arkadaşınız yavaş yavaş dilinin altındakileri ortaya çıkarmıyor.ki bu düşünce de ne kadar hayalperest bir karşı görüşle tartışmaya çalışıldığını gözler önüne seriyor.vuhuu.yavaş yavaş belli ediyorum içimdeki şeytanı.yaşasın şeriat falan.nasıl.
yazılanların ilk ve son cümlelerini okumamın (ki bu sadece arkadasın bir girisi icin gecerli arkadasın tavsiyesinde olduğu gibi takip edenler cümle cümle verdiğim cevapları göreceklerdir) nedeni artık baymasındandır efendim.laf çarpıtmada usta olduklarını,ne kadar hayalperest olduklarını en basitinden yavaş yavaş dil altındakileri cıkarıyo bu ipne tespitiyle anlayabiliyoruz.aç bunu da.bir daha dönmeye imkanım pek yok gibi nasılsa.(sonuna da şöyleyiz böyleyiz bunlar şöyle işte biz haklıyız görüyo musun sözlük tadında bi şeyler yaz.aferin)
kısaca karşı düşüncenin görüşlerini aldım zira sondan ikinci entrysinde tamamen böyle bir mana çıkıyor.entry numarası veremeyecek kadar serinim efendim.çekin çıkarın.
işçilerden hala bahsediyorum efendim hala bahsediyo musun gibi mantığı da biz karşı görüşte çok gördük.bu tartısma kültürü olmayanların basit bir aşağıya alma çabasıdır o kadar.eğer ben söz konusu 3 alıntı yapılan yere hakkıyla cevap verebilmişsem,teşbihi de anlatabilmişsem (Ki teşbihi bilmenin ölçüsü de onu giri içinde kullanmaktan geçiyormuş.ilginç) bahsederim efendim.
konumunu bilmediği bir insan için 10 yıl sonra şunu bunu yapacak diyen birine laf zaten anlatılmaz,alkışlanır o insan.aferin.
tartışma mantığını ''göt ettim reis'' mantığıyla kavrayabilmiş. argüman üretmeyi dedikodu mantığıyla tescilleyip laf sokma olarak algılayanları hoş görelim. nitekim kapasite misyon meselesi, elden ne gelir. kendi cümlelerini bile algılamayıp, dahası yazılanların bile ilk ve son cümlelerini okuyan bir arkadaştan da 'al sana amuğa koyum burda böyle dedin şurda şöyle' dedin, algısından başka bir şey bekleyemeyiz. sonuç fazlasıyla ortada.
yavaş yavaş dilinin altındakileri ortaya sermeye başlıyor arkadaş, ancak on yıl sonra ne hal alır düşünmek bile istemeyiz. üşenmişmiş, ah yazık, o kadar bol vakti var ki üşenmiş, hamuğa goyum olarak algılamış. algılarına zeval gelmeye bu arkadaşın, birkaç entry öncesinden de kafa sokmasıyla tanıdığımız için bu arkadaşı hezeyanlarına gülüyoruz mütemadiyen.
elbette tartışma metinlerini okuyan alacağını almıştır da, tartıştığımız kişi ne almış bu şüpheli. mesela ''göt ettim reis'' mantığını cıkarabilmiş, kendi argümanlarıyla karşı karşıya kaldığında ise ''homuğa goyum'' diyebilmiş. bunu almış kısaca.
arkadaş on yıl sonra fezaya ulaşabileceğini düşündükten sonra, celişkilerden de bahsetmiş. birbiriyle celişkili ''olmayan cümlelerini'' cekmiş cıkarmışız. bu hızla kesinlikle fezaya ulaşacaktır, nitekim kurmacanın, teşbihin ne olduğunu bilmeyip örnekler vermeye calışan birinden elbette celişkiler konusunda da tutarlı olmasını bekleyemeyiz. gecmiş entry'ler duruyor silmedik.
demokrasiden bahsedilmesine ise cok gülmüş, ''ironi'' var demiş. arkadaşın kavramlar konusunda büyük eksiklikleri var. ironi demiş. e tabi demokrasiyi, hesap sorma kültürünü sandıktan ibaret sanarsanız, karşı tarafın demokrasi üzerindeki cümleleri ironi kalır, onu da allah'a havale edersiniz (başka argümanları da yok zaten). seni kimsenin sınadığı yok, yazdıklarına göz gezdir sadece.
