türk edebiyatının en güzel şiirleri

entry64 galeri0
    26.
  1. Göğe Bakma Durağı

    ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
    Bu evleri atla bu evleri de bunları da
    Göğe bakalım

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
    inecek var deriz otobüs durur ineriz
    Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
    Beni bırak göğe bakalım

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
    Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
    Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
    Bana dönesin diye bir bir kapattım
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz
    Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
    Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
    Seni aldım bana ayırdim durma kendini hatırlat
    Durma kendini hatırlat.

    Turgut UYAR
    0 ...
  2. 27.
  3. Kerem Gibi

    Hava kurşun gibi ağır! !
    Bağır
    bağır
    bağır
    bağırıyorum.
    Koşun
    kurşun
    eritmeğe
    çağırıyorum...

    O diyor ki bana:
    — Sen kendi sesinle kül olursun ey!
    Kerem
    gibi
    yana
    yana...

    «Deeeert
    çok,
    hemdert
    yok»
    Yüreklerin
    kulakları
    sağır...
    Hava kurşun gibi ağır...

    Ben diyorum ki ona:
    — Kül olayım
    Kerem
    gibi
    yana
    yana.
    Ben yanmasam
    sen yanmasan
    biz yanmasak,
    nasıl
    çıkar
    karanlıklar
    aydınlığa..

    Hava toprak gibi gebe.
    Hava kurşun gibi ağır.
    Bağır
    Bağır
    Bağır
    bağırıyorum.
    Koşun
    kurşun
    eritmeğe
    çağırıyorum..

    (bkz: Nazım Hikmet)
    1 ...
  4. 28.
  5. yaşayan bir şairimizden, Hilmi Yavuz'dan çok iyi bir şiir:

    sevda derinlerdedir, oysa Ferhat
    üstünü kazmada dağın

    kalbimin, yani o yağmur
    ve acıdan ocağın
    madenini, laciverdi ve mahmur
    bir ağrıyla delmede
    şirin
    ve en asılmaz, en derin
    bir şiirin yurt edindiği
    billur bir köşke girmede
    Leyla
    ve mecnuncun, yani o çölden
    ve ağıttan otağın
    önünde, bir adak gibi
    ölüme diz çöktürmede
    Leyla
    ve yakut, şafak ve irin
    ile emzirdiği bir gözün
    boynunu vurmada
    şirin

    sevda derinlerdedir, oysa Ferhat
    üstünü kazmada dağın
    2 ...
  6. 29.
  7. sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
    şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
    dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -senegalliler dahil değil

    sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -yoksa seni rahatsız mı ettim?

    sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -freud diye bir şey yoktur.

    sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -haydi iç de çay koyayım.

    (bkz: ah muhsin ünlü)
    2 ...
  8. 30.
  9. (bkz: ah muhsin ünlü)

    resulullah süper bir insandı, ben o kadar değilim.
    resulullah yolda ebu bekir'i görse "es selamu aleyküm ya sıddık"; derdi,
    ben yolda ebu bekir';i görsem tanımam.
    resulullah asla yalan söylemezdi; ben annem ölürken hiç ağlamadım.
    ben annem ölürken çok ağladım çünkü annem
    gırtlağından hırıltılar çıkarırken nasıl terliyordu, görmeliydiniz.

    resulullah azrail'i yolda görse tanırdı;
    ben azrail'i annemin yanında görseydim ona bir çift lafım olurdu,
    derdim ki şimdi yani af edersin ama o sıktığın annemin gırtlağı.

    resulullah olsa ona bunları söylesem o bana gülümserdi;
    o bana gülümserdi ben ona derdim ki, anam babam yoluna feda olsun ey allah'ın resulü;
    fakat şu koca melek, annemin gırtlağını sıkıyor, bir şeyler yapamaz mıyız?

    resulullah orada olsaydı annemin elini tutardı derdi ki "kızım ha gayret!";
    ben orada olsaydım annemin elini tutardım ve derdim ki "anneciğim ölmesen..."

    ben oradaydım annemin elini tuttum ve dedim ki "anneciğim seni ben..."
    annem döndü bana bir baktı o bakışı görmeliydiniz.

    resulullah o bakışı görseydi merhametten ağlardı;
    ben o bakışı gördüm haşyetten bayılacaktım ama annem elimden tuttu.

    ne tuhaf, anneler ölürken bile çocuklarının

    anneler ölürken bile çocuklarının ellerini bırakmıyor ne tuhaf!

    resulullah çok şanslı bir insan
    annesi öldüğünde o küçücüktü;
    benim annem öldüğünde ben küçücük değildim,
    zaten şanslı birisi de değilimdir, filmlerim iş yapmaz.

