türk eğitim sistemi

    186.
  1. --spoiler--
    aşağıdakilerden hangisi türk destanlarında simgeleşmiş olan bir hayvandır?

    a) pars
    b) su samuru
    c) kurt
    d) karınca
    e) karıncayiyen

    sonuç: 28 kişilik sınıftan 10 kişi karıncayiyeni; 2 kişi de su samurunu işaretler.

    - yahu karıncayiyen ne alaka çocuklar şimdi?? sırf rahatlıkla eleyin diye saçma sapan hayvanları koydum. ne alaka karıncayiyen!!!
    + hocam biz hayatımızda karıncayiyen diye bi hayvan duymadık ki.
    - eee?
    + böyle bi hayvan yoktur diye düşündük. olağanüstü hayvandır dedik. o da olsa olsa destanlarda olur dedik.
    ^ evet hocam dinazor gibi mesela.
    - dinazor olağanüstü bir hayvan değil.
    + hocam bence karıncayiyeni doğru kabul etmeniz lazım. bu mantıkla.

    ***

    göktürk kitabeleri nin manasını çözen danimarkalı bilgin aşağıdakilerden hangisidir?

    a) yadrintsev
    b) philipp von wilmowsky
    c) pierre van hoijdoonk
    d) wilhelm thomsen
    e) bern schuster

    sonuç: 16 kişilik sınıftan 6 kişi bern schuster i işaretler.

    - güzelim beşiktaş ın teknik direktörü o.
    + haaa.. ben de diyorum nerden hatırlıyorummmm... ama güzel sormuşunuz haggaten hocam.

    ***

    aşağıdaki nesnelerden hangisi islamiyet öncesi dönemde (5. yy- 11. yy) türklerin sosyal hayatıyla özdeşleştirilebilir?

    a) bahçe makası
    b) halat
    c) kova
    d) gaz lambası
    e) çadır

    sonuç: yaygın cevap gaz lambası.

    - ...
    + hani istanbul u fethederken gaz lambasını yakmış da saraya öyle mektuplar yazmış fatih sultan mehmet hocam.. bi filmde görmüştüm. ordan şeettim ben.
    - 5. yüzyıl diyo çocuğum... beşinci.
    + tamam işte 1453. üç, dört beş işte!
    - ...
    --spoiler--
    sonuç.. yok. giriş gelişmenin olmamasından kelli. serim de yok... düğüm yok. çözüm.. hiç yok.
    75 ...
  2. 258.
  3. 17- 18 yaşına kadar ne olacağınızı hayal ettiren, bu yaştan sonra da o hayalinizin içine sıçıp sizi hiç alakanız olmayan bir bölümde eriten eğitim sistemidir.
    olayın gelişimi aşağıdaki gibidir.
    7 yaş: pilot olucam
    12 yaş: pilot olucam ama sayısal takılıp tıp da okuyabilirim sanki.
    15 yaş: eşit ağırlık daha iyi bence. hem pilotluk okullarına yine de gidebilirim.
    18 yaş: edebiyat öğretmeni olucam. olsun o da iyi. uçaktan korkuyorum zaten.
    22-25 yaş arası: oha lan ben pilot olacaktım. nerden çıktı maliye?
    31 ...
  4. 2.
  5. 921.
  6. süleyman seyfi öğün siyasi partiler için ; partiden çok işletme gibiler demişti.

    o' na ithafen türk eğitim sistemi de siyasi partiler gibi değerli hocam.
    iktidarlar gelir ve dönemini kurtarır , beşeri yatırım havada kalır , nesiller tükenir.
    18 ...
  7. 1.
  8. 14 haziran 1973 de kabul edilen 1739 sayılı milli eğitim temel kanununa dayanan sistemdir. ezberci eğitim sistemi olduğu konusunda sıkça eleştiri almaktadır. eleştireleriyi de haketmektedir. devlet okulları yetersiz olduğu için çocuklarını dersanelere gönderen ailelerin çokluğu, öss sınavlarında sıfır çeken öğrencilerin varlığı veya dereceye giren öğrencilerin hemen hemen hiç birinin devlet okullarından olmaması eleştirileri doğrulayan sebeplerdir.
    19 ...
  9. 1201.
  10. bizim eğitim sistemizin asıl probleminin 'sistem' olmadığı kanısında olan bir bireyim. zira senelerden beri süregelen tartışmalara göre uygulanan sistemlerin birçoğu kendi içinde bir şekilde başarılı olmuştur.

    platon'un, descartes'ın, hegel'in rasyonalist düşüncelerine göre şekillenen akademilerde verilen eğitimler gibi spencer'ın, locke'un empirik düşüncelerine göre şekillenen akademiler de aynı şekilde başarıya ulaşmıştır. tarih sahnesine baktığımızda bunun hep böyle var olduğunu görebiliriz. eğitim felsefeleri ile ilgili fikir beyan eden hiç kimsenin; esasicilik, daimicilik başarısız olmuştur diyemeyeceği gibi ilerlemecilik ve yeniden kurmacılık başarısız olmuştur deme hakkı yoktur. bu durumda tarih bilimi kendisini yalanlayacaktır. yalnızca esasicilik, daimicilik yahut diğer eğitim felsefeleri kötüdür yahut iyidir gibi eleştirel yaklaşımlar doğru olacaktır.

    sistem her ne olursa olsun içindeki insan kaynağı iyi olmadıkça bu sistemin başarıya ulaşma şansı yoktur. bizim eğitim tarihimizde ne zaman ki 'sistem' ögesi ön plana çıkartılmış bu sistem değiştirilmiş, üzerinde oynanmış, rafa kaldırılmış yahut değiştirilmiş ise varılan kötü sonuç hiçbir şekilde değişmemiştir. ne zaman ki insan ögesi, ki bunun örneği tarihimizde çok azdır, ön plana çıkarılmışsa sonuçlar iyiye dönük olmuştur. bundan dolayı sistemden evvel 'insan'ı düzeltmemiz ve ön plana çıkarmamız gerektiği kanısındayım. elbette ki sistemin önemini yadsımıyorum fakat evvela insanlarımızın düşünceleri, fikirleri, ön görüleri gözetilmeli ve önemsenmelidir.

    öğretmenlerin gerçekten ve samimi bir şekilde hizmet içi eğitimler almaları sağlanmalı ve her öğretmenin kendi alanıyla ilgili bilimsel çalışmalar yapmaları sağlanmalıdır.

    bilim üretme, makaleler yazma yahut birtakım eserler ortaya koyma sadece üniversitedeki öğretim görevlilerine değil şahsi fikrimce onlardan evvel bu toplumun bel kemiği olan öğretmenlere yüklenmelidir. bu gerekirse zorunlu hale getirilmeli ve birtakım maddi yahut manevi imkanlarla desteklenmelidir. bilime, sanata ve kültüre doğrudan katkı sağlamayan hiçbir eğitimicinin yetiştirdiği bireylerin zihinlerine bu mefhumlarla ilgili olumlu birtakım değerler katması mümkün değildir.

    tabiatı ile öğretmen mesleğindeki kademe basamaklarının sayılarla değil birtakım uygun ve somut sıfatlarla desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim.

    öğretmenlerin meslekte ilerleyebilecekleri kademelerin az olması da onların bazı çalışmalardan uzak kalmasına sebep oluyor olabilir. kademe yahut derece ilerlemeleri düz memurluklar gibi yıllara göre değil gerçekleştirilen çalışmalara göre yapılmalıdır. mesleğine yaptığı çalışmalar ile katkı sağlayan her öğretmenin kademe ve derece ilerlemesi belli sıfatlara göre yapılıp aksi şekilde davranan öğretmenler de bu haktan mahrum bırakılabilir.

    iyi uykular takım elbiseli güzel adamlar.
    18 ...
  11. 1046.
  12. Merhabalar.

    Ben mempisadamsın. Bir üniversitede mühendislik okudum. Okudum ama çok iyi okudum, çok güzel okudum yani. 8.5 senede bitti.

    Bana bi bakalım.

    Anadolu lisesini ilkokuldan kazanan son nesildenim. 86’lıyım. Bizim zamanımızda anadolu liselerine giriş sınavları ilkokuldan yapılıyordu. Çünkü zorunlu eğitim o yıllarda 5 seneydi, 8’e çıkartıldığında bizden sonra anadolu liselerinde 6,7,8. sınıfları okuyan olmadı. Biz 6. Sınıfı geçtik 6. Sınıf bir daha gelmedi, 7’yi geçtik 7, 8’i geçtik 8.

    Anadolu liseleri de şimdiki gibi değildi. Şimdi her yer anadolu lisesi. O zaman ortalama bir anadolu şehrinde 1 fen lisesi 1 de anadolu lisesi olurdu gerisi düz lise yada meslek lisesiydi. Şimdi her yer anadolu lisesi maşallah.