hala işçi v.b konularda cümleler edebiliyor, ilginç. ancak, arkadaşın demokrasi anlayışının nevi şahsına münhasır olmadığını bildiğimiz için, kıvrak manevralara da ihtiyac duymuyoruz. tanıyoruz bu zihniyeti.
on yıl sonrası için sözleşmek yerine bu arkadaşın, tartışma kültürünün hezeyan üzerine argüman üretmek olmadığını kavraması gerekir. on yıl sonra bile belki fezaya ulaşmak için işine yarar.
yazılanları sabredip okuyanlar, iyice okusunlar, bu siyasal islamcıların demokrasi anlayışlarını iyice bir görsünler. dillerinden düşürmedikleri demokrasilerinin ne olduğunu görsünler. zaten bunun için bu ''laf koduculara'' vakit ayırıyoruz. hem de kendileri gibi ''hanuğa goyum'' cıkarımlarını yapamayacak kadar da seriniz.
yolda yürürken hemcinslerine asla yol vermedikleri, otobüste yol ücretini ısrarla kalkmadan başkalarına uzattırdıkları ve her defasında/her konuda "bayan" olduklarını ima ettikleri için* tersini düşündüğüm sanrıdır.
her şey oldu bitti göt ettim herifi reis mantığıyla hareket edenlerin evirip çevirip aynı cümleleri kullandığı tartışma konusu.
maalesef ki karşı görüşü cümleleri ayıklayıp 'al sana amuğa koyum burda böyle dedin şurda şöyle' gibi bi tezle gelmeyi canı istememektedir.ne lan öyle cümle cümle ayıklayacaksın ? vakit değerli.
kurmaca yazılar içinse metinleri tam olarak buraya çekip çıkarmaya üşensem de hemen her girinizde 'siz örtüsüz kadınların haklarını gözetmiyosunuz,sadece türban odaklı bir demokrası anlayışınız var.' cümleleri evirilip çevirilip sunuluyordu savunma diye.beni bu tartışmadan usandıran da bu oldu.
sonuç itibariyle tartışma metinlerini okuyan alacağını almıştır.etkileşime kimlerin acık kimleri kapalı olduğunu da tartmıştır zihninde.
başarılar dileklerine teşekkür edilir ancak sonundaki başarabilir mi acaba tarzı cümleler komik durmuş.yerimizi biliyoruz inşallah,10 sene sonra da buralarda olabilirse arkadaş,yerimizi o da bilecektir.ancak bu arkadaşın yapacakları 1 sayfa entry dizip birbiriyle çelişkili olmayan yerleri karşı taraftan çekip çelişkiliymiş gibi gösterdikten sonra sahte bir tatmin oluşturmaktan öteye geçemeyecektir.üniversiteye türbanı sokmayan zihniyetin tek malzemesi budur:laf çarpıtmaları.
sac baş yoldurtuyormuş. ki muhtemelen öyledir. buyrun, neden sacın ve başın yolunduğunu ortaya koyalım.
bazı arkadasların anlamamakta defalarca ısrar ettiği artık saç baş yoldurttuğu durum.
ilk cümleleriyle son cümlelerini okumakla yetindim.bu arkadas yine kendiyle celisiyor,yine kendiyle celisiyor
( fgfg)
arkadaş tartışmanın başından beri zaten yazılanları, büyük ihtimalle ilk cümlelerini ve son cümlelerini okudu, nitekim ısrarla vurguladık yazılanlar okunsun diye, ama okunmadı. eğer okunsaydı, tutarlı, ciddi bir tartışma yürütülebilirdi ve sonuç itibariyle yürütülmedi. biliyoruz ki tartışma yapılırken konuya hakimiyetin olması gerektiği ve bir de yazılanların da okunmasının önemi vardır, bunlar olmazsa sonuç böyle garip bir hal alır, absürtleşir.
arkadaş kimi suçlayacağını şaşırmışmış. ancak yazılanlar sabredilip eğer okunsaydı, anlatılmak istenenler üzerinden sonuç çıkarılıp buna göre bir yargıya varılmak istenseydi, kimi suçlayacağını görmüş olurdu. ancak, dediğimiz gibi, bu demokrasi anlayışı en ufak bir sorgu muhakemesinden uzak ve bir özeleştiri kültürü yok.
