türk edebiyatı

    6.
  1. turk edebiyati

    2.bölüm: islamiyete geçiş dönemi türk edebiyatı

    751 talas savaşı'yla müslüman olmaya başlayan türklerde bu dine geçiş hemen olmamıştır. bahsettiğimiz bu dönem 9. ve 11. yüzyıllar arasını kaplamaktadır. bu zaman döneminde türkler kitleler halinde islamiyete geçmişler ve bu dinin öğretilerini kendi hayatlarına entegre etmeye çalışmışlardır. islamiyetin o dönemki yayıcı devleti konumunda olan araplarla etkileşim artmış, onların dil ve edebiyatları örnek alınmıştır. bu dönemde temel olarak dört eser yazılmıştır: divan-ı lügati't türk, kutadgu bilig, atebetü'l hakayık ve divan-ı hikmet.

    bunlardan divan-ı lügati't türk ve kutadgu bilig edebiyatımız açısından çok büyük değer taşımaktadır.
    divan-ı lugati't türk kaşgarlı mahmut tarafından yazılmıştır. eser büyük bir türkçe sözlüktür. bunun yanında eserde türklerin adetleri, yaşam biçimleri, giyim kuşamları, hatta yemekleri hakkında bile bilgi verilir. bu sebeple eser çok mühim bir kaynaktır. eser günümüz türkçesine besim atalay tarafından çevrilmiştir. eser hakaniye türkçesiyle mesnevi tarzında yazılmıştır. bu da yavaş yavaş türklerin arap edebiyatından etkilendiklerini göstermektedir. çünkü söz konusu şekil arap edebiyatından alınmadır.

    kutadgu bilig ise çok önemli didaktik bir eserdir. yusuf has hacib tarafından yazılmıştır. eser karahanlı hükümdarına ithaf edilmiştir. tamamı 6645 beyittir. ahlak konulu bir eserdir. eser sembolik dört kişi üzerine kurulmuştur. eser mesnevi tarzında şehname vezninde(feūlün, feūlün, feūlün, feul) yazılmıştır. kafiye sistemi ise a-a-x-a şeklinde düzenlenmiştir.

    atebetü'l hakayık'ta edip ahmet bin yükneki tarafından yazılmış bir ahlak kitabıdır.

    divan-ı hikmet'te hoca ahmet yesevi tarafından yazılmış dini-tasavvufi bir eserdir.
    5 ...
  2. 5.
  3. 1.bölüm: islamiyetten önceki türk edebiyatı

    türk edebiyatı yeryüzünde şu anda var olan edebiyatlar arasında en önemlilerinden birisidir. edebiyatımızı hem yazılı hem de sözlü anlamda çok geniştir. elde olan kesin delillere göre şu an 1300-1400 yıllık bir edebiyat tarihimiz vardır. ancak bu süreyi daha da ileriye atmak mümkündüri. yazılı edebiyatımızın ilk kanıtları orhun yazıtlarıdır. m.s. 8.yüzyılda bugünkü doğu türkistan'da bulunmuşlardır. bu yazıtlarda kullanılan alfabe göktürk alfabesidir. yani türklerin kendisine ait kullandığı bir alfabedir. bir toplumun alfabe oluşturacak bir edebiyata sahip olabilmesi için uzun bir edebiyat tarihi sürecini gerektirmektedir. bu bence ve diğer filologlara göre türk edebiyatı tarihini orhun yazıtlarından çok önceye götürmektedir. çünkü oradaki dil ve anlatım gücü çok gelişmiş olduğundan dolayı kısa bir sürede oluşması imkansızdır. m.s. 8. yüzyılda türkler kendilerine has bir alfabe, bir edebiyat oluşturmuşlardı. o zamanlarda bugünkü medeniyet beşiği avrupa'da bunların çeyreği yoktu. daha sonra din değiştiren uygurlar kendilerine has yeni bir alfabe oluşturmuşlardır: uygur alfabesi. budist olan uygurlara ait birçok yazma eser günümüzde bulunmuştur. bu eserler el geldiğince incelenmiş ve göktürkçe'nin bir devamı olduğu anlaşılmıştır. bu metinlere en güzel örnek bir budist metni olan aç pars hikayesidir.

    dede korkut konusunda çeşitli rivayetler vardır. kimisi islamiyetten sonra olduğunu savunur kimisi ise islamiyetten önce. öncelikle dede korkut'un bizim sözlü kültür geleneğimizi yansıttığını belirtelim. bu da demek oluyor ki zaman içinde şartlar değiştikçe içerik de değişir. bu yüzden dede korkut hikayelerini ben islamiyetten önceki sözlü kültür geleneği içerisinde alınmasını daha uygun buluyorum. burada türklerin yaşayışı, gelenekleri, dilleri hakkında bilgi verilmektedir. bu elimizdeki metnin dili oğuz türkçesi'dir. ve bugün okuyan bir türk insanı az çok bu hikayeleri anlayabilir. bu eser de edebiyat tarihimiz açısından temel taş bir eserdir. bir nevi o dönemi anlatan bir biyografi ya da film gibidir. orada kullanılan dil bizim için önemlidir. cümleler tamamıyla düzenlidir. ikilemelere ve atasözlerine çok sık rastlanır. bu da artık türk dilinin ne kadar gelişmiş, oturmuş bir dil olduğunu gösterir.

    kaynak:kafam.
    5 ...
  4. 39.
  5. Hiçkimsenin umurunda olmayan konularda fırtına yaratmaya çalışanlarla doludur bu ülke... türk edebiyatı içinde bile yapılır.

    Elif Şafak'ın bir romanı vardı hani çalıntı mıymış değil miymiş diye yaygaralar kopmuştu...

    o zamanlar gözyaşlarına garkolsa da son tahlilde bu gürültü Elif Hanım'ın da işine geldiğinden ("reklamın kötüsü olmaz" ilkesi), alan memnundu satan memnundu...

    Çünkü yazarının erkek kılığına girerek kapak resmi çektirdiği bir roman söz konusuydu, ve burada temel amaç "mal satmak" idi...

    bu sabah bir kadın gördüm elinde "elif şafak" okuyor, aklıma geldi eski teraneleri...

    Boğaziçi Üniversitesi'nden bir kızcağız elif, roman yazmaya heves etmiş de okulun bahçesinden balonla göklere mi yükselmişti ne, onun gibi bir şey.

    neyse, elif şafak hakkında paragraf paragraf entry girecek kadar kafa yemedim henüz yazmak istediğim şu;

    Eskiden ayıp karşılanırdı.

    Moruk ağzı yapmıyorum, herkesin herşeyi "paraya tahvil etme" tutkusu, Türkiye'yi de değiştirdi, Türk edebiyatını da tabii. Aşklar da paraya çeviriliyor. ("Lan çekmeyin lan" ikiyüzlülüğü.)

    Gelgeç okuyucu da bu tuzaklara gönüllü olarak düşünce... (Balzac okumadan Umberto Eco okuyanlar, yahya kemal okumadan Orhan Pamuk okuyanlar...)

    Yeni Türk edebiyatını fazla ciddiye almıyorum efendim.

    Yok, yaşı ilerleyince insan "fiction" okuyamaz oluyor, ancak tarih ve biyografi ilgisini çekiyor ama ondan değil... Sanatta esnaflık sevmiyorum!

    Son yıllarda öne çıkan yazarlarımızın bir "varoluş sorunsalı" yok. (Entel kaçtı ama tanım budur.)

    Çetrefil insan gerçeğini, "dar yerde" sıkışıp kalmış insan örneklerini incelemek değil dertleri. Unutulmaz "roman kahramanları" da yaratmıyorlar, sosyoloji ve tarih "etüdleri" yapmaya da hiç yanaşmıyorlar.

    Batı'da ilgi uyandırmak, bu arada "ihracat fazlasını" da iç pazara vermek, Allah Nobel nasip ettiyse almak, ya da sırasını kollamak...

    Orhan aldı, bir başka türk yazarı da alır mı?

    Niçin olmasın? "Önemli bir siyasi gelişme" olursa alabilir tabii...

    Çünkü ya Türkiye'ye küfür ederek alınıyor, ya da Türkiye beklenmedik bir başarı kazanınca. O zaman, Türk okuruna değil, yabancı tüketiciye yönelik iş yapılıyor.

    Orhan, romanlarını kötü bir üslup (daha doğrusu üslupsuzlukla), esas olarak Maureen Freely için yazar (arkadaşı ve çevirmeni)... Bu nedenle de, eserlerinin asılları yirmi sayfadan fazla gitmez ama ingilizce çevirileri çok daha akıcıdır.

    Akımlar vardır edebiyat tarihinde... Jacques Prevert'in "şiirsel gerçekçilik" akımı gibi (Türkiye mümessili "Garip şiiri" ve özellikle de Orhan Veli...)

    Batı uygarlığının insanlığa söyleyecek sözü kalmayınca sımsıkı sarıldığı "fantastik gerçekçilik" akımı gibi... Başta Gabriel Garcia Marquez... Türkiye mümessili Latife Tekin'di ama soyut bir "minimalizme" saptı ve kendini tüketti, karikatürcü kocası da müthiş yeteneğini "siyasi safsatalar" uğruna harcıyor.)

    Kusura bakmazsanız, bendeniz de Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi yazarlarımızı "turistik gerçekçilik" akımına sokuyorum. Değerlerini, çabalarını, emeklerini, ülkemize hizmetlerini asla inkar etmiyorum, hayır.

    Ama işte "Mavi Jeans", "Güllüoğlu Baklavaları" ya da işte "Mado Dondurması" gibi...
    5 ...
  6. 47.
  7. 40.
  8. dünyanın en iyi edebiyatına sahibiz diyebilirim.
    necip fazılından tut cemal süreyya'sına oğuz atayından namık kemaline sait faik ten recaizade mahmut ekremine yaşar kemalin'den say say bitmeyecek yazarımız var.
    3 ...
  9. 7.
  10. oğuz atay, ahmed haşim, ahmet hamdi tanpınar, cemal süreya, orhan pamuk, ilhan berk gibi isimlerle tavan yapmış ve m.e.b. tarafından büyük bir hünerle onlarca neslin nefretine dönüştürülmüş edebiyattır. seveni de, söveni de çoktur bu edebiyatın. seveni biliriz de... ya sövenler.. görmezden gelenler.. cahilin en önde gidenleridir o kişiler. kendini beğenmişlik kokan ağızları, "camus, camus, camus" demekten başka bir şey bilmez. türk edebiyatındaki derin açılımları, tanınmamış değerleri ve büyüklüğü görememiş acınası kişilerdir. ve şüphesiz ki türk edebiyatının böyle acınası kişilere de ihtiyacı yoktur.
    4 ...
  11. 8.
  12. türk dili ve edebiyatı bölümünde yahut öğretmenliğinde, divan edebiyatı gibi dışardan devşirilme, hatta olduğu gibi kullanma bir edebiyatı göstererek gösterildiği zannedilen edebiyattır. 4 senenin kafadan 2 senesi bu tür derslerde harcanır. geri kalanının büyük bölümünde de yabancı edebiyatlardan kopyalanmış, hatta amiyane tabirle, çalınmış eserlerden başka bir şey gösterilmez. türk edebiyatı denen o muazzam alan bu kadarcıktır eğiticilerin gözünde..

    ne nazım hikmet geçer, ne yaşar kemal ne de orhan pamuk.. yahut nasreddin hoca, yunus emre.. gerçi bu son ikisi göstermelik olarak var, diğerlerinin lafı dahi edilmez.

    yaşar kemal romancılıkta 20. yüzyılın en büyüklerindenmiş, özgün bir üslubu varmış, kimin umrunda? varsa yoksa mefailün..

    nazım hikmet mi? vatan haini olan? o o kadarlık bir adam zaten.. kime ne şiirde dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ismi olduğundan? şiir içerisinde yeni bir akım ve tarz yarattığından kime ne?

    orhan pamuk desen aynı kumaş.. postmodernizm konusunda birçok dünya edebiyatçısının elinden öptüğü isim olması kimi ilgilendirir değil mi? nobel almışsa nolmuş, güzel bir şey olsa devlet kendisi verir nobeli!

    2000 sene önceki kelimeleri gösterin bize, sokakta konuşmaya kalkalım, "türkçe konuş lan deyyus!" diye üstümüze saldırsınlar.. sonra da anlatalım, "bak bu türkçe, bir zamanlar türkçe diye bir dil vardı evlat" diyelim..
    3 ...
  13. 3.
  14. eskiden türk dili ve edebiyatı olan ama şimdi türk edebiyatı ile dil ve anlatım şeklinde ayrılan derslerden biri. 9. sınıflarda haftada 3 saat, 10. sınıflarda haftada 4 saattir. 9. sınıflarda genel bilgiler verilirken, 10. sınıflarda göktürk kitabeleri ve öncesinden başlayarak tanzimat dönemni Türk edebiyatına kadar gelen konuları içermektedir. esli programa göre oldukça ağır hatta üniversite düzeyindedir. ancak bu dersin programından mevlana kaldrılmıştır. sebebi ise mevlanâ'nın eserlerini oğuz Türkçesiyle değil farsça yazmasıdır. yanlıştır.
    2 ...
  15. 14.
  16. fikrimce en kara yillarini gecirmektedir.
    2 ...
  17. 11.
  18. hem yazılı hem de sözlü anlamda oldukça gelişmiş olan edebiyattır. türklerin belki de övünmesi gereken en önemli şeydir. ne jeopolitik önem, ne yaptığımız savaşlar ne de başka bir şey. bizim en büyük zenginliğimiz edebiyatımızdır.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük