tutuklu hastaneye kaldırılmıştır. odasının kapısında polis nöbet tutmaktadır, bileğinden yatağa kelepçelidir kendisi de. derken tuvalete gitmek ister, kelepçesi çözülür, tuvalete götürülür. tuvaletin kapısında bekleyen polisin o esnada cep telefonu çalar*, bir yere çağrılır, bir şekilde oradan uzaklaşır. bunu da her nasılsa içerdeki tutuklu görmüştür, ve her nasılsa tuvaletten bir doktor önlüğü bulmuştur. onu giyer ve içerden doktor kılığında çıkar, kimse tanımaz onu. hatta altından görünen çigili pijamalar da dikkat çekmez. hastaneden firar eder.
türkiye'de başka türlü bir firar yöntemi yok efendim. hep böyle işliyor bu sistem.
Altın kuralı vardır bide bunların ; " ne kadar uzatılırsa o kadar sacmalanır " . Eger bi dizi azda olsa kendi izleyici kitlesini yaratmışsa, sacmalaktan anlasılamayacak seviyeye gelene kadar uzatılır, uzattıkca sacmalanır. Ama yinede istisnalar vardır.
Ayrıca son zamanlarda eski Türk filmlerinin-romanlarının Günümüze uyarlanmış halleri vardır ki , yabancı dizilerin turkiyeye uyarlanmış halinden daha kötü ne olabilir sorusuna verilecek en net hatta tek cevaptır
zengin- fakir çatışmasının bitmediği, genelde kötü senaryo ve oyunculuklarla seyircinin seyir zevkini bozan dizilerdir..
(bkz: bu tanım genelde ifadesi taşımakla beraber dizilerin sadece birkaçını içermemektedir.)
çoğunda tema aynıdır aslında. hanlar, hamamlar, havuzlu villalar, hizmetçiler vs vs herangi bir yabancı şahıs izlese bizim bu tip dizilerimizi, der ki -lan bu türkler de baya zenginmiş. ama gel gör ki işte saçma sapan realizmden uzak türk dizileri.
izlerken, insanı düşünmeye sevketmeyen; hatta beyin denen organı çalıştırmayan, aksine uyuşturan dizilerdir. güzel olanları istisna kategorisine sokuyoruz herzamanki gibi.