malesef ki, herkesin daha net görebilmesi için ''kes kopyala'' bu tartışma seyrinde çok önemliydi, bakın arkadaş ne demiş:
keşke yüz yüze görüşebilme imkanımız olsaydı diyorum çünkü bu şekilde yapılan laf çarpıtmalarıyla bir yere varılamayacağını sözlük hayatım yeni olmasına rağmen tecrübe edindim.gerçekten pes diyorum ve hakikaten üzülüyorum
( fgfg)
peki biz bir önceki entry'de ne demiştik:
şimdi tek bir soru kendisine, hangi argümanına karşı bir kurmaca yazı bulacak, hemen ilk yazısında belirtsin, belirtsin bakalım da yazılanları nasıl okumuş, nasıl algılamış, aynı zamanda hepimiz de bir öğrenelim bakalım kurmacanın ne olduğunu. dahası yazımda suçlama! bile olduğundan bahsetmiş, ''inanılmaz'' parlak bir zeka ile karşı karşıyayız. bakalım bu arkadaş bizi hangi yeni entry'leri ile hangi yeni dumurlara sürükleyecek, merak içinde bekliyorum
( benim bir önceki entry' den bir parca)
bir defa üzülmeye hiç gerek yok. laf carpıtmaları nedir ne değildir, ortaya konur, yapılan bir tartışmada bu iddianın içi doldurulur. malesef içi boş, muğlak, havada kalmış argümanlara cevap vermek zaten yorucu, dahası gereksiz, sonuçta bu iddiaları bile alt alta koymak yeterince zihin acıcı.
özet olarak vurgu yaptığı yazsısında arkadaş, olgulardan ve gerekliliklerden dem vurmuş, ancak bir kaç entry üstte bunların cevabını verdik. özgürlüklerin, yani genel anlamda özgürlüklerin sınıfsal temelden koparılıp, bir yaşam tarzına dönüştürülmesi ve bunun sakıncalarından bahsettik. bu gün zemzem towers'lardan tutun da, ''islami burjuvazi'' denilen olgunun bile, sisyasal islamın, özgürlük anlayışının neresinde olduğunu (nelere kadir olduğunu) göstermeye yetecek ve artacaktır da.
son olarak, biz bu arkadaşın öğrenim hayatında başarı dileyelim. ancak, ''türbanlı kardeşleri'' için harcadığı boş zamanı, ülke sorunlarını bütünlükle kavrayabilmesi, bu ülkede nelerin olup bittiğini, en azından harc parasını ödeyemediği için için okula gidemeyen binlerce ''gercek mağdur'' kardeşleri için de harcamasını salık veririz. üstün körü bir demokrasi anlayışının, on yıl sonra bile bu ülkeye katacağı bir şeyin olup olmayacağı sadece şüphe taşımaktadır, başka bir şey değil.
evet, son olarak şunu da söyleyerek son verelim. bu tartışma biraz olsun faydalı olmuştur. dilinden demokrasiyi düşürmeyenlerin, demokrasi anlayışlarını ortaya koymuştur. hayatın gerceklerinden kopuk bir anlayışın, biraz olsun görülebilmesini sağlamıştır. demokrasi, sınıfsal bir nitelik taşır ve demokrasi birilerinin pragmatik siyasal kültürünün değirmenine su taşımayacak kadar da değerlidir.
hadi selametle.
bazı arkadasların anlamamakta defalarca ısrar ettiği artık saç baş yoldurttuğu durum.
ilk cümleleriyle son cümlelerini okumakla yetindim.bu arkadas yine kendiyle celisiyor,yine kendiyle celisiyor.
ortalarını okudum da diğer entrylerinden hiç bir farkı yok ama ben şu vaktime kadar dertlerini düşüncelerini doğru düzgün ortaya dökebilen bir insan olarak kimi suçlayacağımı şaşırmış durumdayım.
keşke yüz yüze görüşebilme imkanımız olsaydı diyorum çünkü bu şekilde yapılan laf çarpıtmalarıyla bir yere varılamayacağını sözlük hayatım yeni olmasına rağmen tecrübe edindim.gerçekten pes diyorum ve hakikaten üzülüyorum.
neyse.özet geçecek olursak diğer ülkelerin siyasi yaşamlarını da bir olgu olarak kabul edersek bu olgulardan bizim ülkemiz de etkilenmeliydi bence.çünkü diğer olgular gerçekten yarattıkları bu özgür ortamın etkisiyle -sadece bu yüzden demiyorum,yani özgürlükten kastım burada başörtüsü özgürlüğü,diğer özgürlüklerin karşısında değilim kardeşim.of...- bilimde bizden ilerideler.yani işleyen,başarıya götüren bir olguyu biz nasıl olguların birbirini etkilemesine inanan insanlar olarak senelerdir reddediyoruz bu çelişkiyi sorgulamak istemiştim. -biz derken.neyse ya.bsg-
yine söylemek istediğim türbanın islami hayatta bir ölçü olmadığı ama gerekli olduğuydu.türbanlı olmayan ama gönlü gerçekten islamla yoğrulmuş insanlardan da feyz alınabileceğiydi.
amcasını öldürüp ciğerini çıkaran bir insanı bile 'benim dinim değil ki allah'ın dini' diyerek affeden bir rasulün (sav) ümmetinden biri olarak bu yüzden başörtüsü takmayanlara laf atmadım,atamam.bu yüzden aklı türbanla düğümlenmiş biri olarak gösterilmem üzer beni.burada bana iftira edildiğini düşünürüm.
işçilerin de haklarının gözetilmesine inanan biriyim.ki çarpıttığınız noktalardan biri de bu.
her neyse efendim.malum önümüz bayram.bayram sonrası ise öğretim kurumları ciddiye biniyor anlarsınız.demem o ki bu seviyeli olmasını istediğim tartışmayla beraber sözlük hayatımdan öğrenim hayatıma geçiş yapayım.bu giriyle beraber şu kısa süreli sözlük hayatıma da son verip bu tartışmada sözü geçen türbanlı kardeşlerim için harcadığım boş zamanı yine onlar için ilme harcayarak dengeleyeyim.çok değil;10 sene sonra işimiz olacak çünkü bu gibi hakları savunabilmemiz için.
hala yazılanlardan ve türban meselesinde ki yazılanları anlamamış arkadaş, anlamamakta da ısrarlı, öyle ki sonuç bile cıkarmaya calışmış. hala kendi kafasına göre bir ''şeylerin karşısında'' durduğumdan bahsetmiş, yazılanlar okunmazsa böyle olur tabi, ezberlerle olmaz da dedik, peki önceki entry'lerde ben ne dedim, arkadaş okumuyor ya da okuduğunu anlamıyor. kendisine bir daha, bir daha okuması ve algılayış kolaylığı sağlaması için ne dediğimizi keselim, kopyalayalım yapıştıralım.
1- mazlum edebiyatı yapmak türban takan kızlar için olmasa bile, bu kızların belli mücadelelerinin üstünden gecinenlerin, dahası, onların da haklarını gaspedenlerin(sadece sünnet ve ayetlerle olmuyor bu iş) argümanıdır. yani burda verilmiş tepki siyasal islam'ın özeleştirisizlik kültürüyle doğru orantılıdır, faydacı siyasetleriyle ilgilidir. (anlamadan yazılmış, konu dışı yazılar direk mazlum dili ve edebiyatı ödülüne de layıktır, demedi demeyin sonra)
(benim entrymden bir parca)
peki bu arakadaş ne demiş yani fgfg : diyorum ki siz işçiler için haklarınızı ararken türbanlılar için hakkını arayanlara karşı gelemezsiniz.bu alıntı yaptığınız ilk satırlarım
şimdi önce buradan başlayalım madem, dedik usanmadan anlatacağız diye...
bana aferin diyerek nasıl bir ironi ''üstadı'' olduğunu ortaya sacmış bu arkadaş, kaç entry'dir bahsediyoruz, türbanlısı, tübansızı olmaz bu işin, bunu dedik.
dedik ki, demokratik hak ve talepler sınıfsal bir nitelik taşır, bir kategorizasyon burada olamaz. hatta dedik ki hak gaspı herhangi bir tercih dinlemez, sadece gaspeder diye. hatta daha iyi anlasın diye örnekler bile verdik, hepsi gecmiş entry'lerde durmaktadır.
arkadaşın yazsının bir yerinde bir benzetme gören olursa ''allah lillah aşkına'' belirtsin. kafa karışıklığı ile yazılanlardan ''lan ben teşbih yaptım'' denerek sıyrılınamaz. yoksa teşbihin de ne olduğunu bu arkadaş ile konuşmak, anlatmak zorunda kalacağız.
