türk destanlarında tipler

entry1 galeri0
    ?.
  1. Türk Destanlarında Tipler

    Tip, benzer özellikleriyle birçok eserde karşımıza çıkan ve bazı sabit özelliklere sahip
    karakterdir. Tip, toplumun inandığı temel kıymetleri temsil eder.

    a. Alp Tipi

    Türk destanlarında görülen örnek tip “alp” tipidir. Alp; kahraman, yiğit, cesur
    anlamlarında bir sözcüktür. Eski Türklerin yiğitlerine bu adı vermelerinin ilk koşulu yiğitlik,
    cesurluk, kişisel üstünlük, kahramanlık ve asalettir. Boy içinde asil bir aileden olmayana bu
    ad verilmez. Garipname’ye göre; “Alp” kişide sağlam yürek, pazu kuvveti, gayret, iyi bir at,
    özel bir giysi, iyi bir kılıç, süngü, yay ve kader birliği ettiği iyi bir arkadaş olmak üzere dokuz
    şey gereklidir. Oğuz Kağan Destanı'nda bu tipin en idealine rastlanmaktadır. islâmiyetten
    sonraki Türk destanlarında bu tip, “Alp-Eren” tipine dönüşmüştür. Fuad Köprülü, islâmiyetin
    etkisinden sonraki Türk alplerine Alp-Gazi adını vermektedir.
    Kişilikleri ve davranışları ile bir ülkünün peşinde olan Alpler, kişisel tutkuların
    üstünde topluma mal olmuş kişilerdir. Alpler, hareketli, sosyal yaşamın zorunlu bir sonucu
    olarak hareket unsurunun esas alındığı güçlü erlik duygusu dediğimiz değerlerle bütünleşirler.
    Bu kişiler fiziksel olduğu kadar, ruhsal açıdan da derin bir kişiliğe sahiptir. O, halkının öz
    gücünü sembolize eder. Mücadelesi uğruna geri çekilme, kaçma, yılma gibi davranışlar
    göstermez.
    Türk destanlarındaki sosyal yaşam ve bu yaşamın önemli bir parçası olan avcılık,
    hayvancılık, akıncı ruh ve göçebe yaşayış alp tipinin doğmasına neden olmuştur.
    Göçebe hayatı düzenleyen ana faktör bizzat doğanın kendisidir. Yaşam anlayışının ve
    kişiliğinin oluşmasını sağlayan doğa, yorucu ve yıpratıcı yapısını göçebe insana da aktarır.
    insanın bütün yaşamı, doğanın ona verdiği yeteneklerin geliştirilmesi ile mümkündür.
    Türklerdeki göçebe yaşam tarzı hareketli ve aktif olmayı gerektirmektedir. Bu
    nedenle, Türk destanlarında kadın ve erkeği ile akıncı, avcı tipler daima ön plana çıkmış ve
    alplik geleneği sürüp gitmiştir. Türk destanlarında görülen alp tipi, genel olarak manevi bir
    güce ve Tanrı’ya inanmakta, kuvvet, kudret, başarı insanoğluna Tanrı’nın bir vergisi olarak
    kabul edilmektedir. Oğuz Kağan’ın “Gök Tanrı’ya borcumu ödedim.” deyişi bu inanışın
    ifadesidir.
    Türkler islâmiyeti kabul edip yerleşik hayata geçince alplik, Battal Gazi, Danişment
    Gazi, Satuk Buğra Han gibi Anadolu'yu Türkleştirmek ve islâmlaştırmak için mücadele eden
    kahramanlarla Alp-Eren biçiminde devam etmiştir. Alplikte cesaretin yanı sıra fizyolojik
    bakımdan da kuvvet esastır. Çünkü, Alp kişi kendi cesaret ve gücüne güvenerek mücadelelere
    girişir.
    Alp, doğuştan olgun ve güçlü doğar.
    Doğumları olağanüstü ifadelerle anlatılan ya da dolaylı olarak belirtilen kahramanların
    hayatları hakkında yiğitlik gösterecek yaşa gelinceye kadar hiçbir bilgi bulunmaz. Ancak
    kahramanlar on beş yaşına geldiklerinde Alplik göstermeyle ilgili olaylar ortaya çıkar. Çocuk,
