Genelde hep aynı konudan işlediği için (bkz: aşk) sevmediğim hatta nefret ettiğim dizilerdir. Şu türkiye televizyonundan bi breaking bad gibi dram, bi friends gibi komedi, bi got gibi fantastik, bi prison break gibi aksiyon dizisi çıkmadan ölücez muhtemelen.
halkı aptal yerine koyup televizyona kitleyen filmleridir. ayrıca filmlere rol model olarak sunulan hayat ve kişiler tıpkı amerikan rüyasına benziyor. resmen diziler propaganda aracı. iyi ki hiçbir diziyi izlemiyorum. porno izlemek dizi izlemekten daha iyidir. en azından o beyni bitirmiyor.
the walking dead , breaking bad , hanniball falan işte bunlar gibi bir dizi yapın bak sadece bir dizi diyorum ; yabancı dizi izlemeyi tamamen bırakırım. oturur full türk dizisi izlerim yemin ederim.
Hep aynı bok dizileri. Zengin ve yakışıklı erkek, tabi adamımız çokda iyi kalpli. Kızımız genelde fakir yada orta halli, erkeğin peşinde koşan ve biraz da ezik imajı verildi mi bu iş tamamdır. Al sana türk dizisi. Ha bide onun çocuğu bunun çocuğu çıkmalı, çarpık ilişki olmazsa olmazımız.
birini kaçırdın diye üzülme. diğerini izle, kaldığın yerden devam edersin. mehmet ali erbil'in bu esprisine sonuna kadar katılıyorum. dizilerdeki oyuncuların kendi aralarındaki konuşmalarını az çok tahmin edebiliyorum. abi hep aynı senaryolar yinede izliyorlar, boşverrr. indirelim paraları devammm. güzel ülkemin insanları biraz kendinize gelin yahu, kalkın şu derin uykudan, azıcık kuran meali okuyun, allah ne diyo insanlara, azıcık araştırma yapın, haber izleyin dünyada neler oluyor bitiyor..bunlara merak saralım artık biraz ya..
Ya arkadaş insanlar zaten gergin ,sinirli kompleksli ne diye bütün dizileri dram ve aptalca aşk konulu yaparsanız be kardeşim .
Yok kırgın çiçekler yok kanatsız kuşlar vay efendim kara para aşk ..
Arkadaş yap bir komedi dizisi insanlar biraz gülsün morali yerine gelsin yada macera dizisi yap insanları sürükle sorunlarını unuttur nerde ..
Televizyonda bir sürü dandik dizi yayınlanıyor. Geçenlerde bunlardan birine emeği geçen bir arkadaş, "bunlar televizyon dizisi olduklarından, bizatihi, 'özleri gereği' iyi olamazlar" dedi.
Bunlar bir mevsimde seksen beş kadardırlar, yetmişi "tutmaz" ve kısa sürede kalkar. En "babası" da iki sene sonra hatırlanmaz bile...
Bunları, televizyon eleştirmenleri "işleri bu olduğundan", halk da "akşamları başka işi olmadığından" oturur seyreder.
Ben seyretmem.
Yok, seyretmem deyip de gizlice seyreden ikiyüzlülerden değilim. Gerçekten seyretmem.
Çünkü beğeni düzeyim yüksektir. Ben halk değilim. Hiç kusuruma bakmayınız. Üstelik, her akşam kuş gibi evimde oturamayacağımdan, dizi ne kadar iyi olursa olsun, arada "bölüm kaçırmak" hoş olmayacaktır. Dizi, her akşam evinde oturmak zorunda kalanın eğlencesidir. Aynı zamanda bedavadır. Harcadığınız elektrik parası önemli değildir. Televizyon aygıtının "amortismanı" da ancak iktisatçıları ilgilendirir.
Hiç üzülmeyin, Amerika'da da böyle, Avrupa'da da... Onların dizileri de ara sıra gözüme iliştikçe, Avrupa Birliği'ne giremesek bile, hiç olmazsa batıyla ayni basitlik, seviyesizlik ve dıngıllık düzeyine ulaştık diye teselli buluyorum.
geçmişte bir türk dizisi vardı... Bu dizinin sonu için üç ayrı "versiyon" hazırlanmıştı. Arkadaşlar ciddi ciddi "hangi final daha iyi olurdu" konusunu tartışıp kazananı türk halkına servis edeceklerdi. şimdi geçmiş gün dizinin adını hatırlayamıyorum ama elbette içinizde hatırlayan çıkacaktır.
Elbette bu bana, (sizin de hemen aklınıza gelmiştir belki), Doktor Kimble'ı hatırlattı... Kaçak doktor kaçıyor, Komiser Gerard kovalıyordu hani... Onun da üçlü sonu vardı, birinde doktor gerçekten karısının katili çıkıyor, birinde doktorun masum olduğu anlaşılıyor ve katil yakalanıyor, birinde de katilin Komiser Gerard'ın ta kendisi olduğu görülüyordu!
Uyanık yapımcılar akla gelen her çözümü hazırlamışlar ve çekmişlerdi, her ülke, "kendi seyircisinin meşrebine göre" birini seçip oynatacaktı...
Elbette Türkiye gibi pırıl pırıl, tertemiz, dümdüzgün, yasalara saygılı sosyal bir hukuk devletinde, bir komiserin katil çıkması düşünülebilebilemezdi. Doktorun katil çıkmasına da Tabipler Odası çok bozulacağından, TRT yetkilileri orta yolu seçtiler.
mevzuyu yeterince sulandırdığıma göre mesajımı vereyim; herhangi bir sanat eserinin üç farklı sonu olması, bizatihi onun kötü olduğunun en basit göstergesidir.
Düşünebiliyor musunuz, Suç ve Ceza'nın finallerinden birinde Raskolnikov gerçekten katil çıkıyor, birinde katilin o değil de sarhoş Marmeladov olduğu anlaşılıyor, birinde de Raskolnikov teslim olmuyor fakat Sonya'yla evlenip çoluk çocuğa karışıyor... Karamazov Kardeşler'in finallerinden birinde katil Smerdiyakov, birinde Dimitri, birinde ivan, birinde de Alyoşa!
Madame Bovary bir finalde intihar ediyor, bir finalde kocasıyla barışıyor, bir finalde "dostuna" kaçıyor... Anna Karenina birinde intihar ediyor, birinde kocasına dönüyor, birinde boşanıp Vronski'yle evleniyor!
Olur mu ulan böyle rezillik? Televizyonda oluyor.
Olacaktır da, çünkü herkesin entelektüellik seviye bir olmadığından, siz 1080p filmi indirip, flash belleğinize atıp tv yerleştirip, "ecnebi filmi" izliyor olabilirsiniz ama "yemek üstüne çay demleyip çekirdek çıtlayanların" başka eğlencesi yoktur. Televiyonun çapı halkın çapına uyar. Her ülkede...
Fakat bizde hazin olan, koca bir yazılı basının da televizyonla aynı dalga boyuna gelmesi, bu dandik eğlencelerin gönüllü reklamını yapmasıdır.
pek gerçekçi ve mantıklı gelmeyen dizilerdir. mesela bir örnek vereyim. hatta iki örnek;
kanal d'ye gidiyorsunuz. ülkücü bıyıklı reisimizin tek yumrukla hain bir teröristi yıktığını görüyorsunuz. vay be diyorsunuz kendi kendinize.
atv'ye geçiyorsunuz. yakışıklı bir abimizin 2,3,4 demeden yediği yumruklara rağmen yıkılmamasını ardından karşısına dikilmiş 4 tane çakma erkeğin kaçışını görüyorsunuz. vay be diyorsunuz kendi kendinize.
ama bi saniye ya.
ulan bi yerde adam tek yumrukla yıkılıyor. diğer yerde adam 2,3 yumruk yemesine rağmen yıkılmıyor.