türk dizilerini 5 dakika izlemeye tahammül edemezsin.
sürekli bakışmalar, kimin eli kimin cebinde belli değil, zengin kız fakir oğlan yada zengin oğlan fakir kız kombinasyonlarının sürekli tekrarlanması...
diziler birbirine o kadar benziyor ki hangisi farklı ayırt edemiyorum bile.
birkaç güzel kız, birkaç yakışıklı oğlan, cilveleşmeler, saçma sapan kavgalar ne yazık ki insanımızın izlemesi için yeterli sebepler.
üstelik bu diziler gençleri abuk sabuk ilişkilere özendiriyor.
ama yabancı diziler öyle değil. adamlar kafa çalıştırıyor, gerçekten düşünüyor ve üretiyor, birbirinden olabildiğince farklı şeyler çıkarmaya çalışıyorlar.
bir erkek bir kadın,leyla ile mecnun ve behzat ç dışındaki tüm diziler için söylüyorum;türk dizileri hayvan gibi klişedir,fazla uzun sürer,çoğu senaryo birbirine benzer zengin kız fakir oğlan tarzında,rtük her bi boka karışır sigara civcivle örter,türkler arkada duygusal müzik eşliğinde iki insanın mimiklerini 5 dakika gösterebilirler ve de türk dizilerinde dizinin izlenmesinin en önemli etkeni başroldür güzel de oynasa da berbat da oynasa eğer torpille filan biryerlere geldiyse hemen baştacı edilir.
türk dizilerinde özgünlük yok (bkz: aynı konu üzerine çalışmak), halktan kaynaklanan bir sorun en ufak şeyde mest olduğu için hep aşk meşk. eğer oyunculuğa ve konuya daha çok çalışarak iyi şeyler yapacağının farkına varsalar günlük dizilerin bir çoğundan kurtuluruz aslında.
bir dizide araba patlamaları, yasa dışı şeyler olmazsa izlenmez, eh buda böyle bilinsin.
türkiyede akasya duragı,bez bebek,arka sokaklar,güzel köylü,kacak gelinler,alemin kıralı,selana,türk malı gibi 0-5 yaş zekası diziler cekilmis veya cekilirken yabancı dizilerle bizi kıyaslamak buyuk ahmaklık olur.
-the v'yi trde çeksen, yan komşusu fare yiyen diana'ya yazık aç kalmış kızcaz diye dolma yapar getirir.
-dexter yapayım desen, bu ne lan hijyen delisi karılar gibi heryere muşamba seriyoruz deyip 2. bölümde yakalanır.
-startrek çeken akpden önce uzay gemimiz mi vardı deyip sevinirler.
-lost çeksen eşek adasına mı düşecek adamalr?
-revolution çeksen ateş yakıp halay çekerler.
olmaz yani...
Behzat Ç., Leyla ile Mecnun, Suskunlar, Ezel, işler Güçler, Kardeş Payı, Avrupa Yakası gibi yabancı dizi kalitesine yaklaşan Türk dizileri olsa da temel fark dizilerimizin uzun süreli olmasıdır. Hem bölümler uzundur hem de her hafta yayımlanır. Bunun sonucunda dizinin tadı kaçar , kurgu tutarlılığa aykırı raddeye gelir. Bir diğer fark çok sayıdaki kötü oyuncudur. (bkz: Çağatay Ulusoy)Yine de çok iyi oyuncularımız da vardır ama bu insanlar da para kaygısıyla salakça dizilerde, filmlerde, reklamlarda oynar. Üçüncü fark Türk dizileri reyting kaygısıyla yapılır, para kazanmak için de iyi oyuncu olsalar da kötü oyuncu olsalar da toplumun geçmişte yaptıkları işleri sevdikleri oyuncular bu işten ekmek yer. - Günlük dizi denilen rezalete değinmek istemiyorum Diğer ülkelerde örneğine rastlamadım.- Ortalama bir kanalda, az tanınmış iyi oyuncuların oynadığı, boku çıkmayacak film tadında dizi çekelim diye bir olay yoktur. Sektör ve para sanatsallık dahil her şeyi alır götürür. Çok yetenekli oyuncular sefaletten ölür. Dizilerimizin dandik olmasının bütçe ile de ilgisi yoktur.Milyarlar harcasalar gidip de bir Game of Thrones çekecek kadar işten anlayan bir yönetmenimiz yoktur, bir 100 sene daha da gelmez. Ama aklımızı kullanarak, az para harcayarak çok sağlam işler çıkarabileceğimiz de bir gerçektir.
mizah anlayışının içine etmek ve mizah anlayışının dibine vurmak arasındaki farktır.
görüntü farkıdır. oyuncu farkıdır. fiyat farkıdır. farkıdır, farkıdır...
gözlemim şudur efenim: türkiye ve meksika gibi geri kalmış ülkelerde, olayın tamamen esas olan ile esas kız arasında geçtiği, mutlak iyilerin ve kötülerin buna göre şekillendiği, fanatik taraftarlığı ve taraf tutmayı, dolayısıyla ilkesizliği öğreten diziler yapılırken, yabancı dizilerde mutlaklık yerine daha ara renklerin yer aldığı, esas oğlan-esas kızdan ziyade daha geniş bir olay örüntüsüne sahip, karakterler esas oğlanı tanıdığı için değil, bizzat öyle olduğu için iyi ya da kötü, ama iyi ya da kötü olmaktan da ziyade "kendi hayatına sahip" karakterlerin yansıtıldığı diziler yapılmaktadır.
türk dizilerinde karakterlerin hepsinin tek gayesi -biçilen role göre- esas oğlanın-kızın mutluluğu ya da mutsuzluğu iken, yabancı dizilerde esas oğlanı-kızı etkileyen olaylar herkes kendi hayatını yaşamaya çalışırken ortaya çıkmakta. yani yabancı dizilerde keskin bir bireycilik, türk dizilerde keskin bir önem hiyerarşisi vurgulanmakta.
türk(!) dizileri(o dizileri yapanlar türk sayılmaz, çünkü türklük kültür meselesidir, kanına zehir karışmış olanlara türk denmez) şehir asvaltında kokuşmuş insan sayısını artırır, yabancı diziler şehir asvaltında kokuşmuş ve batıya hayranlık duyduğu için kendini bi bok sanan insan sayısını artırır.
etkisi altına aldıkları insanları hoşgörüsüz, duyarsız, sapkın, kültürsüz birer birey haline getirirler bu da ortak noktaları.
gerçek türk dizileri var mıdır? elbette vardır. ama öyle kolay göremezsiniz.
dikkat et kardeşim. hiçbir dizi boşu boşuna yayınlanmıyor. kesinlikle saman altından su yürütürler. bilinç altından sana bir şeyler kaktırıyorlar. uyanık ol, sikerler.