feminizmin erkek düşmanlığından değil, cinsel eşitsizliklerden kaynaklı olmasına bağlı olarak aslında varolmayan bir olgudur. yani burada mal olan 'türk feministleri' değil, feminizmin ve maskülen ideolojinin ne olduğunu bilmeden estirip gürleyen, 2 sayfa duygu asena okuyup 'tamam yeaa ben feministim, erkeklerden nefret ediyorum!' diyen kezbanlardır. ikisinin ayırımı yapılabilmelidir, ve mümkünse de yapılsındır.
zira, varolan eşitsizliklerin ideolojik açıdan ortaya konulmasında herhangi bir sakınca yoktur. bilindiği gibi ideoloji dediğimiz şey 'izm'ler bütünüdür.
türk feministlerine ciddi haksızlık yapan tespitimsidir.
ortada bir "mallık" varsa bütün feministlere aittir o. insanlığı; doğuştan kazanılan özelliklere göre sınıflandıran bütün "fikir" akımlarına malca diyebiliriz. bir insanı kendi seçemeyeceği özellikler olan; ırk, dil, cinsiyet, din (pratikte) gibi kriterlere göre inceleyen, yargılayan ve sonuç çıkaran her insanda; bir miktar "ilkellik" bulabiliriz.
bir insanı, olduğu insan yapan parametrelerin ne kadarını doğuştan alıyorsa, en az o kadarını da yaşarken alıyor. özünde feminizm denen ucube fikir akımının da ırkçılıktan bir farkı yoktur. birinin, diğerinden sonra icat olmuş olması, onu diğerinden daha "modern" hale getirmez. önemli olan; insanları, toplumu, insanlığı ve tarihi bireylerin; ırkına, diline, dinine ve/veya cinsiyetine göre anlamaya ve yorumlamaya çalışmaktır.
türk erkeklerinin abazanlıklarının karşılık bulmasından rahatsız olmasıyla ilgili durumdur. bir ayna tutup al işte sen busun dediğinizde zorlarına gider.
feminizm dişiyi üstün tutmaktır, kadın erkek eşitliği değil kadının üstün kılınmasıdır.
eşit şartlar istemek feministlik değildir.
bazı insanların empati yeteneği olmadığından arasıra çıkıp onları taklit ederek rahatsız etmeniz gerekir.
feminist ayaklarında gezen, yolda plastik pipi bulsanız aa bu ne ya diye tepki verip karakola teslim edecek kadar mal olan, kocasızlıktan kafayı yemiş koca götlü ve kaytan bıyıklı ablalar ve değerli(!) kezbanlar... iki çift lafım var sizlere;
eskiden eş kelimesi hayvanlar için kullanılırdı. muhabbet kuşunun eşi olurdu. sonra feministler bastırdılar, karı kelimesinden rahatsız oluyorlardı.
böylece kırk yıllık karı-kocalar bir anda birbirlerinin eşi oluverdiler.
türk feministleri amerikalı hemşireleri gibi miss ve mrs ünvanlarına kafayı takamıyorlar, bunlarla uğraşıp her ikisini de ms yapamıyorlardı. dilimizde birine bey ötekine hanım denirdi ama bu da onlara göre alaturka kokuyordu. yani gericilikti.
oysa aydın geçinenler buna alafranga bir çare bulmuşlardı, birine bay ötekine bayan demişlerdi. üstelik o uyduruk sayın kelimesi her ikisini de kesiyordu. fakat feministleri kesmedi.
eh, onlar da başka şeylere taktılar işte.
örneğin bilim adamı lafına taktılar, ortaya bir de bilim kadını çıktı.
şimdi bazı işgüzarlar bunları da yuvarlayıp tek kaleme bağlamışlar, bilim insanı çıkarmışlar. (öyle ya, örneğin bilgisayarın mucidi alan turing'e bilim eşcinseli demek tuhaf kaçacak.)
geçen gün bir gazetede okudum, bilim insanımız aziz sancar vs vs...
aklıma iki soru takıldı.
bir: aziz sancar adam değil mi yani?
iki: bilim insanı olduğuna göre, bilim kedisi , bilim tavşanı , bilim zürafası falan da var mı?.
düşünüyorum da acaba havadan nem kapıp, yerli yersiz kadın hakları çığırtkanlığı yapmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
neyse lafım ağır feministlere ama duyar masturbasyonu yapmak isteyenleri de okuyup götümle gülmek hoşuma gider hani...