''türbanlı işçi ne yahu''
(fgfg)
ne denir bilmiyorum. neden bahsettiğini anlayan beri gelsin...
tavsiye verebilmek için kaç giridir sorduğum sorulardan sadece bir kaçının üstüne yüklenmekten,ufak çocukların alaycı cümlelerinden öteye geçememekten sıyrılmanız gerekir önce.anladın
(fgfg)
hem de nasıl anladım!!! söylenecek pek bir şey yok, henüz konudan, yani benim öznelimde yazılanlardan habersiz bu arkadaş, laf kalabalığı yaparak siyaset yağacağı durumunda son derece net ve ısrarlı. ama diyoruz ya, en azından yazılanlar orada duruyor.
ne sormuş, neye cevap alamamış kendisi bile bilmiyor, yeri geliyor sandıktan bahsediyor tutmuyor, teşbih var diyor tutmuyor, diyor da diyor bu arkadaş.
kurmaca olgulardan bahsedilmesi ise daha vahim bir durum çünkü entrylerimde başı açık kadınlarla alakalı tek sert cümle göremeyeceğiniz halde * bana yapılan ''sadece türban hakkını savunuyosun kadının. onun sosyal yaşamını daraltıyosun.tu kakasın sen'' suçlaması var.''allah lillah'' aşkına soruyorum bu kurmacayı kimin yaptığını ayan beyan ortaya çıkarmıyor mu ?
(fgfg)
böyle bir tartışma anlayışıyla yazıştığınız zaman, kes kopyala yapmak elzem bir hal alıyor. şimdi bazı kavramları doğru anlamış; fakat eksik anlamış. dahası bu tespit tamamen yüzeysel. birincisi başı acık kadınlara sert cümle söylemeyi gerektirecek bir tartışma halihazırda yürütmüyoruz; ancak kafa o kadar türbanlı-türbansız dumuruna sıkışmış ki, hala anlamsız bir şekile, ''ama ben böyle demedim'' diyebiliyor. iyi diyor da bunu söylemeyi gerektiren, gerektirecek bir konu yok zaten ortada, paniğe gerek yok önce. kurmaca nedir, ne değildir bundan da habersiz yazıyor bu arkadaş. şimdi tek bir soru kendisine, hangi argümanına karşı bir kurmaca yazı bulacak, hemen ilk yazısında belirtsin, belirtsin bakalım da yazılanları nasıl okumuş, nasıl algılamış, aynı zamanda hepimiz de bir öğrenelim bakalım kurmacanın ne olduğunu. dahası yazımda suçlama! bile olduğundan bahsetmiş, ''inanılmaz'' parlak bir zeka ile karşı karşıyayız. bakalım bu arkadaş bizi hangi yeni entry'leri ile hangi yeni dumurlara sürükleyecek, merak içinde bekliyorum
.
kısaca belirtirsek, demokrasiyi sadece sandıktan, akp'nin pragmatik siyasetlerinden ibaret görenlerin, demokrasi anlayışları siyasi sorgulama mekanizmasından bile uzak olanların, kadınların yaşadığı sömürüye de ne söyleyeceğini merak bile etmiyorum. sadece kadınlar üzerinden siyasi salvolardan vazgecmeleri, o çok düşündükleri kadınlar için daha ilerletici ve faydalı olacaktır. hatta savunduklarını iddia ettikleri, yaşatılan hiçbir sömürüden ayrı düşünülemeyen türbanlı kızlar için bile...
son olarak bir tavsiye ile bitirelim de, kendisi için de aydınlatıcı olsun. tartışma yapılıyor ise, bunun bir konusu vardır. yani karşı tarafın yönelttikleri ve senin ürettiğin ya da üretebildiğin argümanlarla da ilgilidir bu. yani, kendi kurmucalarımızı ortaya koyup, kendimiz çalıp, kendimiz oynamayız.
gerikafalı zatların anlayamadığı gerçek. Bide duygu sömürüsü yaparlar televizyonda bu kızların başı zorla kapatıldı diye. Ama kendileride ; kendi rızası ile kapanmış kişilerin başını zorla açıyor.ee... senin ondan ne farkın kaldı? açınca medeni kapayınca gerici mi olunuyor?
bizden diye bir kavram var ya türkiye'de. bu kavramın içine dahil olmak için bir şey yapmanız da gerekmiyor. türkü seviyorsunuz diyelim, başka bir türkü sever sizi bizden diye tanımlayabiliyor. bir de sizin gibi olmayanlar var. "olsun onlar da insan" deyip aslında ötekileştirdiğinizi farketmeden, size göre gayet normal bir cümle kuruyorsunuz. önce insan diyemediğimiz için olsun türbanlı da insan diyebiliyoruz, önce türbanlı yani farklı olması geliyor maalesef. belki herşeyden önce bunu değiştirmemiz gerekiyordur. uzaylı da olsa insan insandır diyordu arif gora'da. ne kadar absürt bir cümle. türbanlıların da insan olduğu gerçeği cümlesi de öyle.
yok kardeşim yok.şu alıntı yaptığın üç maddenin birbirleriyle zıtlık oluşturduğunu düşünüyorsan olmaz.bir göz bu kadar hakikatlere,bir beyin bu kadar etkileşime kapalı olamaz.gerçekten şu alıntı yaptığınız 3 madde çok komik bir görüntü oluşturuyor.biri baksın şu cümlelerime.neresinde bir çelişki var neresinde.delirmek üzereyim.
diyorum ki siz işçiler için haklarınızı ararken türbanlılar için hakkını arayanlara karşı gelemezsiniz.bu alıntı yaptığınız ilk satırlarım.
türbanlıların ve işçilerin haklarının yenmesinde ortak olduklarından bahsettim demişim.ilk satırla çelişen hiç bir şey yok.
türbanlı kızın işçi olma ihtimaline ise güldüm haliyle.tekrar söylüyorum benzetme yapılan unsurları bütünüyle birbirine bağlayamazsınııııız.bu iki grup hak la rı nın yen me si yö nün den ben zer dir bun la rın a ra sın da da ha fazla bir bağ ku ru la maz.bir or tak nok ta ol du ğun da i ki un sur bir bi ri ne eş sa yı la maz.o yüzden de tür ban lı iş çi de mek saç ma dır.üst te ki a lın tı ya pı lan i ki kı sım la çe liş me mek te dir !
kurmaca olgulardan bahsedilmesi ise daha vahim bir durum çünkü entrylerimde başı açık kadınlarla alakalı tek sert cümle göremeyeceğiniz halde * bana yapılan ''sadece türban hakkını savunuyosun kadının. onun sosyal yaşamını daraltıyosun.tu kakasın sen'' suçlaması var.''allah lillah'' aşkına soruyorum bu kurmacayı kimin yaptığını ayan beyan ortaya çıkarmıyor mu ?
yazımda teşbih olup olmaması teşbih üzerinden yapılan çarpıtmalara cevap vermemem için sebep değil.hele hele benzetilen öğelerin arasında tamlama kurarsan orada işe el atmak zorunda hissederim kendimi.türbanlı işçi ne yahu ? buyrun bir çarpıtma daha.aferin.
tavsiye verebilmek için kaç giridir sorduğum sorulardan sadece bir kaçının üstüne yüklenmekten,ufak çocukların alaycı cümlelerinden öteye geçememekten sıyrılmanız gerekir önce.anladın ?
tartışma seyriyle ilgili kurmaca olgularla bir tartışmanın yürütülemeyeceği bir gercek, öyle bir gercek var biliyoruz da, arkadaş tüm bu gerceklere sırtını cevirerek şimdi de teşbih sanatı konusunda derin analizlere girişmiş, tek kelimeyle alkışı hakediyor ne diyelim. arkadaşın yazısında herhangi bir teşbih olmaması yine ayrı bir yana, laf kalabalığına boğularak konuyu anladım aslında ben ispatına girişilmesi de bir o kadar sakat. ha, siyasi herhangi bir mevzu hakkında ki performansını ben yine de teşbih konusuna yönlendirmesini kendisine şiddetle tavsiye ederim.
ilk olarak şöyle başlayalım, akp'nin kime neyi göstereceği demokrasinin, demokrasi hayatının bir cıtası olamaz. biliyoruz ki milyonlarca yıllık tarihe sahip insan aklı, sandığımızdan daha yaratıcı ve güçlü. ayrıca, diğer bir entry'de basettiğim gibi siyaset ve demokrasi sadece sandık endeksli değildir. yani sonuç olarak, olguların birbirini etkilemesi meselesini malesef yine anlamamışsınız, ki bu konu üzerinde artık ısrarcı da değilim, nitekim o konuda anlatılmak istenilenlerin hiçbirini karşılamamaktadır, yani karşılık gelmemektedir.
nitekim sürekli aynı şeyleri yazarak, bir cevap vermiş değilsiniz, hali hazırda bu yazı diğer anlatılanların basit bir maddeleşmiş hali, bu konulara diğer entrylerde değindik, rahatlıkla okunabilir.
şimdi bu arkadaşın beni carpıttınız dediği cümleyi ve aslında demek istediğini iddia ettiği cümleleri alt alta getirelim ve kararı yazılanları okuyanlara bırakalım da, nasıl bir tartışma yürütüldüğünü herkes iyice bir görsün.
- siz işçiler için hakkınızı ararken mazlum edebiyatı değil kahramanlık oluyor da bu arkadaşlar haklarını ararken mazlum edebiyatı oluyor öyle mi ? (aç burdan işçileri de sevmiyoruz biz.hı hı.aferin)
( fgfg)
-türban olmamasını işçi olmamasına bağlamadım sadece türbanlılar ile işçilerin haklarının yenmesinde ortak olduğundan bahsettim.allah lillah aşkına çarpıtmayın artık şu cümlelerimi.
( fgfg)
-3-türbanlı kızın işçi olma ihtimali var demedim laf çarpıtmanın da bu kadar ilerisi artık.
bak arkadaşım teşbih sanatı vardır.yani benzetme
( fgfg) bu arkadaşın madde üçü ile ilgili ne dediğini anlayan var mı, ya da neyden bahsettiğini anlayan?
arkadaş allah lillah aşkına çarpıtmamamı istemiş, carpıttığımı iddia ettiği argümanlarının bir tekine dokunmadan yapıştırdım, buyrun yukarda durmaktadır, zahmet edip okuyan arkadaşlar bir çarpıtma olup olmadığına rahatlıkla karar verebilirler. ya da ''carpıtma'' derken komik duruma nasıl düşülür bunu da görebilirler. ki benim bu argümanlara ne cevap getirdiğim de gayet ortadayken hem de, çok ilginç ve de komik.
sonuç olarak, neyle nasıl tartıştığımız ortada, henüz kendi yazdıklarını bile bir şekilde tahrip ederek, üzerine allah lillah dileyerek bu işler olmaz. kendi yazdıklarımızdan haberdar olmamamak bana göre en büyük sıcış emareleridir, ancak arkadaş anlamadığı, dahası yazdıklarından haberdar olmadan bizden de bir sıcış aramış. neyse yazdıklarım ve arkadaşın yazdıkları gayet acık ve net görülüyorlar neyse ki.
hafif meşrep ulusalcı söylemi, lan oglum onlarda insan!!!
lan onlar zaten insan, tartışılan türbanlıların insan olup olmadıgı degil ki, katiller sürüsüne sahip çıkan, hatta bu katiller sürüsüne fikir, para ve moral destek veren, onlar için dogal olarak kaos için binlerce kişi toplayıp mitingler düzenleyen, sulandırmaya çalıştıkları davada pkk nında bu katillerin uzantısı oldugu anlaşılan ulusalcılar insan mı acaba, benim şahsen şüphem var.
Doğruluğu kesinlikle kanıtlanmış bir hipotezdir Artık kanunda olmuştur.Açık ya da kapalı insanları örtünmelerinden dolayı insan olup olmama kriterine koymak tamamen kınanmalık bir harekettir.
1-bu kızların belli mücadeleleri demişsiniz:unutmayın ki siz de bu kızların mücadelelerine karşı geldiğiniz sürece dolaylı yoldan da olsa -sizin zihninizdeki- sağ görüşün bir neferisiniz.sizin düşüncenize göre siz bu kızlara zıt baktıkça akp'nin de ekmeğine yağ sürülmeyecek mi ? akp her karşısında olan görüşteki insanı türbanlılara gösterip 'bakın size laga luga gelin bize oy verin' demeyecek mi ? türbanlı kızları çekmenin,onlara derdinizin türbanlarıyla alakalı olmadığını göstermenin bir yolu,en iyi yolu da bu değil mi ? bu şekilde de olguların birbirini etkilemesi yasası'na türbanlıların ne kadar açık olduğunu da tespit etmiş olmaz mısınız ? bunu senelerdir denememek görüşünüzde olguların birbirini etkileyebileceğine olan inancın da göstergesi değil mi ? yine kamu diyecekseniz başa döneceğiz.ayetlerden,inancı uygulamanın bu insanlar için temel taş olduğundan bahsedeceğim.çıkmaz sokağa girmiş olacağız.
2-türban olmamasını işçi olmamasına bağlamadım sadece türbanlılar ile işçilerin haklarının yenmesinde ortak olduğundan bahsettim.allah lillah aşkına çarpıtmayın artık şu cümlelerimi.
mazlum edebiyatı diye tabir edilen,bu ülke tarafından kızlarımızın okuma isteğinin türbanları yüzünden reddedilmesi sonucunda -samimi- hisleri gereklilikten değil içten gelme sonucundadır.bunu anlamanız içinse öncelikle eğitim görmeyi samimi olarak istemeniz ve buna rağmen örtünüzden dolayı sizi kapılardan çeviren bir düzenden dolayı ya yurtdışına gitmeniz ya da evinizde oturup örgü örmeniz gerekir.başını açanların duygularını ise ben bilemiyorum,allah da hissettirmesin.
3-türbanlı kızın işçi olma ihtimali var demedim laf çarpıtmanın da bu kadar ilerisi artık.
bak arkadaşım teşbih sanatı vardır.yani benzetme.
benzetilen unsurların ortak yönlerinin olması bu sanatı uygulamak için yeterlidir.ancak benzetilenler asla bir tutulamaz,çünkü o zaman teşbihe gerek kalmaz direktoman aynı maddeler olurlar.örneğin:
'ay gibisin güneşler parlıyor gözlerinde
senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay'
nurullah genç'in muhteşem eseri 'yağmur' da geçen bu dizelerdeki teşbih sanatına beraber bakalım: rasulullah ay'a benzetiliyor.niçin ? ay olduğu için mi ? hayır. bulunduğu dönemin karanlığında ortaya çıktığından dolayı aynı karanlık gecelerde ortaya çıkan bir ay rasulullah şairin gözünde.şair demiyor ki ay rasulullahtır.yahut demiyor ki rasulullah'ın ay olma ihtimali vardır.
demem o ki ben de demiyorum türbanlı işçi vardır.sadece benzetiyorum hakların verilmemesi yönünden bu iki grubu.anladın ?
kadınların sadece örtünmesi konusunda haklarını savunduğumuz düşüncesi ise sadece sizlerin sıçması.bir tek cümlemde böyle bir şey iddia etmedim.türban takmayan yazarların da kitaplarını takip ettiğimi belirttim.ne olur sıçmayın ve sadece yazdıklarıma cevap verin.kafanızda oluşturduğunuz portreyi bi kenara atın.çünkü bu etkileşim için gerekli.
kimse namusu apış arasına sıkıştırmıyor. fakat apış arasıda bir namus olgusudur. bunuda normalleştirmeye çalışmayın. türban için asla dinsel bir olgu değildir diyenler, kuranı kerimde geçmiyor diyenler, o kitabın yazarına (c.c) karşı gelmenin azabı çok büyüktür. kuranın müteşabih ayetlerini yorumlamak sizin haddinize değil.
diyelim ki kuranda türban geçmiyor. bire beyinsiz insanlara kusura bakma kuranda türban geçmiyor takamazsın mı diyeceksin, şeriata karşı olan güruh kuranla mı hüküm vereceksin. nerde özgürlük anlayışınız diyince yavşıyosunuz hepiniz.
edit:eksileyin körler ülkesinde görmek bir hastalıktır.