    Anadolu lisesinde bir çok şeye merak saldım. Tübitak ile hikayelerim bile oldu 8. Sınıfta. ODTUden yetkili abilerimizden biri (bayaa bi yetkili) üniversitede okuyan abimi, haberi bile olmadığı aslında benim gönderdiğim bir proje hakkında konuşmuştu.

    Proje değişik bir uydu projesiydi aslında. Biraz fizik biraz matematik vardı işin içinde. Az bişi de diferansiyel öğrenmiştim hesaplamalar için. Fakat okuldaki notlarım sırasıyla (5 üzerinden);
    Fizik:2
    Matematik:3
    Kimya:2
    idi. Bu tezatlıklar hayatım boyunca devam etti.

    Daha @ tuşunu basamaz, internet kafede çalışanı çağırıp “abi şu et tuşumu ne var bi bassana mailime gircem de” diyen ben, 2007 ocakta alınan bir masaüstü bilgisayar sonrası 2007 haziranda bilişim polisini kapımda gördüm hackerlıktan (ufak tefek yurtdışı şeylerdi. Sadece “farkındayız goççum, abartma fazla” manalı bir ifade alınımı ve uyarısıydı).

    Bu arada “ben gitar istiyorum ya” dediğimde “alıp napcan? Sanki çalcak mal deyneği” diye insanların yanında beni küçümseyen bir bok zerresi yüzünden 1 senen boyunca parmakalarımı yara ederek gitar çalıştım. Konçertolar dahil klasik gitarda ilerlerken, akustik ritmlere de hakim olmaya başladım ve elektroda solo kısmına geçemeden bu “hızlı giden atın boku seyrek düşer misali” gitardan soğudum. Çünkü o sıralarda bir grup ile çalışmaya başladım ve grupta da 1 bass ve 2 elektro vardı, ben ise solisttim. Ondan sonrada hep solist oldum zaten.

    Başka bir durumum da bisiklet manyağı olmamdı. 8 gün boyunca kamp malzemelerimi de yanıma alarak şehirler arası bisiklet yolculukları yaptım. Haftalar süren kamplar yaptım. Balık için Türkiye’nin bir çok bölgesini gezdim.

    Şimdi geçelim mesleki duruma.

    Ben mühendis odalarında (genel merkezi de dahil), üniversiteler de, hatta konu hakkında üniversitede öğretim görevlilerine kurslar verirken “gençsin, yeni mezunsun belli ama çok iyi yetiştirmişsin kendini” diyerek onlarca insan elimi sıkıp beni tebrik ederken, ben okulda o dersi geçememiş biriydim. Okulumda geçemediğim dersin ana konusu olan birşeyde “Türkiye’de tek” olmuştum fakat halen sınavlarına girip 30 alıyordum.

    Şöyle anlatayım, siz Türkiye’de hatrı sayılır bir matematik hocasısınız, sizin bildikleriniz sayesinde bir çok kişi sizi el üstünde tutarken o kişilerin haberi olmadığı şey, benim halen okulumda matematiği geçemediğim ve 30-35 bandında notlar almam.

    Okulu da 8.5 senede bitidim ya, şimdi öyle şeyler yapıyorum ki, “o çok zor bir mevzuu” denilen ne varsa meslekte yapıyorum. Benim birşeyi yapmam için bilmem gerekmiyor. Aslında bunu ilk patronum çözmüştü taaa seneler önce “mempisadamsın’a birşeyi biliyor musun diye sormayacaksın, şunu yap getir diyeceksin. O her türlü çözer..” lafı. Bunun üzerinden zaten bu çözme yeteneğimi kullandım.

    Kendi mühendislik dalında Türkiye’deki tek arge olarak çalıştım Ankara’da. Bir çok konuda mesleğim hakkında Türkçeye ilk defa akademik olarak çeviriler yaptım. Öyle ki zamanı geçmiş bir öğrenci olarak hocaların pek sevmediği şahsıma ait bitirme projesi okulumda bb ile geçmişken, arge olarak görev yaptığım yere aynı meslekten fakat farklı üniversitede olduğumuz bi stajyere “benim projeyi daya gitsin okulda, başın ağrımaz” demem ve bu projenin türkiye’de en iyi 2. Bitirme projesi olmamla yaşadığım dumur farklıdır.

    Açıkca söyleyeyim, benim derdim büyük. Ben, standart eğitim sistemine ait bir beyin değilim. Allah biliyor, öss zamanında kazanmış olmasam, bilgiye ve ezbere dayalı öys/lys/lgs (yada her ne halt diyorsanız, benim haberim yok) sisteminde hayatta kazanamazdım. Üniversite sınavına 1 saat bile çalışmadım, resmen genel kültür olarak cevapladım. öss zamanında bu vardı, üniversite sınavı mantık istiyordu az buçuk.

    Üniversite zamanında bu eğitim sistemi yüzünden psikolojik rahatsızlık geçirdim. Ciddi anksiyete nöbetlerim oldu. Sonunda ise alopecia universalis olarak yarı kanserli yarı uzaylı gibi sahalarda yerimi almaya başladım.

    Şimdi düşünüyorum, öys zamanında benim gibi kaç kişinin hayatı mahvoldu, kaç kişi kendini geri zekalı zannederek bu işten soğudu? Kaç kişinin psikolojisi benim gibi bir daha düzelemeyecek şekilde bozuldu?

    Düşünüyorum da;

    Sizin eğitim sisteminizi sikeyim.

    Ben kendimi kurtardım zor olsada, fakat kurtaramayan nice insanlar vardır.

    Onlar aklıma geliyor, üzülüyorum.
    16 ...
  13. 905.
  14. uzun yıllar türkçe dersi görüyoruz,
    fakat kitap okuma alışkanlığımız yok.

    beden eğitimi dersi görüyoruz,
    fakat çok azımız sporla uğraşıyor.

    yabancı dil dersi görüyoruz,
    fakat hiç bir dili doğru düzgün konuşamıyoruz.

    o zaman artık eğitim zannettiğimiz bu zırvalığı yeniden kurgulamamız gerek.
    14 ...
  15. 1151.
  16. her seviyesinde durumun içler acısı olduğuna kanaat getirdim...

    aslında her yıl yaz aylarında bu fikrimden emin olduğumu anlıyorum zira 3-4 stajyer mühendis adayının yolu bizim işletmeye düşer, bende gözlemlerim tabi kendilerini.

    hiç unutmuyorum geçen sene 3 üniversite öğrencisi tanıdım, staj yapacak dıngıllar, daha ilk gün ha, gelin gezdireyim size üretimi dedim.

    bir an durduk gezerken ve içlerinden en dıngılı, freze'yi gösterip "abi bu makine ne? ne işe yarıyor?" diye sordu... (dikkat çekmek isterim son sınıf makine mühendisliği öğrencisi bunlar, mezun olacaklar ve üretip bilim yapacaklar güya)

    daha ilk günden sikmeyeyim şimdi sülaleni soğukkanlılığı ile cevap verdim; "freze".

    bunun üzerine dangalak cebinden, kendisinden daha akıllı olan telefonunu çıkardı ve aynen şöyle dedi; "abi şu makinenin yanında bi fotomu çeker misin?"

    devamını anlatmayacağım çünkü kendilerine hiç hoş şeyler yaşatmadım... yoo beyin ölümü gerçekleşmiş şuursuz embesillere iki tokat aşk etmem ama gereken cevabı veririm!

    aslında bu zibideler ne kadar şuçlu, içinde bulundukları laçkalaşmış eğitim sistemi içerisinde diye sık sık düşünürüm...

    bize okulda "Birinci Dünya Savaşı'nda müttefikimiz olan Almanya yenilince bizim de yenik sayıldığımız" öğretilmişti. Ders kitabının yakın tarih kısmı son sınıfın son haftalarına denk geldiği için çoğunlukla kısa geçilir, laf bir an önce "Atatürk devrimlerine" getirilmeye bakılırdı.

    Kuşbazlık edip kendimizi roman okumaya vermeseydik, ne iki Kanal Seferi'nden haberimiz olacaktı, ne Galiçya cephesinden, ne Allenby saldırısından, ne de Kafkasya serüvenimizden...

    Varsa yoksa, birçok sersemin bugün bile "kurtuluş savaşımızın bir parçası" sandığı Çanakkale...

    Osmanlı imparatorluğu, padişahlar kendilerini "zevk ve safaya" verdikleri için batmıştı. Oysa cumhuriyet yöneticileri asla zevk ve safa nedir bilmezlerdi!

    Ha, bir de, "alacak yer kalmamıştı" da ondan!

