türk demek türkçe demektir

entry9 galeri0
    1.
  1. mustafa kemal atatürk'ün aslında şimdiki birçok gerçeği anlatan sözü. arkasından ne mutlu türküm diyene demiştir.
    1 ...
  2. 2.
  3. türklüğün türk olmanın tek kelimede açıklaması istendiğinde yapılabilecek tanımdır. şöyle bir örnekle örneklendirilebilir bu durum. eğer bir insan ingilizse ben ingilizim dememelidir. i am english demelidir. çünkü türkçe söylediğinde o insan türk olmaktadır. *
    1 ...
  4. 3.
  5. "yes abicim türkçe eğitime benden de okey" zihniyetini benimsemeyen insan düşüncesi.

    (bkz: panslavizm)
    1 ...
  6. 4.
  7. milli birliği, coğrafya gibi suni yahut ırk gibi ilkel bağlarla değil, tarih ve dil gibi sapasağlam, ayrışma bilmez bir harçla oluşturmayı savunan harikulade yaklaşım.
    0 ...
  8. 5.
  9. atatürk'ün en güzel sözlerinden birisidir. Bugünku atatürkçü geçinen, türkçeyi s*kip kendini entel bir bok sanan dallamaların okuyup adam olması gerekir.
    0 ...
  10. 6.
  11. turkish = türk
    turkish = türkçe
    türkçe = türk
    **
    0 ...
  12. 7.
  13. anayasaya göre türk demek türkiye cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan kişi demek. atatürk'e göre türk demek türkçe demek.

    peki ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olup anadili türkçe olmayanlar ne olacak?

    ya anayasa yanılıyor ya atatürk.
    0 ...
  14. 8.
  15. atatürk'ün çok önemli bir sözü. türkçe'nin türkler için ne kadar önemli olduğunu, dilin kültürde ne kadar büyük etkiye sahip olduğunu anlatmak istemektedir. ben de atatürk'ün bu güzel sözünü okuduktan sonra yazarlar için küçük bir sözlükümsü hazırladım.

    aşağıdaki yabancı kelimelerin türkçe'sini kullanmaya özen gösterelim.

    kopyala-yapıştır değil. tamamını bir kaynaktan yazdım.

    a

    abes: anlamsız, saçma
    abluka: kuşatma, çevirge
    abone: sürdürümcü
    absürt: saçma, usdışı
    amatör: özengen, deneyimsiz *
    anket: sormaca *
    aroma: hoş koku
    atom: ögecik

    b

    bilboard: duyuru tahtası
    bone: başlık
    boykot: direniş
    burjuva: kentsoylu
    buton: düğme
    biyografi: özgeçmiş

    c

    camia: topluluk
    cengaver: savaşçı
    cetvel: çizelge
    check up: tümtanı

    d

    data: veri
    debriyaj: kavrama
    demo: tanıtım
    download: yüklemek
    driver: sürücü

    e

    ecnebi: yabancı
    edat: ilgeç
    egoist: bencil
    egzersiz: alıştırma
    ekstra: fazla, fazladan

    f

    fahri: onursal
    fail: yapan, eden
    faiz: getiri
    final: son
    fanatizm: bağnızlık
    fullemek: doldurmak

    g

    garp: batı
    grafik: çizge, çizenek
    gramer: dil bilgisi
    grev: iş bırakımı
    gurup: gün batımı

    h

    hakiki: gerçek
    handikap: engel
    hard-disc: ana bellek
    hit: gözde

    i

    imtiyaz: ayrıcalık
    iskonto: indirim
    izolasyon: yalıtım

    j

    jenerasyon: soy, kuşak
    jeneratör: üreteç
    jenerik: tanıtımık

    k

    kabine: bakanlar kurulu
    kabotaj: gemi işletimi
    kainat: evren
    kalite: nicelik
    kampüs: yerleşke
    komünikasyon: iletiş
    kozmik: evrensel *
    l

    laboratuvar: beklemelik
    limit: sınır, uç
    literatür: yazın
    lojman: kurum konutu

    m

    mecmua: dergi
    mega: çok büyük
    mesaj: bildiri, ileti
    montaj: kurgu
    metot: yöntem
    misyon özel görev

    n

    naçizane: önemsiz, değersiz
    nafaka: geçimlilik
    nağme: ezgi
    nasihat: öğüt
    nezaket: incelik

    o

    obje: nesne
    ofis: işyeri
    oley: yaşa!
    organizasyon: düzenleme
    orijinal: özgün

    p

    plaza: iş merkezi
    provakasyon: kışkırtma
    prömiyer: ilk oyun

    r

    radyasyon: ışıma
    rakım: yükseklik
    rapor: yazanak
    reyting: izleme oranı
    rezervasyon: yer ayırtma

    s

    sabotaj: kundaklama
    sav: tez
    seans: oturum
    sekreter: yazman
    sempatizan: duygudaş
    staj: uygulamalı öğrenim, yetişim
    spiker: sunucu
    slogan: savsöz

    ş

    şantaj: göz korkutma
    şark: doğu
    şofben: su ısıtıcısı
    şoför: sürücü
    showroom: sergi evi
    show: gösteri
    şok olmak/şoke olmak: çok şaşırmak *
    t

    taahhüt: üstlenme
    tahkim: pekiştirme
    tahlil: çözümleme
    tansiyon: kan basıncı, gerilim
    taviz: ödün
    tebliğ: bildiri
    transparan: saydam
    trend: yönelme, eğilim
    torpil: kayırma
    test: sınama
    teknik: yol, yöntem

    u

    ufuk: çevren
    uhde: görev, sorumluluk
    uzuv: örgen
    ultraviyole: morötesi

    ü

    ümmi: okur yazar olmayan
    ünite: birim
    üniversite: evrenkent, bilimtay
    üryan: çıplak, yalın
    ütopik: hayali, düşsel
    ütopya: hayal, hayal ülke

    v

    versiyon: sürüm
    vesaire: ve benzeri
    vestiyer: askılık
    video: izlemece *
    vuslat: kavuşma
    vizyon: ufuk, ileri görüş

    y

    yakamoz: parıltı
    yeknesak: tekdüze
    yekûn: toplam
    yevmiye: gündelik

    z

    zaaf: güçsüzlük, düşkünlük
    zabit: tutanak
    zamir: adıl
    zevat: kişiler
    ziraat: tarım
    zirve: doruk

    ...
    2 ...
  16. 9.
  17. "dil bir ulusun aynasıdır. Bu aynaya baktığımız zaman, orada kendimizin gerçek yankısını görürüz."
    SCHiLLER
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük