftler sevi$meye ba$lar sonra birkaç öpü$me ve elle$menin ardından sabah olur aniden, çiçekleri çeker 3 saniye gözü dalar kameranın.. bu ne demektir? anlayın bak çiçek? her filmde var, i$i pi$irdi iyice bizimkiler ama göstermiyoruz.
aşık bütün çiflerin istisnasız ağaçların arasında koşuşturmaları. bülent üstün, duka film'de bununla "aşkları ağaç arasında koşuşturma aşamasına gelmişti" diyerek dalga geçer.
Birbirine deli gibi aşık olan çiftlerden biri bir gün bişey yaparken diğeri başka bir şey anlar; bu yanlış anlayan kadınsa hiç bir şey söylemeden kaçar gider, yok eğer erkek ise tokadı basar ve hiç bir şey dinlemeden basar gider. Kadıncağız, yanlış anlaşılmayı düzeltebileceği yönünde ne kadar ağlasa da herif onu dinlemez.
Yani, birbirine en yakın iki kişi bile oturup karşılıklı bir şey tartışmazlar; basıp gitmek daha kolay ve mantıklı gelir her nedense *.
esas oğlanın esas kıza aşık olmadan önceki hali hazırda bulunan nişanlılarının veya sevgilililerin muhakkak suretle kötü kalpli olması. (kötü ya terk edilmeyi hak ediyor)