    Bizim Bursa'dan başlayıp Edirne'yi, istanbul'u, Belgrad'ı, Budapeşte'yi almamız, Viyana kapılarına dayanmamız çok doğaldı.

    Fakat Yunanistan'ın, Sırbistan'ın, Bulgaristan'ın, hatta Arnavutluk'un, hele hele Arabistan'ın bize karşı ayaklanması kurtuluş savaşı falan değil, düpedüz "isyandı" ... Nankör herifler...

    Çünkü tarihte ilk kurtuluş savaşını biz vermiştik, bu şerefi kimseye bırakmazdık!

    Üstelik o savaşta da "yedi düveli" yenmiştik ha... iki düvel kalmıştı bize bulaşmayan...

    işimize geldiği zaman zalim oluyorduk, işimize gelmediği zaman mazlum.

    Üç kıtaya yayılmış bir imparatorluğun çocuklarıydık ama o imparatorluk aynı zamanda geri, çağdışı, aşağılık, berbat bir yerdi... nedense bundan hiç bahsetmezlerdi!

    Eski yazı da "kargacık burgacıktı" tabii...

    Herhangi bir üniversitenin herhangi bir tarih bölümünde bunu söylese hocadan dayak yiyecek herif, başımıza ders kitabı yazarı olarak konulmuş, sallıyordu: "Osmanlı'da toprak onu işleyeninmiş, herkes toprağını özgürce eker ve biçermiş"... (at yalanını sikeyim)

    Bizden sonra da "milli tarih, milli coğrafya" gibi birtakım zırvalar okutuldu çocuklara. "Akkoyunlu devletinin" vezirinin kayınçosunu tanıyorlar, Avrupa'da feodaliteden merkantilizme nasıl geçildiğini bilmiyorlardı.

    Zaten, "batı" dediğin, "França eyaletinin kralı Françesko'ydu" alt tarafı!

    ya o değil de, bir makine mühendisi adayı nasıl bilmez freze'yi hala aklım almıyor...
    15 ...
  17. 1066.
  18. elimde olsa bütün davranışçı eğitim sistemiyle yetişmiş hocaları görevden alırdım. o eğitim müfredatını baştan sona değiştirirdim. içerisinde o kadar saçma şeyler var ki... haydi müfredatı geçtim. öğretmen sınıfa girdiğinde tek başına öğrencileriyle kalıyor ve müfredata uymayarak kendi stilini yansıtabilir. oy oy öyle stiller var ki... insana değer vermezler. kabalar. öyleleri var ki sanki hiç genç ya da çocuk olmamış. hepsini geçelim. tekrar sisteme genel bakalım. Bir not üzerinden değerlendirme söz konusu bu sistemde. eğitim sistemi bir ölçmeyi gerektirir. Bu ölçmenin bir çok derste sınav yoluyla olması gerektiğini düşünmüyorum. her kişi farklı ve her kişi kendini Türkiye'deki yazılı olarak adlandırılan sınavlarda ifade etmek zorunda olmamalı. ölçme denilen şeyin yüzde seksenini yazılı yüzde yirmisini hocanın sınıfta öğrencisinin uslu durup durmadığına göre verdiği kanaat notu oluşturmamalı. ben nice öğrenciler tanıdım test yapabiliyor ancak sorsan kendini ifade edemez. Türk eğitim sistemi matematiği tarihi bilen değil öncelikle kendini ifade edebilen, birey olduğunun bilincinde, sorgulayan insan yetiştirmeli. Sen al bu eğitim sistemiyle yetiştir çocuğu getir üniversiteye kadar ha sonra da iyi bir üniversite kazandır. ama sonunda ne oluyor ? adam başkanlık sistemini sorgulamıyor. neden evet neden hayır dediğini bilmiyor. güzele güzel kötüye kötüye demenin bilincinde değil. evleniyor eşine, çocuğu oluyor çocuğuna saygılı değil. insanların çoğu o dönem alternatif rock dinliyor diye o da dinliyor. tarzı yok. fikri yok. Bu sistemi kökten değiştirecek gücü kendimde bulamadığım için siizlere yalvarıyorum. her kişi özel. eğitim sadece formal değil aynı zamanda informal. Bu yüzden her şey öğretmen olmakla olmuyor. Sizler de ifadelerinizi güçlü kılın. hükmeden değil lider olun. Olun ki yarınlar bu değişmeyen sisteme rağmen güzel olsun.
    15 ...
© 2025 uludağ sözlük