    annem daha yeni öldü fazla uzaklaşmış olamaz!

    olamaz dedim annem son nefesini alıp da vermeyince
    verse de ben alsam onu, içim ferahlasa, siz de görseniz
    resulullah tutsa annemin elinden birlikte geçseler çölü
    nasıl olsa resulullah da ölü annem de ölü...
    8 ...
  10. 31.
  11. sayfaların ve ondan önemlisi,zamanın yetmeyeceği şiirlerdir.
    1 ...
  12. 32.
  13. Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    “O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden.
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
    korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları…
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    “O benim.” diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    Mesela turuncuya, yada pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
    2 ...
  14. 33.
  15. DÜŞÜ NE BiLiYORUM

    Kimdi o kedi, zamanın
    eşyayı örseleyen korkusunda
    eğerek kuşları yemlerine,
    bana ve suçlarıma dolanan?

    Gök kaçınca üzerimizden ve
    yıldız dengi çözüldüğünde
    neydi yaklaşan
    yanan yatağından aslanlar geçirmiş
    ve gömütünün kapağı hep açık olana?

    Yedi tül ardında yazgı uşağı,
    görüldüğünde tek boyutlu düzlüktür o
    ve bağlanmıştır körler
    örümcek salyası kablolarla birbirine
    sevişirken,
    iskeletin sevincini aklın yangınına
    döndüren, fil kuyruğu gerdanlıklarla.

    Yine de, o, zaman kedisi
    pençesi ensemde, üzünç kemiğimden
    çekerken beni kendi göğüne,
    bir kahkaha bölüyor dokusunu
    düşler maketinin,
    uyanıyorum küstah sözcüklerle:
    Ey, iki adımlık yerküre
    Senin bütün arka bahçelerini
    gördüm ben!

    Yazar : Nilgün Marmara
    0 ...
  16. 34.
  17. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

    Haykırdı ak tolgalı beylerbeyi "ilerle"
    Bir yaz günü geçtik tunadan kafilelerle

    Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
    Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan

    Bir gün yine doludizgin atlarımızla
    Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla

    Cennette bu gün gülleri açmış görürüzde
    Hala o kızıl hatıra gitmez gözümüzde

    Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
    Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik

    YAHYA KEMAL BEYATLı
    2 ...
  18. 35.
  19. 36.
  20. sadece şiirin ismini veriyorum buraya yazsamda uzun olduğundan zaten kimse okumayacak mona-rosa.
    0 ...
  21. 37.
  22. Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git…
    Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
    Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
    Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
    Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.

    Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
    Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
    Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
    Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.

    Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
    Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
    Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
    Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.

    Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
    Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
    Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
    Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.

    Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
    Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
    Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
    Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!

    (bkz: faruk nafiz)
    0 ...
  23. 38.
  24. ÇOBAN ÇEŞMESi
    Derinden derine ırmaklar ağlar,
    Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
    Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
    Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

    "Göynünü Şirin'in aşkı sarınca
    Yol almış hayatın ufuklarınca,
    O hızla dağları Ferhat yarınca
    Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

    O zaman başından aşkındı derdi,
    Mermeri oyardı, taşı delerdi.
    Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
    Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

    Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
    Kerem'in sazına cevap veren bu,
    Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
    Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

    Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
    Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
    Ateşten kızaran bir gül arar da,
    Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

    Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
    Tarihe karıştı eski sevdalar.
    Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
    Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...

    Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
    0 ...
  25. 39.
  26. ...
    atamız elma çalmış cennetten
    biz o hırsızların çocuklarıyız.
    0 ...
  27. 40.
  28. NiKBiNLiK

    Güzel günler göreceğiz çocuklar,
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz...
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz...
    Açtık mıydı hele bir
    son vitesi,
    adedi devir.
    Motorun sesi.
    Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
    ne harikûlâdedir
    160 kilometre giderken öpüşmesi...

    Hani şimdi bize
    cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
    yalnız cumaları
    yalnız pazarları..
    Hani şimdi biz
    bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
    ışıklı caddelerde mağazaları,
    hani bunlar
    77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
    Hani şimdi biz haykırırız
    Cevap:
    açılır kara kaplı kitap:
    zindan..
    Kayış kapar kolumuzu
    kırılan kemik
    kan.
    Hani şimdi bizim soframıza
    haftada bir et gelir.
    Ve
    çocuklarımız işten eve
    sapsarı iskelet gelir..
    Hani şimdi biz..
    inanın:
    güzel günler göreceğiz çocuklar
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz.
    Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz.....

    (nazım hikmet ran)
    1 ...
  29. 41.
  30. twitter'da belirli aralıklarla marko mahçupyan tarafından yazılmaktadır. kafiyeyse kafiye, ironiyse ironi.
    0 ...
  31. 42.
  32. Ne hasta bekler sabahı,
    Ne taze ölüyü mezar.
    Ne de şeytan, bir günahı,
    Seni beklediğim kadar.

    Geçti istemem gelmeni,
    Yokluğunda buldum seni;
    Bırak vehmimde gölgeni
    Gelme, artık neye yarar?
    1 ...
  33. 43.
  34. 44.
  35. birsen keskin'in şahane katkıları olmuştur.

    Dünyaya tortullar tabakalar yarlar gerektir.
    içerde çok yanmışa dışarıda karlar gerektir.
    0 ...
  36. 45.
  37. şiir mi dedi biri palyaço.

    kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
    kaç kilo çekerdi yalnızlık
    kaç kere ezildim altında
    yaz yağmurlarının

    belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
    her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
    hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

    kim sevmezdi çiçekleri filan
    ”ben sevmezdim” dedim, “yalan” dedi

    bunu palyaço söyledi,
    palyaço söyledi ben yazdım
    yazdım, yazmasam ağlayacaktım

    herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
    sırf bu yüzden mi ağladım
    alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

    biraz birazdım her şeyden
    dün biraz sinirlenmiştim mesela
    yarın bir kadını seveceğim biraz
    biraz biraz kör oldum bügünlerde

    ama rakı kadehlerini boşaltmayın
    eksilmesin hiçbir şey
    hiçbir şeyden dahi olsa
    kalsın biraz
    umursamıyorum yılgınlığımı filan
    çünkü sessizce yaşanmalı her şey
    bir devrim sesszce olmalı mesela
    ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

    bir palyaço neden yalan söylesin ki
    ben palyaço olsaydım söylemezdim
    marangoz olsaydım da söylemezdim
    ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

    hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
    kaç kilo çeker ki bir palyaço
    hem neden yüzüme vuruyorsunuz
    bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

    gocunmam ki ben, ben gocunmam
    bir palyaço ne kara gocunmazsa
    o kadar, o kadar gocunmam işte

    rakı doldurun! eksilmesin

    bitmedi, yazacağım daha
    yazmazsam ağlayacağım çünkü
    alçakça olacak biraz

    hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
    her sokakta biraz daha eksilirdik
    bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
    bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
    ”duyamadım”, derdim, “tekrar et!”
    sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
    sokaklar daha bir puslu
    palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
    ve ben daha bir alçak olurdum
    ağlardım biraz

    hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
    hatta kuyruğuma basma diyorum
    acıyor, tırmalarım,-
    diyorum

    kahrol, kahrol!
    diyorum

    geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
    korktum birden, kusacak gibi oldum
    ”olur öyle” dedi palyaço,
    ”herkes alçaktır biraz”
    ”otur ulan!” dedim, bağırdım ona
    ben bazen bağırırım biraz

    ”rakı doldur!” dedim, “eksilmesin!”
    ben bazen eksilirim biraz
    aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
    bunu sonradan öğrendim

    ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
    herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
    bunu da sonradan öğrendim

    örneğin;

    geçen gün bir kadınla seviştim
    biraz değil çok seviştim

    ya işte öyle palyaço
    diyorum ki,
    bunu da yeni öğrendim
    sevişmek de eksilmekmiş biraz

    kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
    ”ben sevmezdim” dedim, “yalan”
    dedi
    bunu palyaço söyledi
    palyaço söyledi, ben yazdım
    yazmasam, alçak olacaktım
    hem ben roman da yazdım biraz

    bazen diyorum ki, palyaço,
    sen olmasan ben ne yaparım
    alçakça eksilirim belki biraz
    her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
    hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
    ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

    biraz biraz anlıyorum ki,
    yüzler eller, o terli vücutlar filan
    her şey plastikmiş biraz

    haydi sirtaki yapalım palyaço
    rakı doldur, yine eksildik biraz
    6 ...
  38. 46.
  39. Sezai karakoç un mona roza şiiridir.
    4 ...
  40. 47.
  41. Cahit sitki taranci..
    Desem ki..
    2 ...
  42. 48.
  43. hasretinden prangalar eskittim.
    (bkz: ahmed arif)
    2 ...
  44. 48.
  45. Herhâlde cahit külebi şiirlerinden bi iki tane barındıran şiirlerdir.
    0 ...
  46. 49.
  47. sanma şâhım__/herkesi sen_____/sadıkâne____/yâr olur
    herkesi sen___/dost mu sandın__/belki ol_____/ağyâr olur.
    sadıkâne____/belki ol_________/âlemde_____/serdâr olur
    yâr olur_____/ağyâr olur______/serdâr olur__/dîldâr olur...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük