türk adalet sistemi

    9.
  1. nasıl işlediğine akıl sır ermediği bir sistem. adliyelerde kimin eli kimin cebinde belli değil. allah düşürmesin. sözlüğe açılan salakça davalardan biri için savunma vermeye gittim. sözlükte bir entry'de geçen şiir birisine aitmiş ama bir yazar "can yücel" aittir diye yazmış. bu birisi de bu şiir can yücel'e ait değil bana aittir diye dava açmış. salakça dediğim burası. zaten açılan davaların tamamı buna yakın salaklıkta. dava için hakime savunma verdim, yaz kızım diye tabir edilen kız da yazdı. ifadem bitti çıktım. sonradan aklıma bişey takıldı, tekrar geri döndüm. verdiğim ifadeyi yazdıkları kağıt elime geçti. baktım şok oldum. isim başka, suç başka ama altında benim verdiğim savunma. ismimi "ismail alpen" yazacaklarına "ismail civelek" yazmışlar, neyse ki düzelttiler. suçum basit bir şiirle ilgili bir konu iken, "arsa davası"na dönmüş. kısacası kimin eli kimin cebinde belli değil. içeri bir girdi mi ne olarak çıkacağın belli değil. aman uzak durun.
    9 ...
  2. 87.
  3. olmayan sistemdir türkiye'de adalet yoktur. türkiye de hukuk vardır. zira bu ülkede vicdan söz konusu olmadıkça adalet söz konusu olamaz. adliyelerdeki yazılar da değiştirilmelidir. hukuk mülkün temelidir falan yazsınlar. çünkü adalet ve hukuk çok farklı şeylerdir.

    hukuk kurallar ve kanunlardır. evrak ve kağıt kürek işidir. örneğin hukuka göre çocuklar anneye bırakılır. hakimler de aksi karar vermekten imtina ederler. tabi bu anne yaşları 3-6 ve 8 olan çocukları evde bırakıp alışverişe gidebilir. çocuklar saatlerce evde tek başarına kalabilirler. çalışmayan anne 3 yaşındaki çocuğu başından atmak ve babadan daha fazla nafaka almak için sabah 8 akşam 19:30 arası kreşe bırakabilir. ama burada hukuk çocuğun yüksek yararı gereğince diye başlayan sikim sokum kararlar verir. adaletle alakası yoktur. saat 11 e kadar uyumak için çocukları erkenden evden postalayan anne çocuklar için daha yararlı oluyormuş.
    8 yaşındaki bir çocuk kendi saatini kurup kendi okul servisine yetişiyor ama burada bile çocuğun yüksek yararı var. annenin kıçını yataktan kaldıramamasının bir önemi yok.
    3 ...
  4. 54.
  5. 67.
  6. 75 yillik evli 111 yasindaki adami karisina bastonla vurdu diye -ki karisi sikayetci olmadigi halde- hapis cezasi veren sikimsonik bir sistemdir.
    icerde yatarken karisi vefat etmis afla ciktiktan sorada kendisi. Hakimde nasil bir vicdan var da 111 yasindaki kulaklari duymayan gozleri puslu goren akli dengesi saglam olmayan bir insana 3 yil ceza verir. Yaslilari son gunlerinde bir birinden ayiran sisteme sokayim.
    http://www.harputtv.com.t...de-Hayatini-Kaybetti.html
    3 ...
  7. 91.
  8. sistem mistem yok kimin gücü parası varsa o işini yürütür. *
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2370301/+
    2 ...
  9. 89.
  10. tamamen sosyal medya ve siyasetin güdümünde olan sistemdir.

    misal bir olay yaşandı diyelim. şu anda gündem olduğundan diamond tema mevzusunu örnek vereyim. eğer çok fazla gündem olmuş ise ( sosyal medya kısmı ) ve bir bakan veya cumhurbaşkanı vs tepki göstermiş ise ( siyaset kısmı ) adaleti sağlamakla mükellef olan savcılar, emniyet vs hemen harekete geçer. eğer bu kadar dillenmese hiçbir şey olmayacaktı ne soruşturma ne yakalama kararı vs.

    eğer yaşanan olay sosyal medyada fazla dillendirilmedi ise veya siyasetçiler adres göstermedi ise hiçbir şey yapılmaz.. işte beni öfkeden delirten, kahreden, isyan ettiren şey tam olarak bu. misal şerefsiz kansızın birisi bir kadını veya çocuğu taciz ediyor, tecavüz ediyor. eğer sosyal medyada fazlaca tepki oluşmaz veya siyaset işin içerisine girmez ise ifadesi alınıp "adli kontrol şartı" ile serbest bırakılıyor. veya yaşlı yaşlı insanları, diğer canlıları gasp eden darp eden hatta katleden piçler aynı şekilde. eğer o olay sosyal medyaya düşerse ve siyasetçilerden bir veya birkaçı çıkıp tweet vs atarsa o bir iki gün önce ifadesi alınıp serbest bırakılan dürzü hemen yaka paça yakalanıp hapse gönderiliyor. lan madem işlediği suç adi bir suçtu 2 gün önce neden serbest bıraktın da şimdi yaka paça yakalıyorsun ?
    2 ...
  11. 66.
  12. Parayı veren düdüğü çalar.
    2 ...
  13. 64.
  14. 18.
  15. saç ayaklarına bakarsak:

    hakim: hakim başına yüzlerce dosya düşer. hakimler çoğu zaman - hukuki konularda bile - dosyayı bilirkişiye gönderip, sıklıkla rapor doğrultusunda karar verirler. içtihat programları olup olmadığı konusunda emin değilim ancak varsa bile yetersizdir. yerel mahkemelerin, benzer uyuşmazlıklarda yüksek mahkeme kararları doğrultusunda hüküm kurmaları, yargılamada tutarlılık açısından hayati önem taşımasına rağmen, hakimlere bu yönde imkanlar sunulmaması ciddi sıkıntı doğurur. ülke insanının, otu boku temyiz etmesi -avukatların da bu durumda samimi davranmaması- yargılamaya tıkayan önemli bir faktördür. yargılamanın %100 sonucunu kestirebilmek mümkün değildir ama çoğu durumda çok çok düşük olasılıklar için yargılamayı sürüncemede bırakmanın da anlamı yoktur.

    savcı: yine yoğunluk, burada da en büyük sıkıntıdır. az önce bahsi geçen içtihat desteğinin yanında, fiziki koşullar olarak da savcılar -tıpkı hakimler gibi- yetersiz imkanlara sahiptir. savcı başına yüzlerce dosya düşmesinin yanında, insanımızın da işi yokuşa sürdüğü muhakkaktır. gerekli gereksiz her şeyi yargı yoluna taşıyan insanlar, gerçekten sıkıntı yaşayan insanların hakkını da bir nevi gasp etmektedir. bu faşitsçe ya da diktatörce bir tutum olarak algılanmamalıdır. söz gelimi, ufak bir komşu kavgası sonrasında olayı abartıp karşı tarafın başını ağrıtmak isteyen şahıs, savcılığa başvurarak koruma tedbiri talep ederken; eski kocası tarafından tehdit edilen kadının yardım talebi sonuçsuz kalabiliyor ve bazen gazetelerden de okuduğumuz üzere, iş ölüme kadar gidebiliyor.

    avukat: avukatlar, -şimdilik- belirli bir sınav sonucunda mesleğe kabul edilmediklerinden ve çoğu zaman işlerinin kamu hizmeti boyutunu da ıskalayarak kendilerini geliştirmeden, sıklıkla uzmanlaşmaksızın bakkaliye zihniyetiyle iş yaptıklarından, sisteme ciddi şekilde zarar verirler. elbetteki herkesi itham etmek mantıksız olacaktır ama ne yazıkki mesleğin imajı bu yöndedir. yerel mahkemece karara bağlanan dosyayı, temyiz sonucunun olumsuz olacağını öngörmesine rağmen, sırf para kazanmak ya da müvekkilini oyalamak amacıyla yüksek mahkemeyi taşıyan avukatlara fazlasıyla rastlıyoruz. oysa ki girişte bahsedildiği üzere, avukatlık bir yönüyle serbest faaliyettir ancak diğer yönüyle de kamu hizmetine dahildir.

    bilirkişilik: aslında bu bir saç ayağı olmamasına rağmen, hakimlerin iş yükünün günden güne artmasıyla, önemleri hayati noktaya gelmiştir. artık insanlar "avukat tutma, bilirkişi tut" düsturuna inanır olmuştur ve bu da adil yargılamanın önündeki en büyük engeldir. öte yandan hakimler, artık salt hukuki uyuşmazlıklarda bile bilirkişi yardımına başvurur olmuşlardır ki bu açıkça mevzuata ve akla aykırıdır.

    tabi en sorun, devletin tüm bunlar karşısında eylemsiz kalmasıdır. sorunlar bellidir ancak çoğu sorunun çözümü mali kaynağa gebe olduğundan, felç olmuş sistem ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. aksak bir anayasayla, ki 82 anayasasına göre "devlet, mali ve sosyal imkanları ölçüsünde faaliyet gösterir", olmayan mali kaynaklarla sistemin işlerlik kazanması pek mümkün görünmemektedir.

    amin.
    2 ...
  16. 68.
  17. şöyle;

    2 iki gün önce komşumuzun 17 yaşındaki oğlu tutuklandı. gerekçe siyasi pankart asmak, terör örgütü üyeliği vs.vs. delil olarak sunulan kamera kayıtlarının resimlerini gördüm. bahsi geçen komşu oğluyla resimdeki adamın (adam diyorum çünkü en az 35 yaşında) uzaktan yakından hiç bir alakası yok.

    şimdi bu çocuğun boşu boşuna yattığını en iyi kendi biliyor. içeride kalacağı süre içinde tek düşüneceği şey bu. annesi babası perişan. mahalleli şokta. hiç bir hakim, savcı vs. bu resimlere bakmadı mı? hiç göz nizam yok mu?

    adalet veya adil davranma nerede? sistem nerede? bu çocuk 2 hafta sonra üniversiteye başlayıp öğretmenlik okuyacaktı hemde türkçe. yani çocuklara, çocuklarımıza yaşadığı memleketin dilini öğretecekti.

    bu saatten sonra okur mu? okursa ne öğretir?
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük