kadınların beynini ve özgürlüklerini kısıtlamakla kalmayıp, onları görüntü olarak da iğrenç birer varlık haline getiren, inanç için takıldığı hususunda ciddi iddiaların kamuoyunda zaman zaman tartışıldığını gördüğümüz fakat buna asla inanmayıp, onun tamamiyle siyasi çıkar için takılan bir bez parçası olduğu konusunda ısrar edip sonunda da haklı çıktığımız türban adlı nesnenin kadın milletvekilleri aracılığıyla bir şekilde içerisine girmiş olduğu meclisimizin; büyük çoğunluğu çağdaş, ilerici ve aydın olan milletimizin 'işte atatürk türkiyesine yakışan meclis budur' diyerek sonuna kadar arkasında duracağı bir meclis olmaktan çıkmış olup, artık tarikatlerin meclisi haline gelmesi durumudur.
o 4 kadın atamızın kurduğu meclise alkışlar eşliğinde girdiğinde, ben de anıtkabir e giriyordum, gözyaşları eşliğinde... utanarak girdim biraz, ellerim de titriyordu... atamın mozalesine bakamıyordum, bakmaya yüzüm yoktu; mirasına, cumhuriyetine sahip çıkamamıştık çünkü. diz çöküp, affet diye yalvardım atama... o beni affederdi yüksek ihtimalle, çünkü o affediciydi. neticede bir sürü vatan hainini idam etmeyip affetmişti o... ama ben kendimi affedebilir miydim? tabii ki hayır. ömrüm boyunca da affedemem kendimi.
o 4 türbanlı mecliste şen kahkahalarla soru önergesi verirken, acaba atamın kemikleri sızlıyor mudur? bulutların üzerinde ülkesini ve milletini izlerken 'ne olacak şimdi halleri' diye içlenip gözyaşı döküyor mudur acaba? o gözyaşları, ülkesinin üzerine rahmet gibi tane tane düşüyor mudur... ahh atam ahh... ama üzülme sen! senin ışığınla güneş gibi doğacağız ülkemizin üzerine. yeniden laik ve demokratik türkiye yi kuracağız! işte o zaman, sen rahat uyuyacaksın atam... yaşa mustafa kemal paşa yaşa!
''bırak onlar örtünsün, örtünsün ki fazla zeka etrafa fışkırmasın. sen işini yap, milletini savun. ne kadar görmezden gelirsen o kadar açacaklar bir taraflarını. bu yüzden türbanın girdiği meclisten korkma insanoğlu...'' dedirten olaydır.
Kemoşlardaki hazımsızlığın hala geçmediğini anladığım söylem. O z aman teselliye devam.girdi mi yavruuun girdi mi guzuuuum girdi mi gövercinim girdi mi ? Neresi acımış benim kemoşumun.şaka bir yana sikeeeeeeeee sikeeeeeeeee kabul ettirdik olay kapandı.
Haci sen bunu ne içerek hangi kafayla yazdın merak ettim valla. Çok sevdiğin Atatürk'ün annesi de kapalıydı. Aynı ata meclisi açarken, emirlerine saygı göstermediğin kur'an okutarak o meclisi açtı, gitmişken kabire bi fatiha okusaydın ruhu da rahat ederdi.
(bkz: dinimizce başını örtmek farzdır.) bik bik bik ötmeyle müslüman olunmuyor. Boş konuşmalardan sıyrılamayan chp zihniyetinin boş muhalefet biçimlerinden sadece biridir bu söylem.
artık böyle başlıklardan daral geldi anasını diyecek kadar olunan entry.ne oldu canım cicim böreğim hani demokrasi hür irade özgürlük söylemlerinize ne oldu, .m benim istediğime verir bebek benim ister doğururum ister kürtaj yaparım diye meydanlara inerken özgürlük arayışı ama başörtüsü ile meclise girince ihanet oluyor öyle mi? büyüyün artık büyüyün, elinden şekeri alınmış çocuk gibi zırlayacağınıza bu vatan için bu millet için hangi güzel oluşumları yapabiliriz diye kafa yorun artık.size gelince özgürlük başkalarına gelince tükrük öyle mi? gözlerim doldu.vahh vahh vahh.
ama o milletvekillerine de şimdiye kadar neden başörtüsünüzü takmadınız makam için inançınızdan neden taviz verdiniz diye soru sormakta gelmiyor değil insanın aklına.
yıllarca bu şekilcilikten bu ülke çok çekti sayın yazarlar, bırakın arkadaş kim nasıl istiyorsa o şekilde takılsın. önemli olan kişinin türbanlı ya da saçı açık, peçeli ya da mini etekli olması değildir! eğer bu milletin vekiliyse, halkı temsil etmek için girmişse o meclise bize ancak ülke için ne yapıp yapmadığını sorgulamak düşer ancak. vitrine takılmayın iklime bakın sayın yazarlar.
ben akepeli değilim, hiç bir zaman bu partiye de oy vermedim ve vermeyeceğim de, yaptıkları işlerin çoğunu onaylamıyorum ama objektif bakıldığında da bu olayı çok büyütmemek gerekir, bırakın geçsinler bırakın yapsınlar.
türban siyasi bir simgedir. laik bir düzende milletvekilleri her inanca aynı mesafede kalmak zorundadırlar. türban takan birisinin her kesime karşı aynı mesafede kalması ve öyle görülmesi mümkün değildir. bu açıdan bir kesimi temsil eden bir meclis tüm halkın meclisi olmaktan uzaktır.
bunların kamu kuralından anladığı kamunun tarafsız olmaya çalışıp, dinlerden soyutlanmaları. bu sakat bir düşünce. sırf biri kamuda çalışıyor diye kendi kişiliğini ve görünümü dinden soyutlamak zorunda değil. sonuçta onlarda bir insan. ama zorla kendi inandığı şeyi başkasına benimsetmeye çalışmak asıl özgürlüğe aykırıdır dayatmacılıktır. bir ülke, kendinde var olan renkleri kardeşçe yönetmeye çalışmalıdır, dışlayarak, alt tabakalara atarak veya kamudan soyutlayarak değil. şimdi de bazıları diyiyor " çocuklarımıza örnek oluyorlar, çocuklar onları rol model olarak algılıyor" evet çocukların etkilenip etkilenmemesi de kendi seçimlerine kalmış. normaldir insan insandan etkilenebilir. ona bakarsın şuan ki gençlikte küpe takan erkekleri, açıklığın sınırlarını zorlayan kadınları rol model olarak onlara özeniyorlar.