    bir yiğitlik göstermedikten sonra ad alamaz. Alp, çocukluğunda normal çocuklardan farklı
    davranışlar sergiler. Örneğin, Oğuz Kağan ana sütünü bir kere emmiş, kırk günde yürümüştür.
    Oğuz Kağan’ın babasının, çocuğunun kudretine göre ad verilmesi için düzenlediği şölende
    çocuğun, birden bire “Benim adım Oğuz’dur.” demesi üzerine Oğuz adını almıştır. Dede
    Korkut destanında Boğaç Han’a boğayı öldürdüğü için Boğaç Han adı verilmiştir. Yine Manas destanında Manas’ın oğlu Semetey’e ad koyarken (doğuşunda görülen
    olağanüstülükler nedeniyle), “Beş yaşında yurt yıksın, on beşinde ok atsın, büyük iller alsın”
    diye dua edilmiştir. Köroğlu’nun tasviri yapılırken de “Kendisi kaynamış kara demir gibi,
    kulakları kalkan gibidir. Omuzunda yirmi dört kişinin oturabileceği genişlik vardır, kalkanı
    döğebilecek, çeliği çiyneyip püskürecek kuvvettedir. Narası dağları gümbür gümbür
    inletirdi.” ifadesi dikkat çekmektedir. Dede Korkut’ta da Göçebe toplumun yaşam tarzı
    nedeniyle Alp kişi her zaman güçlü ve mücadeleye hazır olmalıdır.
    Türk destanlarında Alp her zaman atlıdır. Bu yaşantı Türk düşüncesine “Türk çadırda
    doğar, at üstünde ölür.” yargısını yerleştirmiştir.
    Alp kişi savaşa genellikle yalnız girmekle birlikte yanında her zaman kırk yoldaşı
    bulunur. Alp ilk atışta düşmanı vurur ve yenilmez. Oğuz Kağan ve Manas savaşta kimseye
    yenilmeyen Alp kişilerdir.
    Gerek alp tipinin ve gerekse alp-eren tiplerinin dövüştükleri insan ve diğer varlıkların
    cesaret, güç, kuvvet bakımından kahramanlardan hiç de aşağı olmadıkları görülmektedir.
    Onlar da sıradan insan değil, kahramandırlar. Anlatılardaki işlevleri de isas itibariyle olumlu
    olan alp-eren olan baş kahraman tipinin doğruluğunu, isteneni veya ideali ortaya
    çıkarmaktadır.
    Alp gönlünü yüce tutmalı, malına kıymalı, evine konuğu gelmeli, yalan bilmemelidir.
    Türk destanlarında alpler insanî; fakat hanımları ruhanî bir özellik taşır. Bu nedenle
    genellikle alplerin hanımları, Tanrı tarafından gönderilmiş kutsal kadınlardır.
    Oğuz Kağan’ın ilk eşi gökten inen bir ışık içinde Oğuz’un önüne çıkmıştır. ikinci eşi
    de bir ağaç kovuğunda bulduğu bir kızdır. Alpler eşlerini hep kahraman, mücadeleci ve yiğit
    kadınlardan seçerler. Manas, eşi Kanıkey’i bir mücadele sonucu alır.
    Dede Korkut destanında Bamsı Beyrek, Banu Çiçek’le evlenebilmek için ava çıkar, at
    yarıştırır, ok atar, güreşir ve bu yarışları kazandıktan sonra evlenir. Alp kişinin en önemli
    özelliklerinden biri, gerçek bir yurtsever oluşudur. Güçsüz ve zayıf kimselere dokunmaz,
    aman dileyeni affeder.
    Burada alp kişinin iki türlü özelliği dikkat çekmektedir. Birisi mütevazilik, dürüstlük,
    cömertlik, konukseverlik gibi karaktere dayanan özelliklerdir ki bunlar, Dede Korkut
    Hikâyelerinde erdemli sözüyle işaret edilir, diğeri de başkesmek, kah dökmek, ata binmek
    gibi özellikler olup hünerli kavramı ile işaret edilmektedir.
    Bunlar bir birlerinden ayrılmaz biçimde görülen Alplik özellikleridir

    b. Bilge Tipi

    Eski Türklerde topluma manevi liderlik yapan, toplumu yönlendiren, çağını
    aydınlatan, verdiği ögütleri ve öğütlü sözleriyle yaşamlarından sonra dahi dilden dile dolaşan
    kişiler vardır. Ak sakallı ifadesi ile de belirlenen bu kişiler bilge tiplerdir. Türk destanlarında
    bilge tipi çok önemlidir. Ergenekon Destanı’nda demir dağı eriterek Türklerin yol bulup
    çıkmasını sağlayan usta demirci, bilge tipinin en önemli örneklerindendir. Türk destanlarında
    kağanların, yanlarında genellikle bilge vezirler bulundurmaları ve verecekleri önemli
    kararlarda bilgelerin bilgilerine baş vurmaları bilgeliğin önemine inanılmış olmasının en
    belirgin işaretidir.
    Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eserinde saadetin ancak bilgi ile elde edileceği
    savunulmuştur. Oğuz Kağan destanındaki Oğuz’un akıl hocalarından Uluğ Türk bilge tipinin
    en güzel örneklerindendir Bilge Kağan anıtı da bilgeliğin önemini vurgulayan bilgi ve
    belgelerden bir diğeridir. Ergenekon destanında, demir dağ eriterek Türklerin yol bulup Ergenekon vadisinden çıkmalarını sağlayan usta demirci de bir çeşit bilge tipi örneğidir. Bu
    durum bir bakıma uzmanlığa verilen değerin destanlara yansımasıdır.
    Oğuz Kağan destanında kağnıyı icat eden kişinin şahsında uzmanlığın taltif edildiği
    bilinmektedir. Oğuz Kağan Destanı’nda, Uygur Türeyiş Destanı’nda, Manas Destanı’nda ve
    Dede Korkut’ta bilgiye verilen önem, bilge kişilerin kişiliğinde yaşatılmıştır.
    Oğuz Kağan destanının Uluğ Türk’ünün şahsında ilk örneğini gördüğümüz bilge
    devlet adamı, Manas’ta Bekay, Dede Korkut Destanında Dede Korkut ve diğer anlatılarda
    Irkıl Ata, Yuşi Hoca gibi kimliklerle karşımıza çıkmaktadır.
    Bilge kişilerde ilahî bir sezgi gücü bulunmaktadır.
    Gerek islâmiyetten önceki gerekse islâmiyetten sonraki Türk destanlarında alplik ve
    bilgelik âdetâ iç içedir.
    Türklerin şaman ve kam geleneğinin devamını hatırlatan Korkut Ata profili, yaşlı,
    töreleri yürüten, doğa üstü ve doğa olayları arasındaki ilişkileri düzenleyen bir tiptir.
    Dede Korkut hem maddi, hem manevi alanlardaki yiğitlikleriyle alperen tipinin Türk
    kültüründeki ilk temsilcisi ve örneğidir. Dede Korkut akıl, maneviyat, ululuk yönleriyle
    maddi gücün manevi güç ile bütünleştiği bir simge değerdir. Dede Korkut Hikâyeleri onun
    bilge tipi etrafında şekillenmiştir.

