deli yürek dizisinde tugay atacan' ın kafatasına giren kurşun sonucu yaşaması ve kurtlar vadisi dizisinde çakır' ın da aynı durumda olmasından korktuğum saçmalıklardır.
adı üzerinde saçmalık.kılıfına uydurmak-senaryonun zorunlu değişikliklerinde-için bir anda yön değiştirilmesinden kaynaklanır genellikle.birdenbire bir oyuncunun diziden ayrılması gerekir ve o an yazılan senaryo saçmalıktan öteye geçemez.sadece saçmalıktan ibaret olan dizileri saymazsak eğer bir de uzadıkça saçmalamaya başlayan diziler de hali hazırda bol miktarda bulunmaktadır.
son zamanlarda dikkat çeken saçmalıklardan biri de telefon konuşmalarının pat diye bitmesi. oyuncular telefonda konuşurlarken bir bakıyorsunuz teleonu kapıyorlar. e hani "görüşmek üzere, hoşçakal..." demeler?
+ içerde kaç kişi var?
- iki kişi olduğunu tahmin ediyoruz amirim
+ Tamam helikopter desteği isteyelim (?)
* PATAPATA! (gelen trafik helikopteri)
(sağır oda'dan alıntı)
dizideki ana karakterlerin lüks havuzlu boğaz manzaralı villalarda oturması. devlette bakıyor bu halk demek ki böyle yaşıyor diye sonrası malum. bende diyorum bu zamlar ve vergiler neden bu kadar yüksek seviyelerde.
kadınların sütyenle yatması
kadınların saçlarının yataktan kalktıklarında dahi yapılı olması
evde beyzbol sopası bulunması
evde küçük bir çocuk varsa mutlaka kaçırılması fidye istenmesi
evde havuz varsa hiç kimsenin bu havuzu kullanmaması ve ulan ne güzel olimpik havuzun var ne diye girmessin bre gavat şeklinde tepkilere maruz kalması izleyeciler tarafından.
Oyuncuların küçücük bavullarla yok yok bavul da değil el çantalarıyla tatile çıkmaları * ancak gittikleri yerde her gün değişik kıyafet giymeleri. böyle püf noktası falan varsa ben de bilmek istiyorum ya boyum kadar 2 bavulla gidiyorum her yere ama yine de keşke şu da olsaydı diyorum.
dizilerde tekerlekli sandalyeye mahkum kişilerin ilerleyen bölümlerde çok riskli ve büyük meblalardaki ameliyatlarla ayağa kalkması. "bazen herşey istemektir" mesajı vermek amaç ama diziyi izleyen tekerlekli sandalyeye mahkum kişiler düşünülmez yahu!
deniz yıldızı adlı dizide aylardır gidilmeyen yazlıkta akvaryum'da balıkların olması. acaba kim beslemiş balıkları diye sorası geliyor insanın.
benden baba olmaz adlı dizide ise bir gün orucun ne kadar iyi bir şey olduğu anlatılıyor. herkes oruç tutuyor. ertesi gün ise bütün kahramanlar kahvaltı yapıyorlar. bir sonraki gün ise tekrar oruç tutuyorlar.
kurtlar vadisi'nde polat sırtından bıçaklanıyor veya vuruluyor. hastaneden çıkarken ise sırtüstü yatarak taburcu oluyor.
yine kurtlar vadisi'nde hastanede bir grup insan birini arıyor. hastanedeki bütün odaların altını üstüne getiriyorlar. tek bir odaya bakmayı unutuyorlar ve aradıkları adam o odadan çıkıyor. yok artık!
ismini hatırlayamadığım bir dizide bir adam iftara davet ediliyor. iftardan sonra adam evden çıkarken hava aydınlık. bu kadar da dikkatsizlik olmaz ki.
türk polislerimizin amerikadaki abileri gibi ellerini arabaya yasla demesi ve kaçmakta olan telaşlı suçlumuza kıpırdama demesi.sanki sen kıpırdama diyince kıpırdayamayaca sabricim.
"arka sokaklar" dizisinin bir bölümünde, zeynep (bkz: gamze özçelik) ve murat'ın (bkz: uğur pektaş) düğünü için masaya oturulur. masanın altında bir bomba vardır. ve bomba patladıktan sonra, her ne hikmetse, hiç kimse ölmez. hadi ölmeyi geçtim, kimseye fiziken hiçbir zarar gelmez. bu nasıl iştir? bu nasıl bir bombadır? bu bombayı yapan adam ne beceriksizdir. derhal kovulması lazımdır.
türk dizilerinin geçtiği evren çok ilginçtir. mesela bir defa gördüğünüz adamın cep numarası anında cep telefonunuza kaydolur.
herkesin, herkeste numarası vardır bu dizilerde, şıp diye bulunur. nefret edilenin de, eski sevgilinin de, eski sevgilinin eski sevgililerinin de, yeni sevgilinin eskilerinin de, size tecavüz eden adamın da, babanınızın katilinin de, arkadaşınızın halasının dayısından tutun da, ebenizin damadına kadar herkesin telefon numarası telefonunuzda mutlaka mevcuttur. ve ne hikmetse, hiçbir zaman kimsenin kimseye telefon numarası verdiği görülmez. sokakta iki dk önce ayak üstü merabalaştığın adamdan hangi ara numara aldın lan?
en önemli saçmalık, herkesin hiç takılmadan konuşabilmesidir.
sanki dizideki her karakter kırk yıllık hatip. ya arkadaş, biz konuşurken eee deriz, ııı deriz, bazen kurduğumuz cümlenin sonunu getiremeyiz ya da ne biliyim anlamsız, devrik cümleler kurarız. bunlarda hiç biri yok.
adam, varoş delikanlısını oynuyor misal, bir cümle kuruyor ki, akıllara zarar. bana o cümleyi kağıda yazıp ver, takılmadan tek seferde okuyamam. ama adam, öyle bir söylüyor ki, sanırsın diksiyon kursunda hocalık yapıyor.