peşin not: metnin yazarının ve metnin içeriğinin troll'lükle uzaktan yakından alakası yoktur.
artık rönesans görmemiş sanat özürlü bir toplum olmamızdan mı kaynaklanıyor, yoksa yaptığımız en ufak işi bile özensiz yaptığımızdan mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama sadece bir kaç dakikalığına o siktiriboktan türk dizilerini izleyerek bile varabileceğiniz bir kanıdır bu efendim.
bu dizilerin takipçisiyseniz eksiyi basacaksınız, biliyorum. böyle de eleştiriye tahammülü olmayan insanlarsınız, ama bu bir gerçek. türk dizileri* zerre yaratıcılık gerektirmeyen ve izlerken beynizin onda birini bile kullanmanızı gerektirmeyecek estetik yoksunu bir bok yığınından ibarettir.
bunu diyorum, çünkü biliyorum ki günümüz türk dizilerinin yaptığı tek şey eski türk filmlerindeki o klişeleri ısıtıp ısıtıp insanlara tekrardan sunmak, böylece insanları salak yerine koymak.
insanlar da hayatı boyunca hiç yaratıcı ve özenle hazırlanmış adam akıllı bir dizi izlemediği için tüm salaklıklarıyla bu loser mıknatısı dizileri aşırı derecede beğeniyor.
lan o değil de.. arkadaş, bir insan neden 30 bölüm sonrasını bile doğru bir şekilde tahmin edebileceği bir diziyi izler ya?! lan sizi deli mi sikti afedersiniz? madem diziyi izlerken nostradamus kesiliyorsunuz, izlemeyin lan! bu dizilerin büyüsü hikayenin sürükleyici olmasında ve gelecekte yaşanacak olayları merak ederek izlemen değil midir? evet. eh bu diziler öyle değil ama? o zaman neden izlenir arkadaş bu diziler?! gidin adam akıllı bir yabancı dizi bulun onu izleyin. niye kendinize işkence ediyorsunuz amına koyim?!
ha bakın, ben her altyazı koyulan şeyi izleyen embesillerden değilim. bu açıklamayı neden yaptım? çünkü türk dizilerini ayıla bayıla izleyen insanların %99'u benim gibi yabancı dizileri takip eden insanlar için amerikan özentisi diyor. lan amerikan özentiliğiyle yabancı dizi izlemenin ne alakası var? benim ülkemin yapımcıları, senaristleri de bu tür kaliteli yapımlar ortaya koysun, izlemezsem şerefsizim.
al mesela avrupa yakası.. ben, avrupa yakası'nı ilk yayınlanmaya başladığı dönemden itibaren sıkı bir şekilde takip etmiş birisiydim. neden takip ettim? çünkü karakterler orjinaldi, dizi izleyiciyi çekiyordu. gülse birsel ve dizinin atmosferinin yaratılmasında emeği geçen diğer herkes bu dizinin kaliteli olması için çok uğraşmıştı ve oldu da. çünkü olması gereken de buydu. eğer siz ortaya insanların beğenip izlemesi için bir yapım koyuyorsanız bu kaliteli olmak zorundadır. dizi yapımcılarının insanları salak yerine koymaya, insanların da kendini salak yerine koydurmaya hakkı yoktur, olmamalıdır.
estetiklik falan filan diyoruz ama nedir bu estetiklik, önce bir ondan bahsedelim. bunu da örnekler vererek yapalım.
mesela spartacus blood and sand.. yığınla para ve emek harcanan bir dizidir bu efendim. nasıl mı? şöyle.. şimdi bildiğiniz gibi bu dizi spartacus isimli kardeşimizin köleliğe başkaldırışını anlatıyor. konu bu kadar basit değil gerçi ama neyse, gerisi şu an için bizi ilgilendirmiyor. demek istediğim bu dizi belirli bir zamanı, belirli bir dönemi anlatan bir dönem dizisi. dizi bir dönem dizisi olduğu için de dizi yapımcıları izleyiciye o dönemin öğelerini benzer bir biçimde, yapabiliyorsa tıpatıp aynı olarak sunmak zorunda. bunu yapmakta da bu dizinin yapımcıları sıkıntı çekmiyor zaten.
gladyatörleri canlandıran oyuncuların kılıç-kalkanı adam akıllı kullanabilmesi için bu konuda eğitim almaları, vücut geliştirme programına tabi tutulmaları da ne kadar özen gösterdiklerini kanıtlıyor.
bir de muhteşem yüzyıl'a bakalım. dönem olarak bakarsak ortada çok fantastik bir malzeme var. kanuni sultan süleyman gibi bir osmanlı imparatorunun dizisi -bence- spartacus'ün dizisinden daha başarılı olmalıydı, daha çok insan tarafından takip edilip takdir edilmeliydi. ama gel gelelim ki bizim o süpersonik dizi yapımcılarımız bu harika dönemi haremde ve sarayda anlatmayı uygun görmüş.
lan amına kodumun malları! koskoca kanuni sultan süleyman'ın dizisini yapıyorsunuz siz. osmanlı'nın gelmiş geçmiş en efsane döneminde imparatorluğun başında olan adam bu. peki bu adamın hikayesi sarayda mı anlatılır? siz gerizekalı mısınız? sarayda neyi anlatabilirsin? herif habire sarayda kıçının üstünde oturup da karı bafilemiyordu ki.. bunun savaşı var, seferi var. var oğlu var.. ama sen ne yapıyorsun? sanki olay bir aşk hikayesinden ibaretmiş gibi kanuni'yi sarayda hürrem'le takılırken gösteriyorsun. tamam lan, o da olacak. olmayacak demiyorum. ama eğer bu olayın bokunu çıkarıp adamı her bölüp sarayda kıç üstü otururken göstereceksen orada seni eleştiririm işte.
bazılarına bu fikir ve düşüncelerimden bahsettiğim oluyor, ne zaman bahsetsem hemen dizinin bütçesine bok atıyorlar. neymiş? dizinin bütçesi düşük diye böyle tırt gözüküyormuş.**
arkadaş sen o zeka fakiri adamlara milyar dolarlık bütçe versen ne olur lan, allasen?! adamlar yine o rezil dekor, basit oyuncuk ve boktan hikayeyle yoluna devam eder. kimse de merak edip sormaz "aga bu nedir?" diye.. çünkü kendisi de aynı mantalitededir. yaptığın işin hakkını sonuna kadar vermek zorunda değilsindir.
uzun lafın kısası; artık insanların boktan dizileri baş tacı etmesinden ciddi anlamda sıkıldım. gözünüzü açın ve kaliteli yapımlara yönelin. bu demek değil ki sadece amerikan dizilerini izlemeliyiz, kaliteli olan neyse onu izlemeliyiz arkadaş. emek verilmiş, üzerinde cidden kafa yorulmuş "dolu" olan dizileri izlemeliyiz.
ben burada "izlemeliyiz" diye öğüt veriyorum ama bir şeyin değişmeyeceğini de biliyorum. neyse, en azından "elimden gelen herşeyi yaptım" diyebileceğim. vicdanım rahat..
şimdi o siktiriboktan türk dizilerinizin başına geçip beyin amcıklanması yaşamaya devam edebilirsiniz. iyi akşamlar!