kadının, erkeğin yanında bir kız görür görmez triplere girdiği; sonrasında o kızın, erkeğin kız kardeşi çıkması şeklinde silik senaryolara sahip dizilerdir.
Leş. Hele şu savaş dizileri. Duyguları sömüren diziler. Senaryo çekim oyunculuk her şey berbat.
Yerel tv dizileri gibiler.
Her sey aşk baska bir derdi tasasi yok milletin.
Kötü film seyretmek gibi sapık bir zevkim olmadığı halde, merak edip izlemiştim mesela muhteşem Yüzyıl'ı.
şimdi bir yerde gözüme ilişince kafama dank etti, "muhteşem yüzyıl" türk dizi tarihinin en ihtişamlı ve görkemli serileri arasında gösteriliyormuş...
Hani şu, daha başlamadan, nereden öğrendilerse "Sultan Süleyman'ı şehvet düşkünü, haremi de genelev gibi gösteriyorlar" diye binlerce kişinin protesto ettiği diziden bahsediyorum.
o zamanlar bir tahminde bulunmuştum ve yanılmadım; Sekizinci Henry dönemini anlatan "The Tudors" dizisinin bir tür uyarlamasını yapmışlardı.
Tanıtım fotoğraflarından da belliydi, padişahla kadınları Henry ve eşleri gibi sıralanmışlardı... Bol yakın plan... Aferin, televizyonculuğu öğrenmişlerdi. Tudors dizisindeki kadar olmasa bile "miktar-ı kafi" seks...
Ve de "stilize" edilmiş, yalan yanlış kostümler... (Valide Sultan Nebahat Çehre, Kraliçe Margot'yu oynayan Isabelle Adjani gibi giyinmiş.)
Bütçe sınırlı olduğu için de az figüranla (üç beş bostancı, iki zülüflü), birkaç dekorda iş bitirmece... (Cafer Ağa'nın idamı öyle mi çekilirdi be kardeşlik? Üniversitede porno filmi yapan kıza versen daha iyisini çekerdi.)
ee şimdi bu Osmanlı dizisini tarihin en iyi türk dizileri arasında görünce benim asfalyalar attı tabi!
Kötü oyunculuk... Kabak ışık... Üzerinde çalışmaya vakit yok, kanalın yayın müdürü kaseti bekliyor!
Günümüz mankenleri gibi "peltek e" sesiyle konuşan on altıncı yüzyıl cariyeleri... Padişahtan çok mafya tetikçisini andıran bir Halit Ergenç... Büyük bir şirketin kapısında duran güvenlik görevlisini hatırlatan bir de Makbul ibrahim Paşa falan...
Dizi bu yahu, dizi... Adı üstünde, kötü sinema demek! üzgünüm ama ayrıca kötü de diziydi.
hiç kimse farkında değildi belki de ama esinlenilen "Tudors" dizisinde de utanç verici çarpıtmalar vardı.
Fransa kralıyla evlenen Henry'nin kız kardeşi Portekiz kralıyla evlenmiş gibi gösteriliyor, üstelik iskoçya kralıyla evlenen diğer bir kız kardeşle birleştiriliyordu, kadrodan tasarruf.
Bizimkiler de onlar gibi "Avrupa tarihine Amerikan basitliği ve yüzeydeliği aşılama" yolunda gittiklerinden, buna benzer hataları onlar da yapmışlardı.
patates çuvalı gibi bir Hürrem gördük (padişahın huzurunda dans ederken Amerikalı striptizci kızlar gibi tutunup sürtüneceği çubuğu eksikti), bir de cariyeleri "modern bir emprezaryo gibi" eğiten harem ağası Engin Günaydın. (isterseniz koreograf diyelim, aklıma Balanchine ya da Maurice Bejart geldi.)
Tarihi öylesine ayağa düşürmüşlerdi ki, ondan sonra da herifçioğlu geldi, utanmadan ilber Ortaylı'dan "harem dairesini otel gibi kiralayıp kalma" izni istedi falan! Vallahi ben de Hampton Court Sarayı'nda Henry'nin ikinci karısı Anne Boleyn'in yatağında yatmak isterdim ama bilet almadan sokmazlardı, saat beşte de kovalarlardı herhalde...
Bu dizinin Kanuni'yi seks düşkünü, haremi de genelev gibi göstermişti... bu muydu yani Osmanlı?
ille Osmanlı filmi mi yapmak istiyorsunuz? Eh, bizim yeni yönetmenlerimizin akılları tarihe basmadığına göre... Dışarıdan adam getirteceksiniz, kesenin ağzını da açacaksınız.
Verin bütçeyi örneğin bir Jean-Paul Rappenau'ya, bir Bertrand Tavernier'ye, bir Benoit Jacquot'ya, size bomba gibi film yapsın. isterseniz BBC'ye Jane Austen uyarlaması yapan herhangi bir yönetmen getirseniz de olur. Sofia Coppola'yı çağırmayın ama, Amerikalı girmesin işin içine, tarihleri olmadığından tarihten hiç anlamıyorlar.
ya şu boku adam gibi yiyin yada hiç bulaşmayın... ha bir de boku yedikten yıllar sonra da "ulan ne güzel diziydi" de derseniz, millet size "ahmak" der!
son zamanlarda tüm kanalların sanki talimat almışlar gibi yüzde doksanı askeri veya osmanlı temalı olarak hazırladıkları dizilerdir. kalanı da zaten eski usul zengin oğlan fakir kız veya her ikiside zengin ama allahın bir hikmeti ile bir türlü evlenemeyen başlarına türlü türlü badireler gelen çiftlerin aptal aptal olaylarını anlatan diziler.
biri bitiyor biri başlıyor arka arkaya. şu mevsimde akşamları evde vakit geçireyim diyorsan televizyona ya hiç bulaşmayacaksın ya tlc veya spor seviyorsan ntv spor gibi kanalları izleyeceksin. yahu bu karakterler nasıl cenabetler ki her bölümde 12-13 defa böyle tuhaf tuhaf olaylar yaşıyorlar. uçurumlardan düşüyorlar, vuruluyorlar, kanser oluyorlar iyileşiyorlar. ölmüyorlarda lan biz düz yolda yürürken rüzgar sert eser kaldırımdan düşer ölürüz bunların üzerine göktaşı düşmediği kalıyor bir tek hepsi sağ bir şekilde.
Yaz mevsiminin gelmesi ve evde olmam sebebiyle tekrardan malesef ki maruz kaldigim, konularin hep ayni oldugu romantik komedimsi berbat dizilerdir.
Benim anlamadigim şey şu ki bu dizilerdeki kadin oyuncular niye bu kadar ağır on kilo makyaj yapiyor. Tum dunyanin izledigi dizilerde kadin oyuncular oldukca sade, nude makyajlar yaparken bu dikkatimi cekti.
tamamı boktan ve kepaze olmasına rağmen bir de utanmadan 2 saat süren gereksiz yapımlar topluluğu.
Standart bir amerikan dizisi 30 ila 40 dakika arasında sürüyor. Üstelik hepsi ayrı ayrı çekici konulara sahip. Bunların tek bildiği komedi(?), aşk, aşk ve yine aşk.
Türklerin dizi ve film çekmesi yasaklanmalıdır. Sikko hint ve kore dizileri bile bunları geçti.
üç dört yıldır dizi izlemiyordum zaten, son bir yıldır da 5-6 yabancı diziyi üst üste izledim. Hatta bugün dexter'ı bitiriyorum.
uludağ sözlükte yazılanlara göre "ezel" türkiye'nin en iyi dizilerinden biriymiş, türk dizilerinin çok üstündeymiş falan...
Dedim bir bakayım. şu anda ikinci bölümün ilk çeyreğini bile bitirmeden sözlüğe geldim bunları yazıyorum;
kusuruma bakmayın yabancı hayranı falan değilim ama bizimkiler harbiden vasat be kardeşim !
bölümler gereksiz bir şekilde uzun
bastırmışlar müziği, 5 saniye susmuyor
oyuncular dakikalarca boşluğu izliyor, düşüncelere dalıyor falan(tabi bu arada müzik devam ediyor)
çok gereksiz, yapmacık diyaloglar var.
neyse daha yazmayayım.
üstelik bunlar, bizim en başarılı dediğimiz dizide karşılaştığım şeyler birde çilek tadı, bıttım sabunu, mahallemin sokakları, benzeri saçma isimleriyle vasatın vasatı dizilerimiz var; onlara hiç girmiyorum.
Genellikle zengin çocuğun fakir kıza aşık olması kurgusu üstüne kurulmuştur. Her seferinde tam mutlu olacakları zaman kötü bir şey olur küserler ve bu 100 bölüm boyuncu devam eder. işin saçmalığı bunu bile bile heyecanlanan merak eden insanlar oluyor.
yenge düzmek, arkadaşın sevgilisine hallenmek, zengin aile teması, komik olmayan espriler barındıran diziler bütünüdür. vakti zamanında en sevdiklerim olarak geniş aile ve öyle bir geçer zaman ki kaldı. daha da gelir mi bilmiyorum. zaten tv izlemiyorum artık. arada bi bakarım.