    c. Kadın Tipi

    Aile bütün toplumlar için daima en önemli kavramlardan biri olmuştur. Küçük
    sosyal gruplar içinde en sürekli ve vazgeçilmez olanı ailedir. Tüm Türk destanlarındaki gibi
    Dede Korkut Hikâyelerinde görülen aile yaşayışında gelenekler ve anayasa yerine geçen töre
    hakimdir. Türk destanlarının tümünde olduğu gibi Dede Korkut Hikâyelerinde aile çok
    sağlam bir temel üzerine kurulmuştur. Aile kavramı içinde en önemli bir yere sahip olan
    soyun devamlılığının kaynağı olan, yuvayı yapan, fedakârlık ve sadakatiyle toplum içinde
    farklı bir yere sahip olan kadındır.
    Türk destanlarında kadın bazen evin reisliğini üstlenir ve erkeğinin en büyük
    destekçisidir. O da gerektiğinde erkeği ile ata binip ava gider ve her türlü tehlike karşısında
    uyanık olur. Erkek kahraman kadar yiğitlik özelliklerine sahiptir.
    Göçebe toplum yapısı içinde ata binen, kılıç kuşanan, ok atan, ava çıkan kadın destan
    kahramanları, benzer yapıya sahip Altay yöresi destanlarında Altın Arığ ve diğer destan
    örneklerinde görülebileceği üzere son derece etkindirler. Kırgızların Cangıl Mırza, Uygurların
    Nözüğüm, Başkurtların Zaya Tülek, Hakasların Altın Arığ destanlarında baş kahramanlar hep
    kadındır. Manas’ın hanımı Kanıkey, bozkır kültürünün ideal kadın tipi olarak karşımıza
    çıkar.
    Danişmentname'deki Efrumiye adlı kadın kahraman destanlardaki kadın tipinin
    idealleştirilmiş bir örneğidir. Yine Battal Gazi Destanında, Battal’ın eşi Zeynep ve gördüğü
    rüya sonucu islâmiyeti kabul edip Battal Gazi ile evlenen Mah Piyruz, Kayser’in askerlerine
    karşı kahramanca savaşır, tutsak olur ve kulede tutsak iken kurtulurlar.
    Destanlardaki kadın kahramanların kuvvet, kudret ve cesaret yönünden erkekten hiç
    farkları yoktur. Kadının destanlardaki yeri sosyal hayattaki üstün mevkiinin aynıdır. Analık
    görevi, Türkler arasında kadına büyük değer kazandırmış, onu ilâhî bir varlık konumuna
    sokmuştur.
    Yaratılış Destanı’nda Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması ilhamını veren Ak-Ana
    bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı ışıktan, ikinci karısı ağaçtan doğmuş kutsal kadınlardır.
    Türklerdeki kadın anlayışının islâmiyetten sonraki Türk destanlarında da devam ettiği
    görülmektedir. Dede Korkut’ta kadınların yeri ve önemi çok büyüktür.
    Manas’ta ise kadın evin kaderinin ve namusunun koruyucusu olarak gösterilir. Dede
    Korkut’ta Kan Turalı, düşmanlar tarafından sarılınca eşi Selcen Hatun at biner, kılıç kuşanır ve savaşır. Bayındır Han’ın ziyafetlerinde oğlu olanı ak otağa, kızı olanı Kızıl Otağa, Oğlu
    kızı olmayanı Kara Otağa oturtması kadının da toplumda işlevine göre büyük önem
    kazandığının işaretidir. Türk destanlarındaki kadın tipinde karı koca sevgisi ve kocaya
    bağlılık ön plandadır. Dede Korkut’ta da aile bağına büyük önem verildiği görülmektedir.
    Daha çok tek kadınla evlenilir. Aile dışında aşk hayatı görülmez. Beyler eşlerine karşı
    saygılıdır. Onların duygularına önem verirler. Kadınlar, çoğu kez erkekler gibi savaşçı ve
    onun imdadına yetişecek kadar cesaretlidir.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük