bir tek ben mi böyle düşünüyorum, yoksa bugün yerli dizilere baktığımızda birşeyler hakkaten yanlış mı? bir kere aşırı işlenen romantizm var sürekli aşk aşk.. ve bıkkınlık veren geleneksel bir aile ortamı var. ondan sonra sadece bu coğrafyadaki insanların anlayabileceği öğelere aşırı bağlı kalma var. ve de kurgu dizilerimiz de acayip eksiklik var. bi' dakika aslında var! din'den iyi kurgu mu olur? mesela stv'de fantastik kurgu dizilerimiz var. hayaletler, cinler, hortlaklar, melekler.. farkettiniz mi bilmem ortada tiraj korkusu ile farklı dallara yönelememe korkusu var. sanattan çok işe maddi olanaklı yaklaşma var. gençler bugün ki yerli dizilerden bıkmış usanmış durumda. tanıdığım hiçbir arkadaşım oturup yerli dizi izlemiyor. hani şöyle bir sahne yoktur;
-abi gelsene bu akşam birlikte çocuklar duymasın'ı izleyelim.
+hmmm tamam..
sonuç, şu karşısındaki bok yığını yüzünden televizyon ve yerli diziler ile alakasını kesmiş bir gençlik.. yerli dizileri izleyen ezici kesim orta yaşlı ev kadınları sadece.
uzadıkça uzayan sıkıcı diyaloglar, yaratıcılıktan yoksun senaristlerin önceden tutan konu ve olayları izleyiciye sunması.
behzat ç. dediler tahammül bile edemedim izlemeye. kaliteli yapımlar izleyici kitlesinin bilinçli olmasıyla ortaya çıkar, popüler kültür bu tür saçma yayınları kabullendikçe daha çok yabancı dizi izlenir olur çünkü kaliteli yapımın ölçütü reytinglerdir.
Bir yapımcı şirketinde çalışan bir arkadaşımla çay içip sohbet etmek için ofisine gittim. Laf lafı açtı. Konu Türk dizilerine geldi ve bana halkın ne tür dizileri sevdiğini söyledi. Gerçekten çok şaşırdım. Çünkü en ufak şeye, tütütüüt( burda tükürürler ya hani ), Allah korusun Allah. diyen halkımızın en sevdiği dizi türü, kendi başına gelmeyen ama komşularının başına gelince sevinecekleri olaylarmış. Misal fatmagül. He birde şöyle bir durum var. Geçen bir kıyafet mağazasında çarşaflı kadınlar fatmagül dizisi hakkında konuşuyorlardı. Yazık yahu.
istisnalar hariç geri kalanı para kazanalım da ne yaparsak yapalım düşüncesiyle hareket ettiği için. yalan dünya dizisinde bununla çok güzel dalga geçiyorlardı.
Aslında son 5-6 yılda cidden kaliteli diziler çekildi fakat bu dönemde internet sayesinde insanlar amerikan dizilerini izlemeye başladılar ve bizim dizilerin kalitesi artmış olsa da amrikan dizilerinin yAnında sönük kaldılar.
Ben buna katılmıyorum. Çok başarılı dizilerimizde var. Balkan ve arap ülkelerinde türk dizileri çok popüler.
(bkz: aşk-ı memnu)
(bkz: asmalı konak)
(bkz: gümüş)
kanıt olarak beren saatin facebook sayfasındaki paylaşımların yorumlarına bakın türk'ten çok arap var. Bence bizim tatminsizliğimiz amerikan dizilerini izledikten oluşan hayranlıktan kaynaklanıyor. Bizim Henüz büyük bütçeli diziler çekecek gücümüz yok ya da cesaret edecek yönetmenimiz yok.
Asıl boktan olan filmlerimizdir. Ne komedimiz kaliteli, ne aksiyonumuz. Korku filmlerimize değinmiyorum bile..
şimdi düşünün bir senarist haftalık 90 dakikayı dolduracak kadar sayfa karalaması gerekmekte. dizinin başında kelimelerle dolu cebi ve elinden geldiğince yardırıyor. birini biirmeden ötekine başlıyor ki bu adamlar bir sezon boyunca neredeyse hiç dışarı çıkmıyorlar.
bi adam duvara baka baka daha ne kadar yazabilir? e normal olarak sıçıyor konusu bitiyor kendini tekrar ediyor. o göklere çıkartılan amerikan dizileri 40 dakika ve bir sezonda 22 bölüm olarak gösterilirken bizimkiler bildiğin 40 bölüm 90 dakika olarak yayınlanıyor
(yurdum insanı fakir, çıkıp gezmeye eylenmeye çok para harcayamıyorlar, bu fakirliğin doğal sonucu olarak tvlere dört elle sarılıyorlar)
düşünün bir sezonda kaç katı dizi çekiyoruz. şimdi bi bakın yalan dünya'ya 90 dakika yayınlanıyor, aynı kulvarda koştuğu how i met your mother isimli dizi 2o dakika. yalan dünyanın 5 bölümü onların bir sezonuna denk geliyor ki gülse birsel'in bide çıkıp oyunculuk yapması gerekiyor.
set ekipleri, bakın benim kuzenimde yardımcı yönetmen ve o setlerde hangi şartlarda çalıştıklarını iyi biliyorum. adamlara gece gündüz bazen haftalarca izin yapmadan setlerde çalışıyorlar. inanın bazı setler o kadar ağır ilerliyormuş ki adamlar 5-6 saat uyumaya eve gidiyorlar (yazık aq cidden yazık) napsınlar ekmek parası kolay değil, çok çalışmalarına rağmen iyi kazanıyorlar tabi paraları zamanında alırlarsa yada biri üstüne yatmazsa. bu adamlar köle gibi çalışıp kendilerini tamamen hayattan soyutlayıp dizi bitincede dımdızlak ortada öylece kala kalıyorlar.
ne kadar emek harcandığı ile alakalı biraz daha yazardım ama gerek yok. neyse senaristler reyting kaygısı ile o kadar çok sıkıştırılıyor ki (rtük gibi bir kurumda an be an enselerinde) yapımcıların dediklerinin asla dışına çıkamıyorlar.
onlar (amerikalılar) lost'u dünya üzerinde kaç ülkeye ihraç edip ne kadar para kırdılar acaba? bakmayın son dönemde bizim diziler biraz yırtmaya başladı.
kaldıki her bişeyi geçelim ulan amerikada bir yılda kaç dizi yapılıyor biliyor musun? bunların kaç tanesi über dizi? konu sarpa sarsada suskunlar dizisinin bi çekim kalitesine oyunculuklarına bakın aq adamlar onu bir haftada yapıyor. ezel vardı, o dizinin ilk sezonu bildiğin birçok yabancı dizinin aq. bazı bölümleri sinema filmlerinden iyiydi (imkanınız varsa 18. bölüm) alacakaranlık vardı, 2. sezonunda bildiğin birçok klasik sinema eserine göndermeler yapıyordu (çakal yada baba gibi)karanlıkta koşanlar vardı, onuda beğenmemezlik yapmazsınız heralde aq.
kaygısızlara bişi diyecek kadar kötü bir izleyici isen zaten bu yazdıklarımı hiç okuma.
yedi tepe istanbul
ikinci bahar
gülbeyaz
daha kaç tane dizi yazayım. kaldıki bu kadar sıkışık imkanlarla bu kadar sektör haline dönmüş bir olguyu eleştirenlere sormak istiyorum, mesleğiniz ne? yada işinizinde ne kadar başarılısınız? yaptığınız herşey mükemmel mi?
tamam mal gibi her boku izle yada beğen demiyorum ama biraz da el insaf aq.