sosyolojik ve biyolojik bir kardeşlik söz konusu değildir. türkler turani bir ırka, araplar semitik ırka mensup iken 'türk arap kardeştir' demek saçmalıktan öte bir şey değildir.
sosyolojik açıdan bakıldığında da bu iki milletin kardeş olması söz konusu değildir. oturduğu yere pisleyen araplarla, medeniyet seviyesi yüksek türk milleti'nin kardeş olması imkansızdır.
1916 yılının Şubat ayında tarihi Erzurum Kalesi düşmanın sürpriz bir saldırısıyla düştüğünde, bu durumun Osmanlı ordusundaki Arap subaylarının Çarlık Rusyası'nın komutanlarına verdiği bilgiler sayesinde gerçekleştiği anlaşıldı. (Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Kurtuluş Savaşı, s.19)
Emir Hüseyin in oğlu Faysal, Araplara şu bildiriyi yayımlar: "...Uyanınız! Elele vererek, Osmanlı saltanatını yıkma zamanı geldi." (Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.330)
Emir Faysal ın 11 Ağustos 1919 günlü mektubu: "Bütün Müslümanların gözleri ingiltere ye dikilmiştir. Türk-Müslüman imparatorluğu nun yıkılmasında asıl kuvvet olan Araplar, şimdi ödüllerinin ne olacağını bilmek istiyorlar." (Erol Ulubelen, ingiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, s.118)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917'de Bağdat ı ele geçiren General Mod a, "Bağdat ı Turanilerden(Türklerden) kurtardığı için Allah'a şükrettiğini, ingilizlerin başarılarına duacı olduğunu" bildirecektir. (Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı Devleti, s.303-304)
Her kim Türk lerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. imdi müslümanlar bir bir Türk lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar.Ve Türk leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mübaleğa ile mal ve ganimet alıp yine dönüp Merv e geldiler. (Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
Yaz gelince Kuteybe Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe nin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkan a girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler. Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe nin askeri orada hesapsız adam öldürdü. (Tarih-i Taberi / Cilt 3/ Syf-343)
işte bu gerçeklerin üstüne bina edilmiştir.
aslında bir tek gerçek bile kardeş bildiklerimizin namertliğini güneş gibi aydınlatmaktadır;
Türk Ordusunun Eylül 1918 ayı içerisinde Tafas çekilme harekâtında Lawrence, kinini ve öfkesini kontrol edemez haldeydi. Artık Türkleri hiçbir şeyin kurtaramayacağını biliyordu. Bütün benliği ile kendini o kanlı katliama vermişti. Korkunç çığlıklar atıyordu. Deli gibi bağırıyordu. Süngülü bir Türk erinin yüzüne ateş etti ve yere yığılan ölüyü atına çiğnetti. Arap askerleri, Lawrence ın kışkırtmasıyla Dera da terkedilmiş bulunan bir hasta trenindeki bütün yaralı ve hasta Türkleri merhametsizce öldürmüşlerdir. (A.g.e. ; s.173 - Willy Bourgeois; Çeviren Nusret Kuruoğlu, Lawrence, istanbul, 1967, s. 135,136)
Arap Kuzey Ordusu nun karşısında bulunan Cemal Paşa komutasındaki 4ncüTürk Ordusu da, Dera dan kuzeye Şam a doğru çekilmeye başlamıştır. Araplar; yol boyunca çekilen ve bitap düşen Türk askerlerine Lawrence ın de kışkırtması ile insafsızca saldırıyor, onları arkadan hançerliyordu. (Hicaz, Asir, Yemen Cephesi ve Libya Harekâtı (1914;1918),Birinci Dünya Harbinde Türk Tarihi, VI nci Cilt Gnkur. ATASE Bşk.lığı Askeri Tarih Yayınları, Seri No: 3, Ankara, Gnkur. Basım Evi, 1978, s. 367)
Türk Ordusu, Dera ve Şam istikametinde kuzeye doğru çekilirken Dera Tafas köyü civarında Lawrence, yanında bulunan Arap birliklerine; Savaşçılar! içinizde en iyisi, en çok Türk öldürecek olandır. Esir almayacaksınız. Teslim olmak isteyeni öldüreceksiniz. Hepsini öldürün! Hepsini öldürün! demiş, bunun üzerine Arap kumandanlarından olan Tallal, Auda ve Nasır da bedevi askerlerine aynı şekilde Esir almak yok! Bütün Türkleri öldüreceğiz!; komutunu vermiş ve uygulamışlardır. Ayrıca Tallal, çekilen Türk askerlerini takip ederken yolda halsiz bir şekilde uzanan Su diyen bir Türk askerinin başına ateş ederek onları öldürmüş, yol boyunca gücü tükenmiş diğer Türk askerlerini de adamları ile birlikte insafsızca katletmiştir. (Matthew Eden; Çeviren Kemal Kutlu, Casus Lawrence’ın öldürülmesi, Bayrak Yayınları, Çağaloğlu / istanbul, 1991, s. 170)
hz.muhammed mustafa nın türklerin otağında namaz kıldığı; "türkler sizle savaşmadıkça onlarla savaşmayın" dediği bilinir.lakin muaviyeden başlayıp türk büyüğü battal gazi nin malatya dolaylarında hunharca şehit edilmesiyle sonuçlanan arapların türk düşmanlığı birinci dünya muharebesinde ingiliz ajanı (bkz: lawrence) önderliğinde adeta ayyuka çıkmış netice itibarıyla sina çöllerinde 1.000.000 mehmetçiğimiz şehit edilmiş bir bölümüde esir edilmek suretiyle köle niyetine ingiltereye hediye edilmiş kalanları köle pazarlarında satılmış, türlü sapkınlıklara maruz bırakılmış, aç, susuz bırakılıp eziyet edilmiş, cenevre savaş hukuku araplar ve ingilizler tarafından yok sayılmış.
bugün türk-islam sentezinden uzaklaşıp, ümmetçilik adı altında kendini arap milletine ait hisseden insan guruhu bu gerçekleri inkar etmekte tüm bu yaşananları "şehir efsanesi" şeklinde nitelendirmekte lakin anti tez ortaya koymakta aciz bu ihanet takımı hikayeden bir tarih uydurup bu türk kırımının olmasına neden olarak ittihatçıları göstermekte onların arapları galyana getirdiğini idda etmektedeler; lakin bu badem bıyıklı kardeşlerimizin (bkz: lawrence) yi ittihatçı zannetmeleri yahut işlerine öyle gelmeleri tiniyetleri gereği normal karşılanmakta. netice itibarıyla türkler ve araplar kardeş değildir ve hiç bir zamanda kardeş olmayacaktır.
bizim oralarda menfaat, çıkar arkadaşlığına veya uzak akrabalar için ''çaydan(dere,nehir) doğru göt tokuşturma derler''. türk arap kardeşliği (ki yoktur öyle bir şey) için yerine cuk oturan bir sözdür.
böyle objektif olmayan insanları gördükçe hayret ediyoruz.
bak mantıklı bir türk milliyetçisiyim. diğer uluslara da saygı duyarım.
kısaca tarihe bakalım.
biz yavuz ata dan başlayarak bunların topraklarını işgal etmiş miyiz etmişiz.
yıllarca kendi kendileri yönetmelerine izin vermemişiz.
bi zaman gelmiş onlarda, bağımsız devlet kurucaz size diyen ingilizlerle bize karşı savaşmışlar.
hepsi çok normal.
bizim onların topraklarını işgal etmemiz ne kadar normalse onlarında fırsat bulunca başkalarıyla işbirliği yapması normaldir.
duygusallığa gerek yok.
arapları falan savunmuyorum ama objektif olmayan bir topluluk, en çok kendi ulusuna zarar verir.
bugün fırsat olsun gidip kabe yi gene alalım ama bilelim ki ilk fırsatta bize karşı koyacaklardır.
ayık olun.
Olmayan kardeşliktir. Tarih boyunca defalarca yardım etmemize rağmen bizi sırtımızdan vuran kahpe bir millettir araplar. Böyle kahpe bir millete güvenip sırtını dönmek ahmaklıktır. türk'ün türk'ten başka dostu yoktur. Türk'ün kardeşi türk'tür, gerisi yüktür.