metodolojik ve taktiksel hatalardan dolayıdır. en önemli detayı ise, dizi bölüm sürelerinin uzun olmasıdır. yaklaşık bir buçuk saat yeni bölüm skalasının yanısıra; yarım saati bulan hatta geçen özetlerle, neredeyse tüm gece, bir diziye ayrılmakta. kanal, bazı günlerini tek diziye ayırmak mecburiyetinde kaldığından, bu handikapı aşmak için, koyduğu dizinin başrol oyuncusunu iyi seçiyor. kıvanç ve kenan'ın ne kadar boklu dizilerde konularda oynarsa oynasın, izleneceği garanti olduğundan, başrole bunlar konuyor. "madem tek dizi var bari kenan oynasın" konsepti..
yani, senaryo değil, oyuncu satılıyor. oysa avrupada bu durum böyle değil. dizi süreli çok kısa. 30-45 dakika arasında değişiyor. pt1, pt2 gibi dilimler var ve aynı gece 3 hatta4 dizinin gösterildiği bile vakiidir. üstelik, izleyiciyi sıkmayan dizi süreleri, temanın yayılması izlenmesi açısından da kolay ve sürükleyici. sizi ekrana bağlıyor. bizde ise, bir yandan tv izlenirken dğer yandan pc de oyun oynanabiliyor. bu da, düşük konsantrasyonlu izleyici profilini yaratıyor.
Kusura bakmayın ama hep aynı bokların işlenmesi ve insanlarımızın da özür dileyerek söylüyorum mal gibi koyun gibi izlemeleri yüzünden gelişmiyor dizi sektörümüz Avrupa'da çekilen diziler avatar kalitesindeyken bizimkiler hala feriha gibi lale devri gibi içinde yalandan ikiyüzlülükten iftiradan , en ama en önemlisi de iğrenç ötesi basitlikten başka birşey olmayan ve yeni nesile yanlış örnek olacak davranışlar barındıran bu dizileri çekiyorlar ve halkımızda izliyor .
Türk dizilerinde, olağan bir kısır döngü söz konusudur. hatta bu kısır döngünün temelleri türk sinemasına kadar dayanmaktadır. genel anlamda dizilerimize baktığımız zaman aşk konulu dizilerdir ve kilişeleşmiş senoryalarımız mevcuttur. başrollerde daima iyi esas kız ve esas oğlan vardır. bunlar birbirlerini severler ama birtürlü birbirlerine kavuşamazlar. neden mi? çünkü filmde işlenen kötü karakterler yüzünden bu kötü karakterlerde karşımıza hep çıkar. iyi karekterlerin reyting almasını sağlamak için onlara prim veren kötü karakterlerdir. görevleri ise birbirlerini seven iki insanı kavuşturmamaktır. bu bazen o ınsanların akrabaları bazen onları seven başka bir insan olarak karşımıza çıkar. bu herzaman böyledir. demem o ki türk dizilerinin en büyük sorunlarında biriside budur. kısır döngü halinde her filmde aynı konu işlenirse %99 aynı benzer özelliklerle, tabiki türk dizileri bir türlü ilerlemez efenim.
Türk dizilerinde ki bir diğer büyük sıkıntıysa süreleridir. 8den 9a kadar özet, 9dan en geç 11 buçuğa kadar sürer o film. Bir reklam arası yarım saati bulur. Halbuki ingiliz dizileri bu konuda bana gore çok öndedir. Izlediklerimden örnek vermek gerekirse, Doctor Who dizisi, 1969dan beri yayınlanmakta olan dünyanın en uzun bilim kurgu dizisi olarak rekorlar kitabına girmiş bir dizidir, En uzun bölümleri genelde sezon başı bölümleri olur ve bir buçuk saat bulmaz bile. Geri kalanlar ortalama 1 saattirler reklam süreleri ise 5 dakika kadardır. Ve insanı sıkmadan tam yerinde bitirirler. Umarım ki Türk televizyonu da böyle olur.
toplumu bilmeyen yönetmenlerden ne beklenir ki? hepsi tüccarların yandan yemişi. öyle bir dizi yapmalıyım ki prime-time'da parayı kırmalıyım mantığı var. bu mantıkta da orjinal yapıtlar yerine günübirlik çözümler ortaya çıkıyor.
bir osman sınav kolay yetişmiyor dostlar diyip konuyu kapatayım.
Dizilerimizin büyük bir çoğunluğunda var olan sıkıntı. 8 hafta izlemeyelim 9. hafta hiç ara vermemişiz gibi bütün rahatlığınızla izlemeye devam edebiliriz. Bu da izleyiciyi bir yerden sonra diziden soğutan çok büyük bir neden. Sonra niye yayından kaldırılıyor, e dizi ilerlemiyor ki izlensin.